Şura 38 Ayetinde Günümüze Mesajlar ve İttihad-ı İslam
Bismillahirrahmanirrahim
(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır. Bu mükâfat, inananlar ve Rablerine tevekkül edenler, büyük günahlardan ve çirkin işlerden kaçınanlar, öfkelendikleri zaman bağışlayanlar, Rablerinin çağrısına cevap verenler ve namazı dosdoğru kılanlar; işleri, aralarında şûrâ (danışma) ile olanlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah yolunda harcayanlar, bir saldırıya uğradıkları zaman, aralarında yardımlaşanlar içindir. (Şura, 36,39)
Bu ayetlerde günümüze bakan ve ittihadı islamın teşekkülüne bakan işaretler vardır. Ayetler toplu olarak her ne kadar övülmüş bir döneme baksa da, o döneme gidilen sürecide içine almıştır. Şöyle ki, istişare ile hareket eden bir mümin topluluğundan bahsedilmiş ki, ilerde 2018-2030 arası Müslüman ülkeler birleşecek AB birliği gibi bu ülkeler İslam birliği kuracak ve o ülkelerin oluşturduğu bağlı olduğu üst bir meclis kurulacak (Alimlerden oluşan) kararları bu meclis alacak hatta İslam halifeliği tekrar canlandırılacak bu meclis ve o dönemdeki müminler övülüyor.
Ayetin girişinde rablerinin çağrısına olumlu cevap verenler derken de bu oluşumun evvelinde ki rol alacak müminler vurgulanmakta. Ve en son kısmında onlara bir zulüm isabet ettiğinde bir birleriyle yardımlaşırlar ifadesiyle bu birliğin tek vücud zulme karşı koyacağı ve mücadele edeceği vurgulanmıştır. Allahu alem bissavab bu kısa girişten sonra ayetlerin içinde anlatılan bazı noktalara bir tefekkür ve dua makamında değinmek istiyorum. Tevfik Allah’tandır.
Evet, İttihadı İslamı bu ayetler gaybi işari bir tarzda haber veriyor. Ümmetin dağınıklığının parça, parça halinden kurtulmanın ve Küfür odaklarına karşı tekrar sağlam bir kale gibi durmanın yolu öncelikle bu dağınık ve parçalanmış ümmetin toparlanmasıyla başlanmalıdır. Rabbimiz kelamı kadiminde biz İslam ümmetini uyarmıştı. Ayette:Şüphesiz bu (İslâm), tek bir din olarak sizin dininizdir. Ben de Rabbinizim. Öyle ise bana karşı gelmekten sakının. Fakat ümmetler, fırka fırka olarak aralarında dinlerini parçaladılar. Her fırka kendi yanlarında olan ile mesrurlardır. Artık sen onları kendi dalâletleri içinde bir zamana kadar terket.” (Müminun, 52,54)
Bu ayetlerde de çok net gözükmektedir ki, İslam alemi şuan bu bölünmüşlüğü yaşıyor, mezhep, ırk, cemaat vs. şeklinde yüzlerce guruba bölünmüş ve her grup kendinin doğru yolda olduğunu sanıyor. Ehli küfre karşı bu bölünmüşlüğün doğurduğu sebeptir bu gün Filistin’den arakana kadar milyonlarca Müslüman zulüm altındadır. Bu güne kadar gelinen süreçlerde ki ihmalleri tarih boyunca seyrini irdeleyecek değilim onun için kısa kesiyor ve ittihatta izlenmesi gerekli olan ayetin ihbar ettiği noktalara geçiyorum.
