Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
2 yıl önce root1 root1 tarafından yazıldı, 53 kez okundu ve hakkında hiç yorum yapılmadı.

Evrenin Genişlemesi ve ne kadar daha genişleyeceği

Kuranda anlatılan, bu bitişikken (ratk) bir noktadan ayırt (Fatk) edilen ve yaratılan yerler ve gökler safhasından sonra, bilimin büyük patlamadan sonrasında evrenin hareket halinde, genişlemesi gerekir bulgularını anlatan safhalara değinir.

Ayette rabbimiz : Biz göğü ‘büyük bir kudretle’ bina ettik ve şüphesiz Biz (onu sürekli) genişleticiyiz. (Yeni ve görkemli yıldız kümeleri ve gök cisimleri yaratıp üretmekteyiz. )zariyat,47 buyrulur.

İndirildiği dönemde şüphesiz ki bu ayetlerin anlatmak istediği hikmetlerin anlaşılması mümkün değildir. Sözde beşer kelamı, yani Muhammedîn s.a.v hâşâ uydurması olarak lanse edilmeye çalışılan bu kitap büyük bir risk alarak inanmayan muhataplarına, eğer ilahi bir kitap olmasaydı bu meydan okuyuşu nasıl sergileyecek ve bilimin bu yüzyılımızda bulduğu bu gerçeği nasıl beyan edecekti.  Bu ayetlerde rabbimiz evrenin durmadan genişletildiğinden ve yeni yeni yıldız, gezegen kümelerinin yaratıldığını mucizevî bir şekilde dile getirmiştir. Eğer kuran beşer kelamı olsaydı günümüz biliminin bunun aksini bulması ve kuranın bu meydan okuyuşunu çürütmesi gerekmez miydi? Oysa aksine bilim kuranın bahsettiği bu evrenin, göklerin inceliğini bularak, keşfederek onu tasdik etmiştir. Step han Hawking evrenin genişlemesinin fark edilmesini 20. Yüzyılın en büyük olaylarından biri olarak nitelendirdikten sonra, bu olayın bugüne kadar gizli kalmasından duyduğu şaşkınlığı şöyle dile getirir: evrenin genişlemekte olduğunun ortaya çıkarılışı 20. Yüzyılın en büyük düşünsel devrimlerinden biridir. Bugünden geçmişe bakıldığında kimsenin bunu neden daha önce akıl etmediğine şaşmamak elde değil demiştir.  Aynı şekilde Rus fizikçi Alexander Friedmann ve Belçikalı evren bilimci Georges Lemaitre, bu yüzyılın başlarında evrenin sürekli hareket halinde olduğunu ve genişlediğini teorik olarak hesapladılar. Bu gerçek, 1929 yılında gözlemsel olarak da ispatlandı. Amerikalı astronom Edwin Hubble kullandığı dev teleskopla gökyüzünü incelerken yıldızların ve galaksilerin sürekli olarak birbirlerinden uzaklaştıklarını keşfetti. Her şeyin sürekli olarak birbirinden uzaklaştığı bir evren ise, sürekli “genişleyen” bir evren anlamına gelmekteydi. Evrenin genişlemekte olduğu, ilerleyen yıllardaki gözlemlerle de kesinlik kazandı.

Bugün bilim dünyasının bulamadığı cevaplardan biriside evrenin genişlemesinin ne zamana kadar devam edeceğidir. Yukarıda verdiğimiz bilgilerden anlaşılacağı üzere, Kainatın durmadan genişlediğini ve şuan hesaplamalara göre 93-96 milyar ışık yılı ötede bittiğini ve karanlık alanın olduğunu belirtiyor bilim adamları ve ne kadar daha genişleyeceğini bilmiyorlar. Biz kıyametten bahseden ayetlerin işari manalarından ve Gaf suresinin bir sırrından biliyoruz ki evren 100 milyar ışık yılına kadar genişleyecek ve kıyamet kopacaktır. Allahu alem. Tabi unutulmasın ki bilimin evren dediğine biz 1. Kat sema diyoruz. Yani onların evren dediğinin genişleme miktarını beyan ediyoruz, yoksa tüm evrenlerin değil.

Evet, yukarda verdiğimiz ayette geçen Musıun kelimesine eski tefsircilerin çoğunluğu Rabbimizin El- Vasi’ isminden dolayı, Güç yetiren ve kadir, rızkı bol veren gibi manalar vermişlerse de, günümüzde bizler bu ayete eskilerinde ifadelerini içine alan asıl manasına daha yakın olan, “şüphesiz Biz (onu sürekli) genişleticiyiz (Yeni ve görkemli yıldız kümeleri ve gök cisimleri yaratıp üretmekteyiz manasını veriyoruz.  Rabbimiz bu ayetlerde mucizevi bir şekilde Rahman ,29 ayetinde ifade ettiği gibi,  Göklerde ve yerde olan ne varsa (her türlü ihtiyacını) O’ndan ister. O (Allah C.C) her gün (her an farklı) bir “şe’n”de ayrı bir iştedir (yaratışdadır) dediği gibi, gökleri takdir ettiği zamana kadar genişletmekte, yeni yeni yıldızlar ve gök cisimlerini ve nice bilmediğimiz varlıkları yarattığını ve yaratacağını beyan ediyor. Ve bu yaratmayı da yukarda verdiğimiz bulutsu, dumanlı göğede yönelerek 7 gök-evren yarattı ifadesiyle beraber baktığımızda bu ayete, yıldızların oluşumunun ilk yaratılışta anlattığı gibi benzer şekilde tekrar ettiğini ve yaratılışın devamını açıkça ifade etmektedir. Konunun iyi anlaşılması için yıldızların doğumuyla alakalı kısa bir bilgi vereceğiz.   

