Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
10 yıl önce tarafından yazıldı, 371 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

 

Cezbe Hali Nedir

 

Çekme, çekilme. Allahü teâlânın sevdiği bir kulu kendisine çekmesi, yüksek derecelere kavuşturması neticesinde kulun hayret, istiğrak ve şaşkınlık gibi manevi haller yaşamasıdır. Kişinin kuran dinlerken, okurken zikrullahla meşgul olurken, dini bir sohbet- vaaz dinlerken, namaz kılarken vel hâsıl her ibadet esnasında rahmetin gelmesi neticesinde yaşadığı manevi yoğunluktan dolayı, ağlaması, bayılması, haykırması, titremesi vs. durumların hepsi birer cezbedir.

Ayette: Müminler ancak Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen kendilerine Allah’ın ayetleri okunduğu zaman imanlarını artıran ve yalnız Rablerine dayanıp güvenen kimselerdir.[1]

Onlar, Allah anıldığı zaman kalpleri ürperen, başlarına gelen musibetlere sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah yolunda harcayan kimselerdir.[2]

Rablerinden korkanların derileri (vücutları) ondan dolayı gerginleşir. Sonra derileri de (vücutları da) kalpleri de Allah’ın zikrine karşı yumuşar. İşte bu Kur’an Allah’ın hidayet rehberidir. Onunla dilediğini doğru yola iletir. Allah kimi saptırırsa artık onun için hiçbir yol gösterici yoktur.[3]

İman edenlerin Allah’ı zikretmekten ve inen haktan dolayı kalplerinin (Huşu) saygı ile ürpermesinin zamanı gelmedi mi? Daha önce kendilerine kitap verilip de, üzerinden uzun zaman geçen, böylece kalpleri katılaşanlar gibi olmasınlar. Onlardan birçoğu fasık kimselerdir.

Bu ayetin tefsirinde A’meş, şöyle demektedir: “Sahabe, Medine’ye gelince, bolluk ve refaha kavuştular. Böylece de, daha önce üzerinde bulundukları dinî hal ve tavırlar konusunda bir gevşeklik gösterdiler. Bu sebeple de, bu ayetle kınandılar. “

Hz. Ebû Bekir (r.a)’in de şöyle dediği rivayet edilmiştir: “Bu ayet, Resûlüllah’ın huzurunda okundu. O sırada da, onun yanında Yemâmeliler’den bir grup bulunuyordu. Bunun üzerine onlar, adamakıllı ağladılar. Bunun üzerine de Ebû Bekir, onlara baktı da, “Biz de böyleydik; ama kalblerimiz katılaştı artık…” dedi.[4]

Abdullah b. Mes’ûd (r.a.)’den rivâyete göre, Rasûlullah (s.a.v.), kendisi minberde otururken Abdullah’tan Kur’ân okumasını istemiştir. Ben de Nisa suresinden okumaya başladım 41. ayet olan: “Öyleyse hesap günü her topluluk içinden şâhidler getireceğimiz ve seni de Ey Peygamber onlar üzerine şâhid tutacağımız zaman ne olacak o günahkârların hali” ne gelince eliyle bana yeter diyerek işaret etti kendisine baktım gözlerinden yaşlar damlıyordu.[5]

Ve boğaza takılan bir yiyecek, zakkum, irin, zehirli ve dikenli bitki gibi ki, boğaza girdi mi ne yutulur, ne çıkarılabilir. Ve her acıdan daha elem verici, dayanılmaz bir azap vardır. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bu ayeti okuduğu zaman haykırdığı (sayha attığı) rivayet edilir.[6]

Hz. Âîşe (r. anha) şöyle demiştir: “Resulullah (s.a.s) bir gece kalktı, abdest alıp namaz kıldı. Namazda çok ağladı. Gözlerinden akan yaşlar sakallarını ve secde esnasında yerleri ıslattı. Sabah ezanı için gelen Hz. Bilal (r.a): “Ya Resulullah (s.a.s) Geçmiş ve gelecek bütün günahlarınız affedildiği halde, sizi ağlatan nedir?” deyince, o: “Bu gece Yüce Allah bir ayet indirdi. Beni bu ayet ağlatmaktadır” dedi ve ayeti okudu:

“Göklerin ve yerin yaratılışında, gecenin ve gündüzün gidip gelişinde elbette aklıselim sahipleri için ibret verici deliller vardır

Ondan sonra Resulullah (s.a.v.): “Bu ayeti okuyup da üzerinde tefekkürde bulunmayan, düşünmeyen kişilere yazıklar olsun”[7] dedi.

