Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar

EL-HAFÎZ (اَلْحَفِيظُ)998-Denayail-Cefyail: Koruyan, muhafaza eden, koruyup gözeten ve dengede tutan, bütün varlıkların her türlü davranış, hal ve hareketlerini kayde¬den, insanların bütün yaptıklarını sorgulama için inceden inceye dikkatle kaydeden; milyonları aşan canlı türlerinin nesillerini, tohum ve nutfelerinde (çekirdeklerinde, özlerinde, spermlerinde) muhafaza edip devam ettiren; bütün varlıkları devamlı gözetimi altında tutan; onları heı türlü zarar ve kötülüklerden koruyan, her şeyi belli vaktine kadar âfât ve belâlardan saklıyan. Hıfz, korumak, demektir. Bu koruma iki şekilde olur: a) Varlıkların devamını sağlamak, muhafaza etmektir. b) Birbirlerine zıd olan […]

Haydarı Kerrar Son Eserleri
Sponsor Olmak İster misin ?

EL-HALÎM (اَلْحَلِيمُ)88-Akayail-Cehtıyail: Kızgınlıkla ve acele ile muamele etmeyen, yumuşaklık sahibi, günah ve isyanlarına rağmen kullarını hemen cezalandırmayıp onlar için tevbe ve ümit kapılarını açık bırakan; onları sonsuz rahmet ve keremiyle nzıklandırmaya devam eden. Hilm, suçluların cezasını vermeye gücü yetip dururken bunu yapmamak, onlar hakkında yumuşak davranmak ve cezalarını geriye bırakmaktır. Suçluyu cezalandırmağa iktidarı olmayana halîm denmez. Halîm, kudreti yettiği halde, bir hikmete binaen cezalandırmayana denir. Allah Teâlâ Halîm’dir. Her günah işleyeni hemen cezalandırmaz. Hışım ve gazapta acele etmez, mühlet verir. Bu mühlet içinde […]

EL-VÂRİS (اَلْوَارِثُ)707-Zekdeyail-Derdyail-Hezyail: Servetin, mülkün gerçek sahibi, her şeye varis olan, varlığının sonu olmayan, mülkün ezelî ve ebedî olan; kendinden başka her şey ölüm ve yokluğa mahkûm olan, yaratıklar öldükten sonra da varlığı devam eden ve her şey kendisine dönecek olan, servetlerin geçici sâhipleri elleri boş olarak yokluğa döndükleri zaman servetlerin hakikî sâhibi. Allah Teâlâ mülkün gerçek sâhibi olduğu gibi, gerçek vârisidir de. İnsanların mülk sâhibi olmaları geçici olduğu gibi, varislikleri de geçicidir. Mülkün gerçek vârisi, mülk sâhibi Allah’tır. Kıyâmet hengâmında bütün canlılar ölecek, […]

EN-NÛR (اَلنُّورُ)256-Edayail-Rehyail-: Nurlandıran, aydınlatan, nurun/aydınlığın kaynağı, bütün kâinatı maddeten aydınlattığı gibi, kullarının hayat yolla¬rını akıl nimetiyle, gönderdiği kitap ve peygamberlerle aydınlatan; müminlerin kalplerini iman ile nurlandıran, âlemleri nurlandıran; istediği sîmalara, zihinlere ve gönüllere nûr yağdıran. Bütün eşyayı aydınlatan nûr, şübhesiz ki, Allah’ın zâtının nûrundandır. Çünkü göklerin ve yerin nûru O’dur. Nasıl ki, güneşin aydınlattığı her zerre, güneşin varlığına bir delildir, kâinatın her zerresinde görünen aydınlık da, o aydınlığı yaratan varlığın mevcud olmasına bir delil teşkil etmektedir.zührede zikrine devam edenler eş dost akraba herkesin […]

EN-NÂFİ’ (اَلنَّافِعُ)201-Tahtıyail-Rayhayail: Fayda veren, dilediğine fayda veren, bütün hayır ve menfaat elinde bulunan; hayır murat ettiği kimseden o hayrı geri çevirecek kendisinden başka kimse bulunmayan, hayır ve menfaat verici şeyleri yaratan. Menfaatları ve mazarratları, hayır ve şerleri yaratan Allah Teâlâ’dır. İnsana menfaat ve zararlar belli bazı sebebler altında geliyorsa da, o sebebler o menfaat ve zararların sahibi ve müessiri değil, birer perdesidir. Gerçekte zararın da faydanın da, hayrın da şerrin de yaratıcısı Allah’tır.zührede zikrine devam edenlerin düşmanları dost olurlar. Hiç ummadık yerlerden faydaları […]