Bu dağınıklığın toparlanması için en önemli noktalar bize göre Alimlerin bu gurupların başındaki ve ümmete mal olmuş ilim erbabının kendi aralarında ittihadının elzem oluşudur. Bu ümmetin tekrar bir araya getirilmesi için Alimlerin, cemaat liderlerinin şahsi ve Nefsi gayelerini bırakıp İslam birliği için tüm İlim erbaplarıyla bir araya gelmeleridir. Bu gün sıradan bir fıkhi mesele de bile farklı, farklı fikirler dile getirilebiliyor. Bir alimin İslami bir konuda söylediğini başka bir alim reddedebiliyor. İşin üzücü olan tarafı ise bunu din gayreti adına ümmetin ihtiyacı adına yapmıyor nefsi ve mağrurane bir eda ile kendi ilmi hüviyetini koruma ve çıkarları uğruna yapıyorlar. Oysa geçmişte Mezhep imamlarının dönemlerinde de ilmi münazara ve fetvalar veriliyordu. O günlerin ve bu zamanın arasında kıyaslar yapıldığında o Alimlerin bir çok meseleyi belki bir günde halledip diğerlerince kabulü olurken, günümüzde bırakın bir günü belki son yüz yıldır ciddi bir fetva üretemedi bu alimler. İşte hal böyle olunca da her grup kendi başındaki alimi kabul etti diğerlerini reddetti ve ümmet bu hale geldi. Yukarda verdiğim müminun suresinde ki ayetin sonunda ifade edilen “ her fırka yanında olanla sevindi oyalandı kendi yollarının doğru olduğuna inandı” halini sergilemeye başladı. Eskide İmamların zamanında Kufe, Basra, Bağdat, Medine gibi ilim merkezi olmuş şehirlerde camilerde halka açık bir şekilde münazara ve ilim meclisleri bulunurdu. Bir cami içinde Hadis ilim meclisi olduğu gibi, Fıkıh ilim meclisi de bulunurdu. Kim hangi ilmi meseleyi takip edecekse veya öğrenecekse o halkaya dahil olurdu. İmamı Azam Hazretleri, İmamı Şafii hazretleri, İmamı Muhammed gibi zatları zamanın alimleri ve halkı imam olarak kabullenmeleri ve onların verdikleri fetvaların doğruluğu ve kabulünde hiç şüphesiz ki bu halka açık ilim meclislerinin payı büyüktür. İşte bu gün bu tarz ilmi meclisler halka açık münazara ortamları oluşturulmalı, kendi ihtisas alanında alimlerin bu meclislerde ilmi münazaraları neticesinde işinin ehli gerçekten alanında otorite denecek alimlerin seçilmesi, diğer alimlerin onlara tabi olmaları neticesinde büyük alimlerin ortaya çıkması ve alimler arasında önce birliğin sağlanması gereklidir. Bu gün bir meselede tv programlarına katılan alimlerimiz ve yapılan programlar arka planda bir çok su-i istimaller olduğundan aynı sebepleri ve maksadı doğurmuyor. Yani akademisyen kimliğine sahip ama alanında tam kamil olmamış şahıslara, akademik kimliği olmayıp ama alanında tam kamil olan şahıslar tercih ediliyor belki bu tarz şahıslara itibar bile edilmiyor. Buda günümüzde insanların maddi kimliğe ve statüye göre hareket ettiğini, işin ehli olup olmadığına bakmaksızın bulunduğu statüye değer verdiğini ortaya çıkarıyor. Bu gün Yaşar Nuri Öztürk veya İslam oğlu gibi tv ve basın aracılığıyla tanınmamış belki akademik kimlikleri olmamış, ama ilimde belki onlarca Yaşar Nuriyi tabiri caizse cebinden çıkaracak ilmi birikime sahip nice âlimlerimiz vardır. İşte halka açık münazaralar sayesinde halk gerçek ilim erbabını ayırt edecek ve doğru işinin ehli âlimlere bu vesileyle itibar edecektir. Bu vesileyle halk görecektir bu münazara esnasında kim gerçekten din adına kim heva ve nefsi adına hareket ediyor.
İşte bu tarzda seçilen gün yüzüne çıkan âlimlerden bir ilmi heyet teşekkül ettirilecek. Hilafet makamının geçici görevini üstlenecek ta ki gerçek sahibi işin başına geçene kadar ümmetin ittihadı ve ihtiyaçları için çalışacaklar. İşte Yukarda verdiğim ayette “işlerini istişare ile yaparlar” ifadesinin anlatmaya çalıştığı şeydir. İnşallah böyle bir ilmi şura heyeti teşekkül edecektir. Şuan bunun ön adımları atılmıştır Elhamdülillah.
