Kuranda haber verilen İlmi mucizeler 1
Bismillahirrahmanirrahim
Âlemlerin Rabbi Allah’a Hamd, Efendimize sonsuz salât ve selam olsun.
Mucize, Keramet ve İlim ilişkisi adlı makalelerimde deyindiğim üzere, Kuranda anlatılan Peygamber (a.s) kıssalarında ki mucizelerin aslında ilim olduğu ve bu mucizeleri rabbimizin bu ümmete ilim olarak vermiş ve vereceğini örneklerle beyan etmiştim. Bu makalemde de onların devamı niteliğinde Kuranda ileriye dönük bakan ilmi mucizeleri irdeleyeceğiz.
Günümüzde Kuran ve bilim üzerine çok çalışmalar yapılmış hatta piyasaya müstakil eserler bile çıkmıştır. Bu çalışmalar Bu güne kadar genelde bilimin keşfettiği kuranda önceden bildirilen mucizeleri içerir yani bilim keşfetmeden bildirilen şeyler değildir. Biz naçizane bu güne kadar çıkmış bilgileri değil de ayetlerin ifade ettiği içinde sakladığı ve şuan bilimin bilmediği ve tam çözemediği ilmi mucizeleri bu makalemizde kısaca yazmaya çalışacağız. Tevfik Allah’tandır.
Evet, yukarda da beyan ettiğim üzere, ayetlerde diğer manalarına değil sadece konumuzla alakalı kısımlarına temas edeceğiz.
“(Süleyman, yanındaki istişare cemaatine şöyle dedi: “Ey cemaat, onlar (Belkıs ve kavmi), bana Müslüman olarak gelmezden önce, onun (Belkıs’ın) tahtını hanginiz bana getirir?” Cinlerden bir ifrit dedi: “Sen yerinden kalkmadan önce getiririm. Muhakkak onu taşımağa gücü yeten güvenilir bir kimseyim.” Kendinde kitaptan bir ilmi olan biri de şöyle dedi: “Ben gözünü kırpmadan önce onu sana getiririm.” Derken Süleyman, tahtı yanında duruyor görünce dedi ki: “Bu Rabbimin fazlındandır. Beni imtihan etmek içindir. Şükür mü edeceğim, yoksa nankörlük mü yapacağım?” (Neml 38-40).
Bu ayetlerden hareketle Bu ümmete verilecek olan ilim
Ayetten açıkça anlaşılıyor ki, inşallah maddenin transferi müjdelenmiştir. Bilim adamları bunun üzerine çalışmaktadırlar belki ilerde başarırlar. Veya ayette bir nesnenin aynı anda bir çok yerde gözükmesi de anlaşılıyor ki, bunun bir benzeri günümüzde TV ve internet aracılığıyla tezahür etmiştir. Yani bir şahıs binlerce yerde aynı anda gözükebilmektedir. Allahu alem bissavab
Süleyman, Dâvûd’a varis oldu ve, “Ey insanlar, bize kuş dili öğretildi ve bize her şey verildi. Şüphesiz bu, apaçık bir lütuftur” dedi. (Neml 16)
Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi. (Neml 18)
Ayetlerden anlaşılıyor ki, araştırıldığı takdirde, insanoğlu, hayvanların bile muhabere sistemine girebilecektir. Hz. Süleyman’ın (a.s) bu mucizesini aktaran Kuranı kıssa, sesi işitilebilen pek çok hayvanın -belki de tamamının- muhabere sistemlerine insanların girip onları, insanlığın lehinde bir kısım mühim hizmetlerde istihdam edilebileceklerine semavî bir irşad olmaktadır. Son çekirge istilasının, bir kere daha hatırlattığı, Bediüzzaman’a ait mevzumuzu ilgilendiren bir mülahaza şöyle: “… Meselâ çekirge afetinin istilâsına karşı, çekirgeyi yemeden mahveden sığırcık kuşlarının dili bilinse ve harekâtı tanzim edilse, ne kadar istifadeli bir hizmette ücretsiz olarak istihdam edilebilir. İşte kuşlardan şu nevi istifade ve teshiri ve telefon ve fonoğraf gibi câmidatı konuşturmak ve tuyûrdan istifade etmek; en münteha hududunu şu âyet çiziyor. Diyor. (İ.Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi, Akçağ Yayınları: 12/373)
Nitekim ayetin içeriğini teyit eden Ahir zamanda Yahudilerle savaşacaksınız hayvanlar ağaçlar ve taşlar arkalarına saklayan Yahudileri size haber verecek manasında ki hadiste de hayvanlarla iletişimin mümkün olacağı anlaşılıyor.Allahu alem bissavab
Bu gömleğimi götürün de babamın yüzüne koyun ki, gözleri açılsın ve bütün ailenizi bana getirin” dedi.