EL-MUĞNÎ (اَلْمُغْنِي)1100-Ğakyail-Ğakyezeyail: Zengin kılan, kullarından dilediğini lütfü ile zengin kılan, dilediğini muhtaç olmaktan kurtaran, zenginlik verip tatmin eden, bütün mevcudatın bütün ihtiyaçlarını tükenmez servet ve hazinelerinden karşılayan ve varlık sahibi her bir yaratığa servet ve zenginliği ihsan eden. Allah Teâlâ dilediğini zengin eder, ömür boyunca zengin olarak yaşatır. Dilediğini de ömür boyunca fakirlik içinde bırakır. Bazı kullarını zenginken fakir, bazılarını da fakirken zengin yapar. Yahya bin Muaz: “Kıyamet günü fakirlik ve zenginlik tartılmayacak; fakirliğe ne ölçüde sabredildiği, zenginliğe de ne ölçüde şükredilmiş olduğu […]

EL-VÂHİD- Ehad (اَلْوَاحِدُ)13-19-Nevyail-Saceyail-: Bir, zâtında, sıfatlarında, işlerinde, isimlerinde ve hükümlerinde asla ortağı veya benzeri ve dengi bulunmayan tek, bölünüp parçalara ayrılmaması ve benzerinin bulunmaması anlamında tek, eşi bulunmayan; birliğinin tecellisiyle kâinatı bir fabrika gibi çalıştırıp varlıkları o fabrikanın çarkları ve bir vücudun azaları gibi birlik, dayanışma ve bütünlük içerisinde birbirinin yardımına koşturan.zührede zikrine devam edenlerin kalbi masivanın bütün kirlerinden temizlenerek vahdete tevhide ererler. Yâ Vâhid” ism-i şerifini her gün 1000 defa okuyanın kalbindeki boş emeller, düşünceler yerlerini Allah sevgisine bırakır. Kalbi nur ile […]

EL-VÂCİD (اَلْوَاجِدُ)14-Acyail-Hatyail: Bulan, istediğini istediği anda bulan, istediği her şeyi bulabilen, elinden hiçbir şey kaçmayan, sonsuz derecede varlıklı olan, hiç bir şeye ihtiyacı olmayan. Kendisi için lüzumlu olan şeylerin hiç birinden mahrum olmayan. Zühre saatinde zikrinde devam edenlere sihir kar etmez hilekarların hileleri bozulur işe yaramaz.. Evladı olmayanlar zikrine devam ederse hak teala Salih bir evlat verir. Telef olmasından korkulan bir eşyanın üzerine okunursa mahfuz olur. Keşif erbabının cinli rahatsızlıklarda hastaya sıkıntı veren varlığı nerede olursa olsun hemen bulması bu ismin bereketiyledir. Eğer […]

EL-MUHYÎ (اَلْمُحْيِِي)58-Fedveyail-Keryail: Dirilten, hayat veren, can veren, cansız maddelerden canlı maddeler yaratan, hayatı veren ve onu rızıkla devam ettiren; hayat için gerekli olan şartları hazırlayan; bütün canlıları vasıtasız olarak kudretiyle ihya eden ve ölüleri dirilten; manen ölü kalpleri imanla hayatlandıran; kışta ölen sayısız canlıları baharda yeniden diril¬ten, sağlık veren. Allah Teâlâ, cansız maddelere hayat ve can verir. Her gün, her saat, her saniye yeryüzünde milyonlarca varlık hayat bulup dünyaya gelmektedir. Bütün bunlar, Allah’ın emr ü fermaniyle, yaratmasıyle ve müsaadesiyle olmaktadır. Allah yoğu var […]

  EL-MUHSÎ (اَلْمُحْصِيُّ)148-Kehıtyail-Gasheyail: Her şeyi kaydedip sayan, bilen, her şeyi tek tek ve bütün ayrıntılarıyla bilen [“Bilinmeyen nice hazineler ve görünmeyen gayb aleminin anahtarları O’nun yanındadır. Onları kendisinden başkası bilemez. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun haberi olmadan bir tek yaprak bile düşmez. Yer altı tabakalarının karanlıkları içindeki tek bir tane, hasılı yaş ve kuru hiç bir şey yoktur ki açık, net bir kitapta bulunmasın” (En’âm 6/59)], ilmiyle maddî ve manevî bütün her şeyi kuşatan; ne zâtı ve ne de […]