Peygamber’e indirilen (Kur’ân)i dinledikleri zaman, onun hak olduğunu öğrendiklerinden dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Onlar: “Ey Rabb’imiz iman ettik, bizi de şahitlerden yaz” derler.[8]

Mutarrıf’ın babası (Abdullah b. Şıhhîr)den demiştir ki: Resûlullahı (s.a.) ağlamaktan dolayı göğsünde değirmen sesi gibi bir sesle namaz kılarken gördüm

Ahmed b. Hanbel ile Nesâî’nin rivayetinde bu hadis “göğsünde kaynayan bir tencere sesi gibi bir ses olduğu halde namaz kılıyordu” şeklinde ifade edilmektedir. Bu rivayetler gösteriyor ki Resul-i Zişan Efendimiz, namazda iken kendisini saran ilâhî atmosferin verdiği yüce duygularla zaten her an içinde kaynamakta olan aşk ateşinin cûş-ü hurûşa gelmesinden göğsünün volkanında kaynaşan lâvların hıçkırıklar hâlinde fışkırmasına engel olamamıştır Nitekim Ali b. Ebî Tâlib (r. a. )’in rivayet ettiği şu hadis-i şerif de bu görüşü te’yid etmektedir: “Bedir günü bizim içimizde Mikdâd b. Esved’den başka bir süvari yoktu. O gece Resul-i Ekrem (s.a.)i bir ağaç altında ağlayarak namaz kılarken gördüm. Bu hali sabaha kadar devam etti.”[9]

İbni Teymiye bu hususta Kulluk Risalaesinde 1 nci risalede der ki: Zevk, vecd ve benzeri şeyler, kulun sevmesi ve nefsinin meyletmesi nispetindedir. Bir sevenin sevgisi, kendi gücü oranındadır ve elbette ki bu güç oranında zevk ve vecd duyabilir.

Demek ki, şu aşağıdaki Hadis-i şerifde buyrulduğu gibi, iman ehlinin, iman eden bir kimsenin de imanından dolayı duyacağı zevk ve vecd vardır:

“Üç şey vardır ki, bunlar her kimde bulunursa o kimse imanın lezzetini (halâvetini ve tadını) tatmıştır.

O bulunanlardan birisi, Allah ve Rasulünün kendisine başka her şeyden daha sevgili olması;

İkincisi, bir kimseyi Allah için, Allah razı olsun diye sevmesi;

Üçüncüsü, Yüce Allah bir kimseyi küfürden kurtardıktan sonra bir daha küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi (kötü ve kerih) telakki etmesi ve iğrenç bulması”[10]

Son olarak deriz ki cezbeyi gücü nisbetinde tutmak lazımdır. Eğer takatinin dışında tutamazsa buna da kimse bir şey diyemez. Rabbimizin Rahmeti ve haşyetine kim dayanabilir ayette bildirildiği üzere taşlar, dağlar bile dayanamazken kul nasıl dayanır ve infiale gelmez.

Ayette: sonra bunun arkasından kalbleriniz katılaştı, şimdi onlar taşlar gibi hatta daha duygusuz, çünkü taşların öylesi var ki içinde nehirler kaynıyor, öylesi var ki çatlıyor da bağrından sular fışkırıyor ve öylesi var ki Allahın haşyetinden yerlerde yuvarlanıyor, sizler ise neler yapıyorsunuz Allah gafil değil

 Eğer biz, bu Kur’an’ı bir dağa indirseydik, elbette sen onu Allah korkusundan başını eğerek parça parça olmuş görürdün. İşte misaller! Biz onları insanlara düşünsünler diye veriyoruz.[11]



[1] Enfal, 2

[2] Hacc, 35

[3] Zumer, 23

[4] Fahruddini Er-Razi, Tefsir-i Kebir, Hadid, 16

[5] Buhârî, Tefsir-ül Kur’ân, 27; Müslim, Salat-ül Müsafirin, 17

[6] Elmalılı, Müzzemmil, 13

[7] Elmalılı, Al-i İmran, 190

[8] Maide, 83

[9] Ebu Davud, Sünen, 156,157, had. no. 904

[10] Buhari, İman, 9,14; İkrah, 1; Müslim, İman, 67; Tirmizi, İman, 10; Nesai, İman, 3; İbn Mace, Fiten, 23

[11] Bakara, 74; Haşr, 21

Allah’a Giden Yol Nefsin Tanımı ve Mertebeleri-hkerrar

Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.