Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
13 yıl önce tarafından yazıldı, 277 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

Mucize Keramet ve İlim İlişkisi 2

 

Bismillahirrahmanirrahim

Âlemlerin Rabbi Allah’a Hamd Resulüne, Efendimize salat ve selam olsun

 

Mucize ve Kerametin İlim olduğunu irdelediğimiz birinci makalemize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Musa (a.s) kıssasında dikkatimizi çeken hadiselerden biride Samiri’nin yaptığı buzağıdır. Ayette:

 

Böylece (Sâmirî) onlar için böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. (Sâmirî ve adamları) “Bu sizin de ilâhınızdır, Mûsâ’nın da ilâhıdır. Öyle iken Mûsâ, (ilâhını burada) unuttu (da onu Tûr’da aramaya gitti)” dediler. Buyrulur  (Taha, 88)

 

Bu ayetin İtikada bakan kısmına ve tefsirine girmeden bizim konumuzla alakalı kısmını izaha geçeceğiz. Bu ayette ilk dikkatimizi çeken yapılan buzağının ses çıkarmasıdır. Bunun nasıl olduğuna dair tefsir kaynaklarında izahatlar mevcuttur.

Evet, ayette Huvar diye geçen kelime bu buzağının böğürme, ses, sayha, çığlık çıkarma özelliğinin olduğunu açıkça gösterir. Bu harikulade bir durumdur nitekim heykelin bu özelliğinden dolayı, Musa (a.s) kavmi bu heykele tapmıştır. Bu kavim İçlerinde bir Peygamber varken buna niye inanır buda ayrı bir muammadır. Bu hususta kuvvetli muhtemel o kavmin Hulule inandığını gösterir. Neyse mevzuumuza dönecek olursak, Samiri’nin elinde böyle bir harika yaratmıştır Hak Teala. Samirinin gösterdiği bu harika ise istidrac hükmündedir. Buda Kerametin tersidir. Bu harikayı gösterirken kullanılan bir ilim vardır. Samiri heykel yapma ilmini çok iyi biliyordu. Bu ayetten sonra gelen ayetlerde ise Samiri bu heykeli yaparken Elçinin bastığı topraktan bir avuç kattığını söyler. Tefsirlerde farklı rivayetler olmakla beraber burada elçiden kasıt Musa’yı (a.s) tura çağırmaya gelen Cibril (a.s) dir. Buda Samirinin sadece heykel yapmayı değil Manevi bilgisinin de olduğunu bir nevi Simyaya vakıf olduğunu ama yaptığı şeyi Nefsinden bilmesi ve Şerre kapı açması dolayısıyla dalalete düştüğünü görürüz o yüzden gösterdiği Harika İstidracdır.

 

Bu ayetin Günümüze bakan kısmı ise, konuşan, ses çıkaran oyuncaklardan tutunda robotlara varana kadar birçok eşya ilim olarak bu ümmete ihsan edilmiştir. Birde bu ayetlerde ince bir vurgu vardır. Demek ki zanaat erbabı, bir şeyleri keşfedip icat edenler yaptıklarını kendilerinden bilmeyecekler. Rabbimizin Lutfundan verdiği bir ilim ve kabiliyetle bunu yaptıklarını bilecekler. Yoksa Samirinin düştüğü dalalete düşerler. Önemli olan diğer bir hususta Samiri bu heykeli yaparken altın, gümüş vs. kullanmıştır. Aslında Rabbimiz bize Musa’nın (a.s) kavminin altına, gümüşe, dünyaya taptığına heykelin ise Dünya’yı temsilen bir sembol olduğunu vurgular. Bizlerinde bu dünya sevgi ve meylinden kaçınmamız gerektiğini vaaz eder. Allahu alem bissavab

 

Yakup (a.s) ve Yusuf (a.s) Kıssasında Geçen Mucizeler 

 

Biz kuran da Hz. Yusuf (a.s) kıssasına baktığımızda en bariz gördüğümüz husus Hz. Yusuf’un (a.s) Rüya ve Âlemi Manaya Vakıf olduğudur. Rüya İlminin Hz. Yusuf’a (a.s) verilen bir ilim olduğu ve Mucizelerinin de bu minval üzere gösterildiği görülür.

