Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
12 yıl önce tarafından yazıldı, 119 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

FETRET DEVRİ VE O ZAMANDAKİLERİN İMANI MESELESİ

Fetret devri, Fetret çağı; Yüce Allah’ın gönderdiği Peygamberlerden iki Pey­gamber arasındaki -İsâ Aleyhisselâmla Muhammed Aleyhisselâm arasında oldu­ğu gibi- Peygamberliğin, kesintiye uğradığı, Peygambersiz zaman, durgunluk za­manı demektir.[1]
Rivayete göre: İsâ Aleyhisselâmla Muhammed Aleyhisselâm arasındaki Fet­ret müddeti, altı yüz yıldır.[2]
Kur’ân-ı kerim’de, Fetret devri ile ilgili âyette şöyle buyrulur:
“Ey Ehl-i kitap! Peygamberlerin arası kesildiği bir zamanda, gerçekleri apaçık söyleyip duran Resulümüz (Muhammed) gelmiştir, ki, bize, ne (Cennetle) bir Müj-deleyici, ne de, (Cehennemle) bir Uyarıcı gelmedi! demeyesiniz diye, İşte, size, hem bir Müjdeci, hem bir Uyarıcı gelmiştir.
Allah, her şeye hakkıyle kadirdir.”[3]
Eshâb-ı kiramdan Ebû Hüreyre’nin rivayet ettiği bir Hadîs-i şerife göre: Mu­hammed Aleyhisselâm:
“Ben, dünyada da, Âhirette de, Meryem oğlu İsa’nın en yakınıyım!” buyurunca,[4] Eshab:
“Nasıl yâ resûlallâh?” diye sordular.[5] Muhammed Aleyhisselâm da: “Peygamberler, Baba bir kardeştirler.
Anneleri, muhteliftir.[6] Fakat, dinleri birdir.
Benim aramla, O’nun arasında[7], yâni[8], benimle İsâ Aleyhiselâm arasında[9] Pey­gamber yoktur!” buyurmuşlardır.[10]
Fetret devri halkından olup ta, Peygamberimizi, çocukluğunda görüp kendisi­nin Peygamber olacağına inanan Hristiyan Rahiplerinden Bahîra gibi[11] veya gel­mesi beklenen Peygamberimize kavuşmak ve bağlanmak arzusu ile Şamdan Me­dine’ye gelip yerleşen Yahudi Bilginlerinden İbn Heyyiban gibi[12], ya da, putlar­dan ayrılmakla kalmayıp Yahudilerin, Hıristiyanların ve bütün milletlerin dinleri­ne girmekten de, kaçınarak İbrahim Aleyhisselâmın Hanîf ve Tevhid dini olan di­nini aramaktan geri durmayan[13] ve “Ben, İbrahim’in Rabbına ibadet ederim.”[14] “Ey Allah! Ben, Sana, nasıl ibadet edilmesini istediğini bilseydim, Sana, öyle ibadet ederdim!” diyen[15] Zeyd b.Amr, b.Nüfeyl gibi, Peygamberimizin Peygamberlik devrine erişmeden ölenler, Yüce Allah tarafından yarlıganır ve Cennet’e girerlerdir.
Nitekim, Zeyd b.Amr’ın oğlu Eshab-ı kiramdan Saîd b.Zeyd: “Yâ Resûlallâh! Babam, gördüğün, işittiğin gibi idi.[16] Senin Peygamberlik devrine erişemedi. Eğer, erişmiş olsayldı, Sana iman eder, bağlanırdı.[17]
Onun yarlıganmasını, Allâh’dan dile!” demiş, Peygamberimiz Aleyhisselâm da “Olur! Onun için Allâh’dan mağfiret dileyeyim![18]
Çünkü, o, Kıyamet gününde, tek başına bir ümmet olarak ba’s olunacaktır.[19] Al­lah, onu, yarlıgasın, ona, rahmet etsin!
Çünkü, o, İbrahimin dini üzerinde ölmüştür
.[20]
“Cennet’e girdiğimde, Zeyd b. Amr, b.Nüfeyl’e aid iki ulu ağaç görmüşümdür.” [21]
“Onu, Cennet’te, eteklerini sürür bir halde gezer görmüşümdür!” buyurmuştur.[22]
buradaki örneklerde ve hadislerde de görüldüğü üzere Allaha inanan ama uyarıcı gelmediğinden dolayı ibadet edemeyenlerin hali açıkca ifade ediliyor.
Allah’ı Akıl İle Bulmak Herkese Farzdır.