Kervan (Mısır’dan) ayrılınca babaları, “Bana bunak demezseniz, şüphesiz ben Yûsuf’un kokusunu alıyorum” dedi.
Onlar da, “Allah’a yemin ederiz ki sen hâlâ eski şaşkınlığındasın” dediler.
Müjdeci gelip gömleği Yakub’un yüzüne koyunca gözleri açılıverdi. Yakub, “Ben size, Allah tarafından, sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim demedim mi?” dedi. Buyrulur.(Yusuf 93, 96)
Bu ayetlerden hareketle Bu ümmete verilecek olan ilim
Bu ayetlerden günümüze bakan kısmı ise tıp ilminde göz ameliyatlarının ve hastalıklarının tedavisinde baya yol kat edileceğidir. Lazerle tedavi de olduğu gibi zahmetsiz ve sıkıntısız tedavi çeşitleri ilerleyecektir. Birde bu ayette Hz. Yakubun Yusufun kokusunu alıyorum ifadesinden anlaşılıyor ki bu ümmete koku alma sorunları baş gösterdiğinde ilim olarak bunun tedavisi verilecek yanılmıyorsam şuan Koku dokusu nakli yapılmıyor belki ilerde bu nakillerde gerçekleşecektir. Diğer bir husus Bu ayette söz konusu gömlek ve rivayette Hz.İbrahimin (a.s) ateşe atılırken giydiği gömlek ve yanmayışıyla ilgili ayetlerden de çok rahat bir şekilde biz günümüzde Yangınlarda kullanılan yanmayan elbiselerin verileceğini ki (verilmiştir) görüyoruz. Allahu alem bissavab
Hani Yûsuf, babasına “Babacığım! Gerçekten ben (rüyada) on bir yıldız, güneşi ve ayı gördüm. Gördüm ki onlar bana boyun eğiyorlardı” demişti. Buyrulur.(Yusuf 4)
Bu ayetlerde de açıkça görüldüğü üzere 11 yıldızın (Kevkeb) varlığından bahsedilir kevkeb gezen demektir. Güneş ve ayında zikredilmesinden dolayı güneş sisteminde aslında 12 gezegen olduğu vurgulanır. Çünkü ayette Hz. Yusufa (a.s) saygı ile eğilenler kardeşleridir hz. Yusufla beraber 12 eder Hz. Yakubun (a.s) oğulları toplam 12 dir. Bu ayette Güneş Hz. Yakubu Ay Yakubun (a.s) eşini simgeler.Allahu alem bissavab
İbrahim’ in ikram gören konuklarının haberi sana geldi mi? Bir zaman onun yanına girmişler ‘Selam’ demişlerdi. ‘Selam, siz tanınmış, bir topluluksunuz’ dedi (ve konuklarına yemek hazırlamak için) gizlice ailesinin yanına gitti, semiz bir buzağı getirdi. Onu önlerine yaklaştırdı, ‘Yemez misiniz?’ dedi: (Yemediklerini görünce) onlardan içine bir korku düştü. ‘Korkma’ dediler ve ona ‘Bilge’ bir oğlu olacağını müjdelediler. Karısı (Sâre), çığlık içinde geldi. (Hayretten elini), yüzüne vurarak: ‘(Ben) kısır kocakarı (yım, benden nasıl çocuk olur?) dedi. Dediler ki: ‘Rabbin böyle dedi. O hüküm ve hikmet sahibi Alim’dir.’ (Zariyat 24-3O)
Zekeriya mabedde namaz kılarken melekler ona, “Allah sana, kendisinden gelen bir kelimeyi (İsa’yı) doğrulayıcı, efendi, nefsine hâkim ve salihlerden bir peygamber olarak Yahya’yı müjdeler” diye seslendiler. Zekeriya, “Ey Rabbim! Bana ihtiyarlık gelip çatmış iken ve karım da kısır iken benim nasıl çocuğum olabilir?” dedi. Allah, “Öyledir, ama Allah dilediğini yapar” dedi. Buyrulur.(Al-i İmran 39,40)
Bu ayetlerden hareketle Bu ümmete verilecek olan ilim
Hz. Zekeriya’nın (a.s) gerek Hz. İbrahimin (a.s) hanımı sarenin yaşlıyken çocuk sahibi olduklarını anlatan ayetlerden İleri yaşlarda çocuk sahibi olmanın mümkün olduğu görülüyor İlerde Rabbimiz bu ilmi gelişmeyi İhsan edebilir. Ayetlerden de açıkça görülüyor ki yaşlanmış ihtiyarlamışken çocuk nimetine kavuşmuşlardır. Diğer bir hususta Zekeriya (a.s) karım bir kısır iken ifadesinden anlaşılıyor ki kısırlık tedavisi tam olarak mümkündür. Ve ileride ilim bu seviyeye gelecektir. Allahu alem bissavab. Zamanımızda yanılmıyorsam kısmi tedavisi mümkündür.