Ayette:

 

“İşte Rabbin seni böylece seçecek, sana (rüyada görülen) olayların yorumunu öğretecek ve daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Şüphesiz Rabbin hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Buyrulur.(Yusuf 6)

 

Rabbimiz ayette dediği gibi rüya ilmini Hz. Yusufa öğretmiştir. Bununla ilgili ayetlere gelince ayette:

 

Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti. Buyrulur.(Yusuf 4)

 

Hz. Yusuf’un (a.s) gördüğü bu rüya yıllar sonra aynen tahakkuk etmiş ve gerçekleşmiştir. Ayette:

 

Ana babasını tahtın üzerine çıkardı. Hepsi ona (Yûsuf’a) saygı ile eğildiler. Yûsuf dedi ki: “Babacığım! İşte bu, daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Rabbim onu gerçekleştirdi. Şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra; Rabbim beni zindandan çıkararak ve sizi çölden getirerek bana çok iyilikte bulundu. Şüphesiz Rabbim, dilediği şeyde nice incelikler sergileyendir. Şüphesiz O, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Buyrulur.(Yusuf 100)

 

Diğer ayetlerde:

 

 

 

Onunla beraber zindana iki delikanlı daha girdi. Biri, “Ben rüyamda şaraplık üzüm sıktığımı gördüm” dedi. Diğeri, “Ben de rüyamda başımın üzerinde, kuşların yediği bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bize bunun yorumunu haber ver. Şüphesiz biz seni iyilik yapanlardan görüyoruz” dedi. (Yusuf 36)

 

 

“Ey zindan arkadaşlarım! (Rüyanızın yorumuna gelince,) biriniz efendisine şarap sunacak, diğeri ise asılacak ve kuşlar başından yiyecektir. Yorumunu sorduğunuz iş böylece kesinleşmiştir. Buyrulur.(Yusuf 41)

 

Bu ayetlerde de görüleceği üzere Hz Yusufun (a.s) yorumladığı bu rüya aynıyla Tahakkuk etmiş, birisi asılırken diğeri Kralın hizmetine girmiştir.

Kralın gördüğü rüya ile ilgili ayetlerde:

 

Kral, “Ben rüyamda yedi semiz ineği, yedi zayıf ineğin yediğini; ayrıca yedi yeşil başak ve yedi de kuru başak görüyorum. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, rüyamı bana yorumlayın” dedi. (Yusuf 43)

 

 

(Zindana gelip kralın rüyasını soran daha önce efendisine şarap sunacak 41 ayette dediği şahıs)

(Zindana varınca), “Yûsuf! Ey doğru sözlü! Rüyada yedi semiz ineği yedi zayıf ineğin yemesi, bir de yedi yeşil başakla diğer yedi kuru başak hakkında bize yorum yap. Ümid ederim ki (vereceğin bilgi ile) insanlara dönerim de onlar da (senin değerini) bilirler” dedi. Yûsuf dedi ki: “Yedi yıl âdetiniz üzere ekin ekeceksiniz. Yiyeceğiniz az bir miktar hariç, biçtiklerinizi başağında bırakın.” “Sonra bunun ardından yedi kurak yıl gelecek, saklayacağınız az bir miktar hariç bu yıllar için biriktirdiklerinizi yiyip bitirecek.” “Sonra bunun ardından insanların yağmura kavuşacağı bir yıl gelecek. O zaman (bol rızka kavuşup) şıra ve yağ sıkacaklar.” Buyrulur. (Yusuf 46-49)

 

Evet, bu ayetler de açıkça görülüyor ki Hz. Yusuf (a.s) Alemi manaya Vakıf ve Rüya ilminin bu alemle irtibatını ve Mahiyetini çok iyi biliyor.(Alemi Mana ile ilgili daha geniş bilgi için Alemi Misalin Mahiyeti adlı konuma bakabilirsiniz)