Bu oluşumun elbette ki siyasi ayağı ve hareketi de vardır. Hamdolsun Müslüman ülkelerde Ecdadın kaybolmuş itibarı tekrar canlanmıştır. Tüm Müslüman alemi eskide olduğu gibi yine gözünü ve umudunu bu necip millete bağlamıştır. Hem nasıl bağlamasınlar ki bu necip millet 600 yıl boyunca islama hadim olmuş ve imam olmuştur. İnşallah duamız yine bu görevi acilen yüklenmesi ve dağınık ümmetin toparlanmasının bu milletin elliyle olması yönündedir. Bunun da çağrışımlarını her kez gibi bizde müşahede etmekteyiz buda bize daha fazla ümit ve şevk vermekte bu kutlu günlerin oluşumunda ellerimizi, kafamızı her şeyimizi, taşın altına büyük bir heyecan ve şevkle koymaktayız ve koymalıyız. Ayetlerde girişte ifade edilen “(Dünyalık olarak) size her ne verilmişse, bu dünya hayatının geçimliğidir. Allah’ın yanında bulunanlar ise daha hayırlı ve kalıcıdır.” İşaretiyle Allahın dinine nefsi menfaatleri bırakarak büyük bir azimle yardım etmeye çağrılıyoruz ve hayırlı olanın da Allah (c.c) katında bu hizmet olduğu vurgulanıyor.
Bu ilmi heyet teşekkül ettikten sonra Müslüman aleminde fetva ve emirler tek merciden dağılacağı için dinde birlik başlayacaktır. Dinde birliğin başlamasıyla şüphesiz din kardeşliği kuvvetlenecek ve ayetin ifade ettiği “Hiç şüphe yok ki Allah, kendi yolunda, duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları (Ceht) edenleri sever. (Saf, 4)
Tek vücut halinde hareket teşekkül edecektir. Sadece Ehli küfre karşı değil mezhepsel manada da bu vesileyle birlik oluşturulmuş olacaktır. Fıkhi bir içtihad seferberliğine girilip 4 hak mezhep bu vesileyle çok rahat birleştirebilir. Ayrıca bu heyet ve icraatları sayesinde halkın arasında yerleşmiş nice batıl ve hurafeler rahatlıkla kaldırılıp, Müslümanlara takva bilinci aşılanacaktır. En azından şimdiye kadar yapılan irşatların daha verimli ve daha fazlası yapılacak yapılmalıdır da. İlgili ayetlerin “ büyük günahlar ve çirkin işlerden kaçınanlar” kısmında bu ümmeti bilinçlendirme ve irşad hareketinin bu şuradan evvel daha da artırılarak yapılması gerektiğine vurgu vardır. Yani Rad suresi 11,12 ayetlerin ifade ettiği “bir kavim özüne dönmedikçe Allah o kavmi kurtuluşa erdirmez” hakikati yatmaktadır. Bu zeminler oluşturulursa ittihadı İslam gerçekleşebilir mesajı vardır.
Buraya kadar yazdıklarımızdan da anlaşılacağı üzere bu ittihadın belki de omurgasını Alimler oluşturuyor. Rabbim tealadan isteğim şudur ki Alimlerimizin gerçek övülen Alimlik vasıflarını kazanmaları gerçekten birer imam ve rehber olmaları, Varisül Enbiya sıfatına layık olmaları ve bunu kazanmaları, ümmetin dağınıklığında en büyük rolün kendileri olduğunu ve büyük bir vebalde olduklarını idrak etmeleri bu vesileyle silkinip canlarıyla mallarıyla dini mübine hizmeti artırmaları, bunu yaparken de nefsi ve maddi menfaatleri bir kenara bırakmaları ve din gayretiyle yapmalarıdır. Bir dava bilinciyle hareket edip bu birlik için çalışmalarıdır. Buraya kadar anlattıklarımın en doğrusunu elbette Hakkıyla Allah bilir. Bizim naçizane anlattıklarımız yukarda da beyan ettim tefekkür ve dua makamında bir anlatım ve istektir. Vesselam
Malasef Yorumlar Kapalı.