Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
11 yıl önce tarafından yazıldı, 138 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

YAKAZA (Uyanık Olma Hali)

Hak Teâlâ bir hadis-i kudsî’sinde Davud (as)’a hitaben şöyle buyurdu:
“Ey Davud! Uyanık ol… Din kardeşine karşı yumuşak davran. Sana, benim isteğim doğrultusunda itaat etmeyene ve seninle muvafık olmayana dost olma. Çünkü o senin düşmanındır.” Buradaki yakazadan (uyanıklıktan) murad, gaflet uykusundan kurtulmaktır. Ve cehaletten berî olmaktır.

Salike evvela lâzım olan şey; gaflet uykusundan uyanması ve Hak için, onun rızası doğrultusunda kıyama kalkmasıdır. Nitekim Allah-u Teâlâ Habibine hitaben şöyle buyurmuştur:
“Ey Muhammed! Sen onlara şöyle de: ‘Size birtek öğüdüm var. İkişer ikişer ve teker teker Allah’a yönelin. Sonra düşünün. Arkadaşınızda delilikten hiç bir eser yoktur. O, şiddetli bir azabın gelip çatmasından önce sizi uyaran bir peygamberden başka birşey değildir.” (Sebe, 46)
Şurası hiç şüphesiz ki, insan, fıtratı icabı gaflet uykusuna ve bunun muktezası olarak da cehalete daha fazla meyyaldir.

Canımız Hak ile uyanık olmazsa
uyanıklık bizim için iki dağ arasındaki boğaz ve geçit gibidir.Resulullah efendimiz(sav) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmuşlardı: “insanlar uykudadır.Öldükleri zaman uyanırlar.” Yani, insanlar ekseriya gaflet uykusudadırlar. Ve dinin emirlerini her dem uyanık olarak huzur-u kalb ile yeri ne getiremezler. Bir kimsenin kalbi ve ruhu uyanık ve bilgili olursa, o zahiren (görünürde) uyuşa bile, o ehl-i tahkikin nazarında uyanıktır. Ve ona uyuyor denilmez. Zira onun uyuması, Hz. Peygamberin uyuması gibidir. Nitekim Hz. Peygamber(s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
Benim gözlerim uyusa bile kalbim ve ruhum Rabbimden haberdar ve uyanıktır.” Ruhun ve kalbin bîdar (uyanık) olması ve bu uyanıklığın istikrarlı olarak devam etmesi için bir üstad’a ihtiyaç vardır. Onun va’z ve nasihatleri talip olan salikin ruhî melekelerini geliştirir. Bu geliş melerle beraber kalbî inkişaflar zuhur eder. Bu zuhurlar saliki daima uyanık tu tar. Bu sayede, salik, hangi derecede ve makamda olduğunu anlamakta güçlük çekmez. Hangi mertebede olduğunu müşahede etmesi onun
aynı zamanda ne ye ihtiyacı olduğunu ve eksiğini nasıl kapatması gerektiğini ihsas eder. Uyanıklığın en makbulü, sâlikin nefsine ait fesâid ve mâsiyetleri görmesi ve onları izâle etmeye çalışması hususundaki uyanıklığıdır. Ve akabinde tevbe ve istiğfara koşabilme isteğidir.
İsmail Ankaravi Dede Minhacü’l Fukara adlı eserden

Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.