Kâinatın 6 Eyyamda (Devir-Süreç) Yaratılması Bilimle Çakışmaz
Günümüzde kuranın beşer kelamı algılarında en çok gündeme getirilen yerlerin ve göklerin 6 günde yaratılması meselesidir. Diğer bölümlere geçmeden bu konuyu burada işlemeyi konu bütünlüğü açısından uygun gördük.
Gerçekten sizin Rabbiniz, altı günlerde (altı devrede) gökleri ve yeri yaratan, sonra Arş’a istiva eden (kudret ve rahmetiyle kuşatıveren) Allah’tır…….(Araf, 54)
Bu ayetten de açıkça anlaşılacağı üzere yerlerin ve göklerin yaratılışı kuranda 6 gün (yevm) diye beyan edilmiştir. Kur’an’da, göklerin ve yerin altı günde yaratılması ifadesi sekiz defa geçmektedir. Bunların dördünde “göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı”, diğer ayetlerde ise “göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin altı günde yaratıldığı” ifade ediliyor. Bu ayetlerin beş tanesinde “altı günde yarattı” buyrulduktan sonra “tahtına kuruldu (isteva ala’l arş)” ifadesi yer almaktadır. Bu yedi ayet dışında Kur’an’da yaratılışın süresi ile ilgili açıklama Fussilet
süresinde yer almaktadır. Burada biraz daha detaylı bir şekilde, “yer”in iki günde yaratıldığı, dört günde oradaki rızkların takdir edildiği, diğer taraftan semanın da iki günde yedi sema olarak düzenlediği ifade edilmiştir. Kur’an’da yaratılış hadisesinden oldukça çok bahsedilmesine rağmen süresi ile ilgili olarak bahsettiğimiz bu ayetler dışında bir açıklama yoktur. Yani yaratılış hadisesinin anlatımında zaman yönünden detaya girilmemiş sadece genel bir altı gün ifadesine yer verilmiştir. Kuranda yerlerin ve göklerin yaratılışını anlatan bu ayetlerden fussilet 9,10 ayetleri saymazsak (çünkü bu ayette daha çok dünyanın düzenlemesi anlatılmıştır) yedi ayetle göklerin 7 kat oluşuna uyumludur. Eğer sayarsak 8 olur ki, buda mümkinatın arşıyla beraber 8 oluşuna uyumludur.
Yerlerin ve göklerin 6 yevm (gün) de yaratılışı Tefsir tarihinde üzerinde çok durulan ve bazı problemleri içinde barındıran meselelerden biridir. Mesela Razi tefsirinde bu problemleri şöyle dile getirmiştir: Burada sadece göklerin ve yerin yaratılışını zikretmekle yetinilip diğer varlıkların yaratılışından bahsedilmeyişinin sebebi nedir? Gün, geceden ancak doğuşu ve batışı ile ayrılır. Binaen aleyh Güneş ve Ay yaratılmazdan önce “günlerin” olduğu nasıl düşünülebilir? Ayrıca “Bizim emrimiz, birdir, göz kırpması gibidir” buyrulmuştur. Bu adeta, O’nun “gökleri ve yeri altı günde yaratan …” buyruğuna zıt gibidir. Allah Teâlâ gökleri ve yeri birbirini izleyen bir zaman içinde yaratmıştır. Öyleyse, onları yaratma işini altı günle kayıtlamanın hikmeti nedir? Diyerek bu problemlere kısaca temas etmiştir. [1]
Baştan belirtelim ki, Yevm kelimesi Türkçede gün anlamına gelmektedir. Fakat dilimizde “gün” kelimesine yüklediğimiz anlamlar ile Arapça’da “yevm” kelimesine yüklenen anlamlar arasında benzerlikler varsa da ikisi arasında bazı farklılıklar vardır. Nitekim Arapçadaki “yevm” kelimesi bizim “gün” kelimesinin kapsadığı anlamlardan farklı anlamlara da gelmektedir.