Bir yıldızın oluşumu, bir özdeciksel bulutun içinde oluşan ve sıklıkla bir süpernova (büyük yıldız patlamaları) ya da iki gökadanın çarpışmasından oluşan şok dalgalarının tetiklediği kütleçekimsel bir kararsızlık ile başlar. Jeans Kararsızlığı kriterlerini sağlayacak kadar bir madde yoğunluğuna erişen bölge kendi kütleçekimsel kuvveti altında çökmeye başlar.

Bulut çöktükçe, Bart damlacığı adı verilen yoğun toz ve gazdan oluşan ayrık kümelenmeler oluşur. Bunların içinde 50 güneş kütlesine kadar madde bulunabilir. Yuvar çöktükçe ve yoğunluk arttıkça kütleçekimsel erke ısıya dönüşür ve sıcaklık artar. Önyıldız bulutu hidrostatik denge durumunda dengeli bir duruma yaklaştığında, bulutun merkezinde bir önyıldız oluşur. Bu ana dizi öncesi yıldızlar genelde bir öngezegen diskiyle çevrelenmiştir. Kütleçekimsel büzülme dönemi 10–15 milyon yıl kadar sürer.

İki güneş kütlesinden az kütleye sahip genç yıldızlara T Tauri yıldızı, daha yüksek kütleye sahip olan yıldızlara da Herbig Ae/Be yıldızları denir. Bu yenidoğan yıldızlar dönme eksenleri boyunca gaz fışkırtır ve Herbig – Haro nesnesi denen küçük bulutçuklar oluşturur. [1]

Görüleceği üzere bulutlu, dumanlı göğe yöneldi ayetinde belirtilen bu bulutsu (bart damlacığı) adı verilen yoğun toz ve gazdan oluşum sadece ilk yaratılış için geçerli değildir. Yıldızların da oluşumunda aynı safhalar tezahür etmektedir.  Ve ne muhteşem bir nizam ve ne büyük bir kudrettir ki, yerler ve göklerin ilk yaratılışı, yıldızlar ve gezegenlerin yaratılışı canlı varlıkların özelliklede insanın yaratılış safhalarıyla aynı uyum ve benzerlik söz konusudur. Yukarda verdiğimiz “7 kat gökleri de üst üste uyumlu, ölçülü, benzer yarattı” ayetinde mucizevi bir şekilde göklerden yerlere, yıldızlardan insana kadar tüm varlıkların benzer şekilde yaratıldığı hakikati dile getirilmiştir. Böyle sonsuz bir ilmin ve kudretin karşısında Sübhanallah, Allahu ekber dememek mümkün değildir. İlginç olan bir durumda, nasıl ki insanlarda her evli çiftin çocuğu olmadığı gibi, yukarda beyan ettiğimiz üzere, her bir araya gelen bulutsudan da yıldız doğmuyor. Ve her canlının ecele bağlı olup vakti geldiğinde öldüğü gibi, yıldızlar ve gezgenler de vakti geldiğinde doğup ölüyorlar.

Yıldızların doğum, gelişim ve ölüm aşamalarını gösteren örnek resim

Bilimin günümüzde bulduğu bu gerçekleri yüzyıllar öncesinde beyan eden kuranı kerim, yıldızların, gezegenlerin her canlı gibi vakti geldiğinde öleceğini beyan ederek, aklıselim sahibi olanlara kıyameti haber vererek evreninde bir gün yok olacağını beyan etmektedir.  Sanki Rabbimiz bu yarattığı ayetleri, işaretleriyle bizlere demek ister ki: Ey akıl sahibi kullarım bu göklerin, yıldızların inceliğini gördünüz. İşte bilin ki Yıldızların doğumu- ölümü, canlıların doğumu- ölümü ne kadar katiyse, kıyamette o kadar katidir. Sadece bunları söylemekle kalmaz bugün evrenin nasıl yok olabileceği üzerinde net bilgilere sahip olmayan bilim dünyasına evrenin nasıl yok olacağını onlarca ayetiyle anlatır.  İlerde konular geldikçe yerinde bu meseleye değinilecektir. Bu sebeple burada bu hususta kısaca temas edip geçeceğiz. Evrenin şu an ki şekline yönelik yukarda verdiğimiz bilgilerden de anlaşılacağı üzere, evrenin şekline yönelik teorilere göre, bilim adamlarının evrenin yok oluş şekli teorileri vardır.  Bunlarda 1) Gözlemlenebilir evren küre şekilli ise içindeki maddenin yerçekimi etkisiyle evren kara delik halinde çökecek. 2) At eyeri şeklindeyse büyük yırtılma ile parçalanarak yok olacak. 3) Düz ise sonsuza dek genişleyip ısıl-donma ölümle yok alacak.


[1] (wikipedia.org yıldız evrimi mad.)

Etiketler:

Güvenlik Sorusu ** Zaman sınırı bitmiştir. CAPTCHA yeniden yükleyin.