İnanç esaslarına ilâve edilen hususlardan biri de akıl Allah’ı bilmenin âletidir. Gerçekte Allah’ı bilmeyi farz kılan Allah Teâlâ’dır. İmanın aklî olarak gerekliliği Ebû Hanîfe’den rivayet edilmiştir. Hâkim eş Şehîd “El-Müntekâ” adlı kitabında İmam Ebû Hanîfe’nin “Gökleri ve yeri, kendi yaratılışını görüp düşünen kimse için Allah’ı bilmemek konusunda bir mazeret yoktur” dediğini rivayet etmiştir. Allah Teâlâ’nın:

“Gökleri ve yeri yaratan Allah’ın varlığında şüphe mi vardır?” [1][515] İbrahim: 14/10.

âyeti de bu görüşünü kuvvetlendirmektedir. Bu konuda yine Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Onlara: gökleri ve yeri kim yarattı diye sorarsanız, elbette Al­lah yarattı derler.” [2][516] [3][516] Lokman: 31/5.

Hz. Peygamber sallellahu aleyhi vesellem de şöyle buyuruyor:

“Her doğan İslam fıtratı üzerine doğar.Sonra ana babası onu Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır, yahut mecusileştirir.”

Ehli Sünnet vel Cemaat alimleri de bu görüştedir.Şeyh Ebu Mansur Maturidi, anlama çağına gelen çocuk hakkında: Böyle kimse üzerine Allah’ı tanımak farz olur,diyor.Irak alimlerinin çoğunluğunun görüşü de budur.Bizim alimlerimiz ise bu görüşte değillerdir.Çünkü;

“Kalem üç taifeden kaldırılmıştır.Biri çocuktur.Baliğ oluncaya kadar kalem onun için bir günah yamaz.”

Şeyh Ebu Mansur El- Maturidi, Bu çocuğun İslam’ı kabul etmesinin sahih olduğu ve akıl baliğ kişiler İslam’a davet edildiği gibi bu çocuğun da İslam’a çağrılmasının geçerli olduğunda ittifak etmelerine rağmen “Şerayi” kelimesini şeriatlar manasına hamletmiştir.Eş’ariye göre çocuklar için Allah’ı bilmek ve tanımak farz değildir.Çünkü Allah Teala şöyle buyuruyor:

“Biz Peygamber göndermedikce azab edici olmadık.”

Bir görüşe göre “Azad edici olmadık” sözünden maksat dünyadaki istisal, yani Ad ve Semud kavimlerinde olduğu gibi kökünü kesmeye matuf azaptır. Bu ayetin umumiliği, farziyetini bilmek yalnız Şeriata taalluk eden amellerle tahsis edilir.

Dağ başında doğup büyüdüğü halde kendisine İslam’a ait bir davet ulaşmayan ve herhangi bir peygamberin varlığını duymadan ölen kişi Allah Teala’nın varlığına iman etmekle mükelleftir. Bize göre Allah Teala’ya iman etmeden ölürse azab edilecektir. Eş’arilere göre ise azab edilmeyecektir. Devemlı olarak deli olan kimse ile çocuklar da azab edilmez. Yine İsa aleyhisselam ile Hz. Peygamber ‘in peygamberliği arasındaki fetret devrinde ölenler de azab edilmezler. Bize göre azab edilir, fakat onlara göre azab edilmez.

Evet imamı maturidinin bana göre hükmü doğru olan bir hükümdür ki  Allahı c.c kişi aklıyla bulabilir kainatı yaratanın var olduğunu akıl bulma selahiyyetine sahiptir İbrahim a.s. kuranda verilen örneği buna işarettir. Hal böyle olunca fetret döneminde ki insanlar ameli mevzulardan hesaba çekilmezler ibadetlerden çünkü bir peygamber gelipte inandıkları Allaha kulluğun şekil ve amaçlarını anlatmamış ama bu husus onları imandan mesul tutmaz demek değildir.