Yevm: Güneş’in doğuşundan batışına kadar olan zamanı ifade eder. Gün, çağ, devir, anlamlarına gelmektedir. Eyyamü`l-Arab, (cahiliyye devrinde) Arapların savaşları ve önemli olayları manasına gelmektedir. Ayrıca bir zaman aralığını, yani önceden belirlenmiş bir zaman aralığını da ifade eder. “Yevm” kelimesinin çoğulu “eyyam”dır. Aslında bunun “eyvam” olduğu fakat “vav” harfinin “ya” harfine idgam edilerek “eyyam” şekline dönüştüğü ifade edilmiştir. “Onlara Allah`ın günlerini hatırlat” ifadesi, Allah`ın onlara verdiği nimetleri ve Nuh, Ad, Semûd kavimlerine olan azaplarını hatırlat manasına gelmektedir. Görüldüğü üzere “yevm” kelimesi değişik anlamlara gelmektedir. Kur’an’ın indiği toplumda bu kelime yukarıda verdiğimiz her anlamda kullanılabilmekteydi. [2]
Bu yüzden bu kelimeyi, sadece kullanılan genel anlamıyla -Güneşin doğuşu ve batışı ile sınırlı olan anlamına hapsetme zorunluluğu yoktur. Kaldı ki yerler ve göklerin yaratılışı ayetlerinde bunu normal günle kısıtlamak mümkün değildir. Gece ve gündüzün, güneşin yaratılmadığı bir zamanda normal gün olarak anlamak ayetin ifadesini de daraltmaktır. Bizler göklerin yaratılışından bahseden ayetlerin diğer manalarından devir, süreç aşama aşama yaratılmıştır şeklinde olduğunu anlıyoruz. Nitekim girişte büyük patlamanın bilimsel izahının yapıldığı yerde beyan ettiğimiz gibi, patlamadan 300.000 yıl sonra oluşum safhalarının başladığı kanıtlanmıştır. Bu bilimin üçyüz bin yıl dediği zaman aralığı kuranın gün- bizim devir, süreç, zaman dediğimiz ifadeye uygundur.
Yeri gelmişken hadis rivayetlerinde yerlerin ve göklerin cumartesi, diğer lafızla Pazar yaratılmaya başlandı, Cuma diğer ifadeyle cumartesi bittiği ve Allahın c.c dinlendiğine yönelik gelen hadisler zayıf ve israiliyat kaynaklı hadislerdir. Hadis alimlerinin çoğunluğu bu hadisleri reddetmişlerdir. Bunların içerisinde bahsedilen özellikle yaratma bittikten sonra dinlendi tarzında gelen Yahudilerin ifadeleri kaf, 38 ayetinde açıkça reddedilmiştir.
Bu hadisler içerisinde Müslim’de geçen bir hadiste, Ebu Hureyre (r.a.) şöyle dedi: Allah cumartesi günü toprağı yarattı. Pazar günü dağları yarattı. Pazartesi günü ağacı yarattı tarzında gelen hadisi de her ne kadar hadis alimleri muteber kabul etmemişlerse de, bize göre bu hadis fussilet suresinde dünyanın düzenlendiğinden bahseden ayetleriyle beraber anlaşılması gerekir. Fussilet 9,10 ayetlerinde dünyanın yaratılışından bahseden ayetlerle bu hadis değerlendirilmiş olsaydı bir çelişki olmadığı, tersine dünyanın yaratılış safhalarının aslında anlatıldığı görülürdü.
Kuranı kerime bizler baktığımızda gün kelimesinin normal gün olarak, Mesela “…Kurban kesmeyen kimse hac günlerinde üç, memleketine döndüğü zaman yedi olmak üzere oruç tutar ki, hepsi tam on gündür. (bakara, 196) kullanıldığını görürüz. Aynı şekilde yevm kelimesinin “Yer başka bir yere gökler de (başka gökler) haline getirildiği gün(zaman) (İbrahim, 48) ayetinde mutlak bir zamandan bahsettiği, normal bir gece- gündüz olayından bahsetmediği görülür. Yine ayette: “Andolsun ki Musa’yı da: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah’ın (geçmiş kavimlerin başına getirdiği felâket) günlerini hatırlat, diye mucizelerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır” (İbrahim,5) ayetinde “Allah’ın günleri” diye ifade buyrulmaktadır. Yani bu ifadedeki “günler” olayların olduğu zaman veya günler olmaktadır. Bunlar zamanın belli bir dilimini kapsayan olaylardır.