Hani iznimle çamurdan kuş şekline benzer bir şey yapıyordun da içine üflüyordun, benim iznimle hemen bir kuş oluyordu. Yine benim iznimle doğuştan körü ve alacalıyı iyileştiriyordun. Hani benim iznimle ölüleri de (hayata) çıkarıyordun. Hani sen, İsrailoğullarına açık mucizeler getirdiğin zaman, ben seni onlardan kurtarmıştım da onlardan inkâr edenler, “Bu, ancak açık bir büyüdür” demişlerdi. Buyrulur. (Maide, 110)
Bu ayetlerden hareketle Bu ümmete verilecek olan ilim
Bu ayetlerden biz anlıyoruz ki bu ümmete Alaca hastalığı ve Âmâların tedavisi ilim olarak verilecektir. Aynı şekilde ilim ölüyü diriltme seviyesine çıkacaktır. Ahir zamanda gelmesi bildirilen mesihiddeccalin ölüyü dirilteceği hadislerde beyan edilmiş. Mucize keramet ve ilim ilişkisi makalemde deyindiğim üzere harikulade haller ilim olduğuna göre bu gelecek şahıs bu ilmi seviyeye ulaşmış demektir. Zaten biz mesihiddeccalle alakalı hadisleri incelediğimizde sihir, büyü, ispirtizma, ilizyon, biyoenerji ve en önemlisi simya ilmine sahip olduğunu anlıyoruz. Bilindiği üzere deccaller çoktur hadislerin bazılarında bu Mesih tabiri başa getirilmiştir ki biz bu decallenin hz. İsanın (a.s) öldüreceği deccal olduğunu anlıyoruz. Her deccal hadisinde Mesih ifadesi kullanılmamıştır. Mesih bilindiği üzere Hz. İsanın da (a.s) lakabıdır. Bu deccalden Efendimiz (s.a.v) bahsederken özellikle Mesih ifadesi kullanmıştır ki, Hz. İsanın (a.s) hem ilimlerine sahip hem de onun döneminde onun (a.s) tarafından öldürülecek deccal olduğu bilinsin. Mesih kelimesi de zaten Silme, eli bir şey üzerine sürme manalarına da gelir ki, Hz. İsaya (a.s) Mesih denmesi hastalara ellerini sürerek iyileştirdiği içindir hastalıkları bu şekilde nesh ederdi. İşte bu deccalde bu tarz şifa ilimlerini bildiği için ve aynı usulü uyguladığı için Mesih denmiştir. Şimdi başka bir hadisin ifadesiyle çıkacağı yer olarak eski horasan bölgesi diğer rivayette 6 ay gece 6 ay gündüz olan yer ifadelerinden de doğudan Rusya taraflarından çıkacağı anlaşılıyor. Bu yukarda beyan ettiğimiz ilimler şuan en yaygın ve gelişmiş olarak doğu ülkelerinde ve Rusya da kullanılıyor. Rusların bu tarz ilimlere merağı herkesçe malum üniversitelerinde bile bu ilimler öğretiliyor bunlardan da anlıyoruz ki mesihiddeccal o bölgede onların arasından zuhur edecek. Hatta başka bir rivayette mesihiddeccal çıktığında Yahudiler en çok ona tabi olurlar ifadesi vardır. bu hadisten de anlıyoruz ki bu tarz ilimlerle meşgul birisi malum Yahudilerce de kabalist öğretiler ve metafizik ilimler yaygın ve biliniyor. Hem hadislerde ifade edilen bir çok insan ona inanacak ifadesinin sebebi bu tarz üstün ilimleri bilmesidir harikulade göstermesidir ve ilk başlarda insanlara faydalı olması şifa vesilesi olması insanların ona aldanmalarına sebeptir. Diğer rivayette onun önce Peygamber olduğunu iddia etmesi sonra Rablik iddia etmesi ifadeleri de bunu destekler. Bu ilimler ve aldığı ilhamlar neticesinde peygamberlik iddia edecek sonra ölüleri diriltiğinde buna kavuştuğunda da Rablik iddia etmiş olacak zaten alenen demese bile kişinin sergilediği harikuladeyi kendinden bilmesi küfürdür ve başlı başına sergilenen hal ilahlık iddiasıdır.