[1] İbn.Esîr-Vennihâye c.3,s.408
[2] Buharî-Sahih c.4,s.27O, Taberî-Tefsir c.6,s.167, Hâkim-Müstedrek c.2,s.598, Zemahşerî-Keşşaf c.1,s.6O2, Fahrurrazi-Tefsirc.11,s.194, Kurtubî-Tefsir c.6,s.122, Nesefi-Medarik c.1,s.277, Ebülfida-Tefsir c.2,s.35, Beyzavi-Tefsir c.1,s.269, Hazin-Tefsir c.1,s.449, Ebüssuud Tefsir c.3,s.22, Suyuti-Dürrülmensur c.2,s.269
[3] Maide: 19
[4] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.541, Buharî-Sahih c.4,s.142, Müslim-Sahih c.4,s,1837, Deylemi-Elfirdevs c.1,s.48, Süyuti-Camiussaagîr c.1,s.1O8
[5] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.541, Müslim-Sahih c.4,s.1837
[6] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.541, Buharî-Sahih c.4,s.142, Müslim-Sahih c.4,s.1837, Suyuti-Camiussagîr c.1,s.1O8
[7] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.437, Buharî-Sahih c.4,s.142, Müslim-Sahih c.4,s.1837, Ebu Davud-Sünen c.4,s.117-118, Suyuti-Camiussagîr c.1,s.1O8
[8] Ebu Davud-Sünen c.4,s.118
[9] Ahmed b Hanbel-Müsned c.2,s.463-464, Müslim-Sahih c.4,s.1837, Ebu Davud-Sün .1 c.4,s.118
[10] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.2,s.437, 463, Buhari-Sahih c.4,s.142, Müslim Sahih *..4,s.1837, Ebu Davud-Sünen c.4,s.117-118, Suyuti-Camiussagir c.1,s. 108
[11] İbn.ishak-Kitabülmübteda velmeb’as c.2,s.53-55, ibn.Sa’d-Tabakat c.1,s.153-155, Taberî-Tarih c.2,s.194-195 Beyhakî-Delâil c.1,s.309-312, İbn.Seyyid-Uyunüleser c.1,s.40-42, Zehebi-Tarihulislam c.2,s.28-29, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.283-284
[12] İbn.ishak-Kitabülmübteda velmeb’as c.2,s.64-65, İbn.Hişam-Sîre c.3,s.227-228, ibn.Sa’d-Tabakat c.1 ,s.160-161, Beyhakî-Sünen c.9,s.114
[13] İbn İshak-Kitabülmübteda velmeb’as c.2,s.95-96, Zehebi-Tarihul’islam c.2,s.47, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.238.
[14] İbn.İshak, ibn.Hişam-Sire c.1,s.239-240.
[15] İbn.ishak-Kitabülmübteda velmeb’as c.2,s.96, İbn.Hişam-Sîre c.1 ,s.24O, ibn.Esîr-Üsüdülgabe c.2,s.296, Zehebî-Tarihulîslam c.2,s.48, İbn.Hacer-El’isabe c.1,s.569.
[16] İbn.ishak-Kitabülmübteda velmeb’as c.2,s.99, Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.189, Hâkim-Müstedrek C.3.S.439-440, Beyhakî-Delâil c.1,s.384, Muhıbüttaberî-Rıyadunnadra c.2,s.4O5, Zehebî-Tarihulislam c.2,s.45, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.241, Heysemî-Mecmauzzevaid c.9,s.417, İbn.Hacer-El’isabe c.1,s.570
[17] Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.190.
[18] İbn.ishak-Kitabülmübteda velmeb’as c.2,s.99-100, Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.189-190, Hâkim-Müstedrek c.3,s.439-440, Beyhakî-Delâil. c.1,s.384, ibn.Abdulberr-İstiab c.2,s.295, Muhıbbüttaberî-Rıyadunnadra c.2,s.4O5, Zehebî-Tarihulislam c.2,s.47, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.241, Heysemi-Mecmauzzevaid c.9,s.417, İbn.Hacer-El’isabe c.1,s.570.
[19] İbn.ishak-Kitabülmübtedavelmeb’asc.2,s.99-100, İbn.Sa’d-Tabakat. c.3,s.381, Mus’abuzzübeyri-Nesebü Ku-reyş s.365, Ahmed b.Hanbel-Müsned c.1,s.189-190, Hakim-Müstedrek c.3,s.439-440, Beyhakî-Delâil. c.1,s.384, ibn.Abdulberr, istiab c.2,s.295, Muhıbbüttaberi-Rıyadunnadra c.2,s.4q5Zehebî-Tarihul’islamc.2,s.46, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.241, Heysemî-Mecmauzzevaid c.9,s.417, İbn.Hacer-El’ısabe c.1,s.57O
[20] İbn.Sa’d-Tabakat c.4,s.381, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.241
[21] ibn.Asakîr-Tarih (Tehzib) c.6,s.35, Zehebi-Tarihulislam c.2,s.47-48, Ebülfida-Elbidaye vennihaye c.2,s.241, B.Ayni-Umdetülkari s.16,s.285, ibn.Hacer-Felhulbari c.7,s.1O8
[22] İbn.Sa’d-Tabakat c.3,s.379, B.Ayni-Umdetülkari c.16,s.285, ibn.Hacer-Fethulbari c.7,s.1O8
M. Asım Köksal, Peygamberler Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları: 2/352-354.


Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.