 

Kralın bu gördüğü rüya Hz. Yusuf’un (a.s) yorumladığı gibi aynıyla tahakkuk etmiştir. Efendimizin (s.a.v) ifadesiyle Rüya ilmi Nübüvvetin kırkta biridir ve ilimdir. Bu ümmetin hikmet erbabına bu ilimden Nasip verilmiştir. Nasıl ki bu doğru manayı bilip yorumlayan bir Peygamberin gösterdiği şey Mucize ise bu ümmetin velilerinin de Alemi manaya vukufiyetlerinden dolayı bu ilmi bilmeleri ve yorumladıkları rüyaların aynıyla tahakkuk etmesi keramettir. Her ikisini de yaratan ve veren Allah Azze ve Celledir.

 

Hz. Yusuf’a verilen bu mucizelerin bir ilim olduğunu Rabbimiz açıkça bildirir. Ayette:

 

Olgunluk çağına erişince, ona hikmet ve ilim verdik. İşte biz, iyi davrananları böyle mükâfatlandırırız. (Yusuf 22)

 

 

Hz. Yusuf’un (a.s) bir diğer mucizesi de Gömleğiyle Hz. Yakubun  (a.s) gözlerinin açılmasıdır. Ayetlerde:

 

Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi.

Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi.

Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.

Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi. Buyrulur.(Yusuf 93, 96)

 

Ayetlerde görüleceği üzere Hz. Yusuf’un gönderdiği gömleği Hz. Yakub (a.s) yüzüne sürünce gözleri daha iyi görmeye başlamıştır. Alimler bu hususta ihtilaf etmişlerdir: Bazıları, “O tamamen kör olmuştu. Allah Teâlâ onu, işte bu anda görür hale getirdi” derken; diğer bazıları: “Hayır, çok ağlamaktan ve üzüntüden dolayı, onun görmesi zayıflamıştı. İşte o gömleği Yakûb’un yüzüne atıp, Yusuf’un hayatta olduğu müjdesi verilince, onun sevinci büyümüş, gönlü ferahlamış ve bütün hüzünleri yok olmuştu. İşte o zaman görmesi yeniden kuvvetlenmiş ve görme eksikliği yok oluvermişti.” Demişlerdir.

Bu ayetin Surenin başında 6 ayette ifade edilen daha önce ataların İbrahim ve İshak’a nimetlerini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da tamamlayacaktır. Ayetiyle bir irtibatı olduğu ve Hz. Yusuf’un gömleğinin atası İbrahim (a.s) den kaldığı rivayetlerde vardır.

Enes b. Malik’den  Hz. Peygamber (s.a.s)’in şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Yûsuf’un, “Şu benim gömleğimi götürün ve onu babamın yüzüne koyun, ) iyice görür bir hale gelir” (Yusuf, 93) ifadesine gelince, zâlim Nemrud da, Hz. İbrahim’i ateşe attığı zaman, elinde cennetten alınma bir gömlek ve bir yaygı olduğu halde Cebrail (a.s) İbrahim (a.s)’in yanına geldi. O gömleği İbrahim’e giydirdi ve o yaygının üzerine oturtup, yanına oturup konuşmaya başladı. Daha sonra İbrahim (a.s) bu gömleği İshâk (a.s)’a, o da Ya’kûb’a, Ya’kûb da Yusuf’a giydirdi. Ya’kûb (a.s) onu, gümüşten bir mahfazaya koyarak, Yusuf’un boynuna (bir muska gibi) astı. Yusuf (a.s) kuyuya atıldığı zaman, işte bu gömlek (parçası), Yusuf’un boynunda idi.Yusuf (a.s.)’un “Şu benim gömleğimi götürün” sözü bu manayadır.(Fahrettin Razi Tefsiri Kebir)

Bu rivayette bahsedildiği üzere bu gömlek cennet elbiselerindendir. Zaten sureyi baştan sona okudukça 7 yerde bu gömlekten bahsedildiği görülür. Yusuf suresinin işari manalarına girmiyorum.