İşte Hz. İsaya (a.s) verilmiş olan mucizeler gibi ilimler verileceği için mesihiddeccale ve onu öldürmeye de bu ilmin orijinal sahibi gönderilecek hikmeti çıkıyor açıkça ortaya.Allahu alem bissavab
İnsan hiçbir söz söylemez ki onun yanında (yaptıklarını) gözetleyen (ve kaydeden) hazır bir melek bulunmasın. (Kaf, 18)
Bu ayetlerden hareketle Bu ümmete verilecek olan ilim
Bu ayetlerden de biz günümüzde uydularla izlenme, dinlenme, olaylarını rahatlıkla anlıyoruz. Şuan bölgesel olan bu kayıtlar ilerde genele yayılacaktır. Mobese kameralarda bunun örneğidir ilerde şehirlerin her yerinde bu kameralar veya daha gelişmiş aletler konacaktır.Allahu alem bissavab
Ey ehl-i kitap! Biz, birtakım yüzleri silip dümdüz ederek arkalarına çevirmeden, yahut onları, cumartesi adamları (bu güne saygı göstermeyenler) gibi lânetlemeden önce (davranarak), size gelenleri doğrulamak üzere indirdiğimize (Kitab’a) iman edin; Allah’ın emri mutlaka yerine gelecektir.” (4/Nisâ, 47)
Bu ayetlerden hareketle Bu ümmete verilecek olan ilim
Ayette meshin mahiyetinden bahsedilmiştir. Mesh: Şeklin bozulması, cismin kendi aslî şeklinden çıkması, kılık değiştirmek gibi manalara gelir. Günümüzde yüz nakli yapılabiliyor bu ayetlerde ilerde yüz nakillerinin daha ileri safhalara ulaşacağı anlaşılıyor. Bu ayette bahsedilen cumartesi halkının başına gelen ve Diğer mesh ayetlerinde ki ifadelerden de anlaşılıyor ki insanların içerisinde tamamında olmasa da şekil bozuklukları artacak.Allahu alem bissavab. Zaten bilim adamlarının çoğu ekolojik dengenin bozulmasından ve “gdo” lu ürünlerin tüketilmesinden dolayı insanların şekillerinin de zamanla bozulacağı tahminlerinde bulunuyorlar. Bu tür vakıalar geçmişte olduğu bazı bilim adamlarınca bulundu. Tarihin farklı dönemlerinde ender görülen bir belâ ve musîbet olarak kan kimyasındaki bozulma sonucunda insan şeklinin olağanüstü deforme olarak tıpkı hayvanlara benzer hale geldiği, British Colombia Üniversitesi profesörlerinden kan kimyacısı Dr. David Dolphi tarafından keşfedilmiştir. Buna tıpta Progeria hastalığı deniliyor. Batıda yaygın olan “kurt adam” ve hayvana dönüşen insan efsanelerinin kaynağını araştıran Dr. Dolphi’nin tesbitine göre, kanda meydana gelen bir hastalık sonucunda insanın organları şekil değiştiriyor, yüz ve beden tamamen hayvanlarda olduğu gibi kıllanıyor, bu illete yakalanan biri her haliyle insandan çok, bilinen bir hayvana benziyordu.
O, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yaratan, sonra göğe yönelip onları yedi gök hâlinde düzenleyendir. O, her şeyi hakkıyla bilendir. (Bakara, 29)
Allah, yedi göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır (Talak,12)
Böylece onları, iki günde (iki evrede) yedi gök olarak yarattı ve her göğe kendi işini bildirdi. En yakın göğü kandillerle süsledik ve onu koruduk. İşte bu, mutlak güç sahibi ve hakkıyla bilen Allah’ın takdiridir. (Fussilet,12)
O, iki doğunun ve iki batının Rabbidir. (Rahman,17)
O, göklerin ve yerin ve bunların arasında ne varsa hepsinin Rabbidir. O, doğuların da Rabbidir.(Saffat,5)
Bu ayetlerden hareketle Bu ümmete verilecek olan ilim
Bu ayetlerden bizler anlıyoruz ki, yedi ayrı gök tabiri tefsirlerimizde verilen güneş sistemi yani saman yolu galaksisi değildir sadece. Yedi ayrı güneşe sahip olan galaksilerden bahsedilmiştir. Günümüzde bizim galaksimiz gibi kâinatta ortalama 100 milyar galaksi olduğu sanılıyor bilim adamlarınca. Hal böyle olunca bu ayetleri sadece bizim galaksimizle yorumlamak ayetlerin manalarını daraltmaktır. Ayetlerde açıkça çoğul olarak doğulardan yani yönlerden bahsetmiş bir yönden değil. Buda 7 kat tabirinin ayrı, ayrı içinde güneş barındıran galaksileri ifade eder. Kaldı ki, en yakın göğü kandillerle süsledik ifadesiyle zaten içinde bulunduğumuz galaksiyi beyan etmiş. Talak 12 ayetinde de 7 göğü yerden de bir o kadarını yaratandır ifadesiyle 7 ayrı dünya olduğunu anlıyoruz. Allahu alem bissavab Fussilet 12 ayetinde Katâde (ö. 118 h/736 m) ve gökle ilgili konulara ilgi duyan es-Süddî (ö. 127 h/744 m) vahyetme ifadesine yaratma anlamını verip her gökte; ay, güneş ve yıldızların yaratıldığı sonucuna varmışlardır. Zaten şuanda ilmi veriler dediklerimizi destekler niteliktedir.
Ey cin ve insan toplulukları! Göklerin ve yerin uçlarından bucaklarından geçip gitmeye gücünüz yeterse geçip gidin. Büyük bir güç olmadıkça geçip gidemezsiniz. O hâlde, Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlıyorsunuz
Üstünüze ateşten yalın bir alevle kıpkızıl bir duman gönderilir de kendinizi koruyamazsınız (yardımlaşamazsınız) (Rahman, 33,35)
Yoksa göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin hükümranlığı onların mıdır? Öyle ise sebeplere yapışarak yükselsinler (Sad,10)
Onlara gökten bir kapı açsak da oradan yukarı çıkmaya koyulsalar, yine “Gözlerimiz döndürüldü, biz herhâlde büyülenmiş bir toplumuz” Hicr,14,15)
Andolsun Biz gökte birtakım burçlar yapmış ve temaşa edenler için onları süslemişizdir (Nisa,78)
Göklerde ve yerde nice âyetler vardır ki, üzerlerine uğrarlar, o âyetlerle yüz yüze, göz göze gelirler de ondan yüz çevirir geçerler (ibret almazlar) (Yusuf 105)
Ve O göklerde de, yerde de Allah’dır, sizin gizli ve aleni olan her şeyinizi bilir ve ne kazanacağınızı da bilir (Enam,3)