Kısacası kuranda bu “Yevm” kelimesinin kapsadığı zaman; an, gün, ay, yıl, asır, devir ve bilinen- bilinmeyen zaman dilimlerinden, faklı manalarda bahsettiğini görürüz. [3]
Nitekim kuranda Rabbimiz zaten günlerin bizim bildiğimiz günlerden olmadığını, farklı olduğunu açıkça beyan etmiştir. Ayette: Gökten yere (âlemlerdeki) her işi O evirip-yönetip düzene koymaktadır. Sonra (işler) sizin saymakta olduğunuz bin yıl süreli bir günde yine O’na yükselip (durmaktadır). (Secde, 5) buyrulmuştur.
Bu ayette görüleceği üzere bizim saymakta olduğumuz bin yıl bir güne denk gelecek şekilde ifade edilmiştir. Başka bir ayette de: Melekler ve Ruh ona süresi elli bin yıl olan bir günde çıkabilmektedir. (Meariç,4) diye buyrulmuştur. Bu ayetlere bakıldığında ilk etapta tezat varmış gibi algılanır. Bu ayetlerde çok hikmet saklanmaktadır. Özellikle manaya bakan kısımlarına burada değinmeyeceğiz. Yalnız şu kadarını söyleyeyim ki, Tasavvufta Alemi emir denilen bir alem vardır. Rabbül alemin varlıklar aleminde bir emir buyurduğunda meleküt aleminin en üstü olan mele-i ala dediğimiz makama iletir. Mele-i ala yüce melekler, diğer ifade ile mukarrebun meleklerin bulunduğu makamdır. Bu bizim bin yıllık bildiğimiz bir günde kastedilen bu mele-i ala makamıyla Alemi emir denilen yerin arası ve inceliği anlatılmıştır. İkinci ayette de normal yedi kat göklerin melekleri kastedilerek, yani mele-i ala makamının altında bulunan melekler alemiyle arşu rahmanın arasını 50 bin yıl olarak ifade etmiştir. Yani bu rakamlar bir nevi uzaklık, mesafe ifadeleridir. Zaten Meariç 3 ayetinde de “yükselme, makamlarının, derecelerinin sahibi Allahtır” ifadeside dediğimizi destekler. Maneviyatta meariç(yükselme) makmaları, yerleri ve derecelerini ifade eden ayetlerdir. Tabi bu yükselme makamları, yerleri tamamen manevi değildir. Zahiri, bilimsel tarafına bakan kısımları da vardır. Ayetin ilimsel hikmetlerine ilerde göklerdeki yollar konusunda değinilecektir. Tasavvufa bakan diğer hikmetlerine de konunun dağılmaması ve uzun bir mevzu olduğundan girmiyoruz.
Bu ayetlere dikkatle bakıldığında tezat yoktur. Çünkü süresi sizin saydığınız bin yıl ayetiyle süresi 50 bin ayetinde fark vardır. Birinde sizin saydığınız derken insanların kullandığı gün özellikle vurgulanmış, diğerinde ise bu ifade vurgulanmamıştır. İkincisi ise, melekler ve ruhun ona çıktığı anlatılmıştır. Diğerinde bu ifade yoktur. Bu iki özellik yukarda tasavvufi mana farklılığının da sebebidir. Bu zamanla alakalı ayetlerde konumuza bakan incelik ise, zamanın farklılaşmasının (göreceliği) anlatılmasıdır. Kısaca bu hususta bilgi vereceğiz ki, konu daha iyi anlaşılsın. DEVAM EDECEK………………………………..
[1] (Râzî, XXIV, 99.)
[2] ( İbn Manzur, Lisan, XXII)
[3] ( Elmalılı, I, 82.)