 

Bu ayetlerden günümüze bakan kısmı ise tıp ilminde göz ameliyatlarının ve hastalıklarının tedavisinde baya yol kat edileceğidir.  Lazerle tedavi de olduğu gibi zahmetsiz ve sıkıntısız tedavi çeşitleri ilerleyecektir. Birde bu ayette Hz. Yakubun Yusufun kokusunu alıyorum ifadesinden anlaşılıyor ki bu ümmete koku alma sorunları baş gösterdiğinde ilim olarak bunun tedavisi verilecek yanılmıyorsam şuan Koku dokusu nakli yapılmıyor belki ilerde bu nakillerde gerçekleşecektir. Diğer bir husus Bu ayette söz konusu gömlek ve rivayette Hz.İbrahimin (a.s) ateşe atılırken giydiği gömlek ve yanmayışıyla ilgili ayetlerden de çok rahat bir şekilde biz günümüzde Yangınlarda kullanılan yanmayan elbiselerin verileceğini ki (verilmiştir) görüyoruz. Allahu alem bissavab

 

 

Hz. Meryem ve Hz. İsa dan (a.s) bahseden ayetler

 

Kuranda ifade edilen kıssalardan en ibret veren ve ilginç olanlardan biride şüphesiz ki Hz. Meryem ve Hz. İsa’nın (a.s) kıssasıdır.

Hz. Meryemle ilgili ayetlerde:

Zekeriya, onun bulunduğu bölmeye her girişinde yanında bir yiyecek bulurdu. “Meryem! Bu sana nereden geldi?” derdi. O da “Bu, Allah katından” diye cevap verirdi. Zira Allah, dilediğine hesapsız rızık verir. Buyrulur.(Al-i İmran 37)

 

Bu ayette ifade edilen yiyecekler tefsirlerde bildirilen Kışın yaz meyveleri Yazın kış meyveleridir. Diğer bir ayette de:

Hani melekler, “Ey Meryem! Allah, seni seçti. Seni tertemiz yaptı ve seni dünya kadınlarına üstün kıldı.” “Ey Meryem! Rabbine divan dur. Secde et ve (O’nun huzurunda) rükû edenlerle beraber rükû et” demişlerdi. Buyrulur. (Al-i İmran 42,43)

 

Görüldüğü gibi ayetlerde ifade edilen harikalar Keramettir. Buda Salih ve Veli kulların Kerametine delil olan ayetlerdendir. Hz. Meryem malumunuz Peygamber değildir. Demek ki, Veliler Melekut alemine de Vakıf olabilirler görürler veya konuşurlar. İkinci bir husus Kadından Evliya olmaz diyenlere bu ayetler çok güzel cevaptır. Kadınlardan ayetin ihbarıyla Peygamber olmaz ama Veli olur.

 

İkinci ayette bildirilen İlham ve Kerametler Nefsini belli bir disipline sokan herkes için olabilecek hususlardır.

Günümüzde birinci ayetteki yiyecekler bizlere ilimle verilmiştir. Hamdolsun şuan seracılık vesilesiyle bizler kışın yazın meyve ve sebzelerini yiyebiliyoruz.

Ruhul Kudusün Hz. İsayı (a.s) Meryeme ilka etmesiyle ilgili ayetlerde:

 

(kendini onlardan uzak tutmak için) onlarla arasında bir perde germişti. Biz, ona Ruhu (Cebrail) göndermiştik de ona tam bir insan şeklinde görünmüştü. Meryem, “Senden, Rahmân’a sığınırım. Eğer Allah’tan çekinen biri isen (bana kötülük etme)” dedi. Cebrail, “Ben ancak Rabbinin elçisiyim. Sana tertemiz bir çocuk bağışlamak için gönderildim” dedi. Meryem, “Bana hiçbir insan dokunmadığı ve iffetsiz bir kadın olmadığım hâlde, benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Cebrail, “Evet, öyle. Rabbin diyor ki: O benim için çok kolaydır. Onu insanlara bir mucize, katımızdan bir rahmet kılmak için böyle takdir ettik. Bu, zaten (ezelde) hükme bağlanmış bir iştir” dedi. Buyrulur. ( Meryem 17-21)