Bu ayetlerden de açıkça anlaşılıyor ki, Rabbimiz sadece aya gitmeye değil (aktar) göklerin çevrelerinden aşıp gidileceğine büyük bir ilmi güçle ( Sultan) ulaşılacağına vurgu yapmıştır. insanların ölmelerine sebep verecek olan yakıcı, zehirleyici, gazların bulunduğu yere kadar ulaşılacağına vurgu yapılmış. Aynı şekilde cinlerinde bu sınırlar içerisinde seyahat ettikleri anlaşır saffat suresinde onların bir söz kapınca delici yakıcı bir ateşle kovalanmaları gök katlarını dinleyememeleri mele-i ala makamıdır. Yani bu ayetlerde belirtilen sınırın üstündedir. Yoksa bizim galaksimiz içinde seyahat edemezler manası çıkmaz. Zaten göklerde ki bazı grupların son zamanlarda yeryüzünde insan gibi temessül ederek dolaştıkları ehli keşifçe tesbit ve müşahede edilmiştir. Sad,10 ayette ise sebeplere yapışarak göklere ulaşılabileceği beyan edilmiş. En son ayetlerde ise Allahın hidayete erdirmeyeceklerin göklerde gezseler de (temaşa) seyretseler ve birçok delilleri görseler de yine iman etmeyeceklerine vurgu yapılmış. Ve göklere çıkılacağı burçlar arasında gezileceği ifade edilmiş. Bu gün uzay araştırmalarına katılan, giden astronotlar ayetinde ifade ettiği gibi hidayete gelmiyorlar. Ayrıca batılıların uzay araştırma merakları altında kıyametin dünyayla kısıtlı olacağı ve göklerde yaşanabilecek yerler tespit edip oraya kaçmaya çalışma ve bu şekilde hayatta kalma düşüncelerinin de olduğu bir gerçek. İşte nisa suresinde ki ayette sağlam kalelerde burçlarda bile olsanız her nerede olursanız olun ölüm size gelecektir buyrulur. Diğer bir ifade ile “Siz, yerde de gökte de (Allah’ı) âciz bırakacak değilsiniz” (Ankebut,22) Yusuf 105 ayetinde açıkça göklerdeki delillerin (ay gibi diğer yıldız ve gezegenler) üzerine uğranacağı buna rağmen ibret almayacakları geçip gidecekleri beyan edilir. Enam,3 ayetinde ise şu şekilde de okunabilir “O Allahtır ve o sizin göklerde de yerde de gizli ve aleni olan her şeyinizi ve kazanacağınızı bilir.” Bu şekliyle okunduğunda gayet net anlaşılıyor insanın göklerde de nasibi olduğu.Allahu alem bissavab
Göklerde ve yerde bulunan (Dabbe)canlılar ve melekler büyüklük taslamadan Allah’a secde ederler (boyun eğerler). (Nahl,49)
O Göklerin ve Yerin yaradılışı ve onlarda ürettiği her dabbenin üretilişi de onun âyâtındandır ( delillerindendir) ve o dileyeceği zaman onları toplamağa da kadirdir. (Şura,29)
Bu ayetlerde açıkça insan ve hayvanattan canlıların göklerde yaşadığı anlaşılmaktadır. Bu ayetlerde göklerde yaşayanlardan kasıt sadece melekler veya cinlerdir denilmeyeceği aşikardır. Dabbe ile ilgili kuranda geçen diğer ayetlerden biz cinlerin, meleklerin ve kuşların haricinde yeryüzünde insanında dahil olduğu tüm canlıları kapsadığını görürüz.
Tirmizi tefsir Ahmed bin hanbel müsnedde zikrettiği bir hadiste
Eğer siz en uzak arza iple (bir yol bulup) bir adam sarkıtıp gönder seniz o adam orada da gene Allah’a (Onun hükümran olduğu bir yere) inmiş olur
İbni Abbas (r.a) dan rivayet edildiğine göre Allah yedi arz yaratmıştır. Her arzda sizin Peygamberiniz gibi bir Peygamber, Âdem gibi bir âdem, Nûh gibi bir nûh, ibrahim gibi bir ibrahim ve İsa gibi bir isa vardır.” Beyhakî, el-Esmâ, 389-390; Hâkim, 11/493; Zehebî, 11/493; Suyûtî, el-Dürru’1-mensûr, VI/238; Kurtubî, 1/260
Rivayetlerden de anlaşılacağı üzere göklerde insan gibi dabbeler canlılar vardır. “ o dileyeceği zaman onları bir araya toplar” ayetin ifadesi her ne kadar alimlerce ahiret safhasıdır dense de günümüzde gelinen ilmi gelişmeler ve veriler açısından bakıldığında bu dilemenin dünya hayatında da olmayacağı anlamı taşımaz. Hem ayet açıkça ahiret belirtmediği gibi dünyada olduğunu da söylememiş, bu durumda her iki ihtimalinde olması muhtemeldir. Allahu alem bissavab İnşaallah makalenin devamı gelecek.
Malasef Yorumlar Kapalı.