 

Gerek Hz. Meryeme gelen Melek Gerekse Hz. İbrahime (a.s) gelen meleklerden anlaşılıyor ki Melekler Temessül Edebilirler.(daha geniş bilgi için Melek şeytan ve cinlerin Temessülle ilişkileri adlı makaleme bakabilirsiniz.)

 

Bu ayetlerden de günümüzde Tüp bebek ve aşılama yöntemiyle çocuk sahibi olmayı Rabbimiz bize Tıbbi bir ilim olarak vermiştir. Ayette anlatıldığı gibi hiç erkek embriyosu olmadan çocuk sahibi olunur mu ilerde,  Tıp bu boyutlara gelebilir mi bilmiyorum. Allahu alem

 

Ama gerek Hz. Zekeriya’nın (a.s) gerek Hz. İbrahimin (a.s) hanımı sarenin yaşlıyken çocuk sahibi olduklarını anlatan ayetlerden İleri yaşlarda çocuk sahibi olmanın mümkün olduğu görülüyor İlerde Rabbimiz bu ilmi gelişmeyi İhsan edebilir. İlgili ayetlerde:

 

İbrahim’ in ikram gören konuklarının haberi sana geldi mi? Bir zaman onun yanına girmişler ‘Selam’ demişlerdi. ‘Selam, siz tanınmış, bir topluluksunuz’ dedi (ve konuklarına yemek hazırlamak için) gizlice ailesinin yanına gitti, semiz bir buzağı getirdi. Onu önlerine yaklaştırdı, ‘Yemez misiniz?’ dedi: (Yemediklerini görünce) onlardan içine bir korku düştü. ‘Korkma’ dediler ve ona ‘Bilge’ bir oğlu olacağını müjdelediler. Karısı (Sâre), çığlık içinde geldi. (Hayretten elini), yüzüne vurarak: ‘(Ben) kısır kocakarı (yım, benden nasıl çocuk olur?) dedi. Dediler ki: ‘Rabbin böyle dedi. O hüküm ve hikmet sahibi Alim’dir.’ (Zariyat 24-3O)

Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler. Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi. Buyrulur.(Al-i İmran 39,40)

 

Ayetlerden de açıkça görülüyor ki yaşlanmış ihtiyarlamışken çocuk nimetine kavuşmuşlardır. Diğer bir hususta Zekeriya (a.s) karım bir kısır iken ifadesinden anlaşılıyor ki kısırlık tedavisi tam olarak mümkündür. Ve ileride ilim bu seviyeye gelecektir. Allahu alem bissavab. Zamanımızda yanılmıyorsam kısmi tedavisi mümkündür.

 

 

Hz. İsa’ya (a.s) verilen Mucizelerle ilgili ayette:

 

Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman, ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler, “Bu, ancak açık bir büyüdür” demişlerdi. Buyrulur. (Maide, 110)

 

Bu ayetlerden de biz Hz. İsanın (a.s) yaşadığı dönemde tıbbın sadece ayette bildirilen hastalıklara çözüm bulamadığını anlıyoruz.  Buraya kadar gördüğümüz tüm mucizelerde olduğu gibi bu Mucizelerinde gösterilen şahısları aciz bırakabilmesi için onun üstünde bir harika gösterilir. Ve Hz. Musanın (a.s) sihirbazlarla karşılaştığı ayette olduğu gibi aynı ilim ve cinsten Mucizeler gösterilmiştir. Demek ki Hz. İsanın (a.s) döneminde Tıp ilmi baya ilerdeymiş.

 

Bu ayetlerden biz anlıyoruz ki bu ümmete Alaca hastalığı ve Âmâların tedavisi ilim olarak verilecektir.Allahu alem bissavab

Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.