Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
13 yıl önce tarafından yazıldı, 287 kez okundu ve hakkında 1 yorum yapıldı.

GUSÜL RİSALESİ

 

GUSÜL (BOY ABDESTÎ)

 

Sözlükte gusül (gasl ve gusl) “bir şeyi su ile yıkamayı”, fıkıh ilminde ise “bütün vücudun temiz su ile yıkanması şeklinde yapılan hükmî temizlik işlemi”ni ifade eder. Fıkıhta abdeste küçük temizlik, abdest almayı gerektiren hallere küçük kirlilik (hades-i asgar), gusle büyük temizlik, guslü gerektiren hallere de büyük kirlilik (hades-i ekber) denilir. Guslün Türkçe’deki bir başka adı da boy abdestidir.

Kur’an’da “Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin” (el-Mâide 5/6) buyurularak cünüplük halinden kurtulmak için guslün gerekliliği bildirilmiş, ayrıca hayzın (ay hali) kadınlar için mazeret hali olduğu belirtilerek gusledip temizleninceye kadar onlarla cinsel ilişki kurulması yasaklanmıştır (el-Bakara 2/22). Cünüplük hali ile kadınların hayız ve nifas kanlarının kesilmesi halinde guslün gerekli olduğu ve bunun nasıl yapılması gerektiği hususuna Hz. Peygamber’in söz ve uygulamaları da önemli açıklamalar getirmiştir.

Abdest gibi gusül de esasen hükmî-dinî temizlenme ve arınma vasıtasıdır. Böyle olmakla birlikte bunların maddî temizlenmeyi de sağladığı, ayrıca birçok tıbbî yararlar içerdiği de inkâr edilemez. Guslün insan sağlığı açısından önemi ve yararı Doğulu ve Batılı ilim adamlarınca ayrı ayrı dile getirilmiş, boy abdesti temizliği müslüman milletlerin belirgin özelliği, İslâm medeniyetinin beden temizliğine ve sağlığına verdiği önemin âdeta simgesi olmuştur. Gusül ile, hayız, nifas ve cünüplük halinin vücutta bırakabileceği maddî bir kalıntı ve bulaşıklar iyice temizlenmiş olur. Ayrıca gusül, cünüplük halinin vücutta yol açacağı yorgunluk ve gevşekliği giderme, bedende yeni bir denge kurma, kan dolaşımını düzene koyma ve kişiyi hükmî kirlilikten kurtararak ibadet atmosferine hazırlama gibi beden ve ruh sağlığı açısından birçok yararı içinde barındırır. Buna ilâve olarak, bilinebilen veya bilinemeyen birçok hikmet ve fayda taşıdığı inancıyla Allah’ın bu emrini yerine getiren mümin Allah’a kayıtsız şartsız itaat etmenin haz ve sevabına kavuşur.

A) İlgili Âyet :                                                              

 

«Eğer cünüp iseniz iyice yıkanıp temizlenin.»Maide 6

«Sana kadınların aybaşı halinden sorarlar, de ki : O bir ezadır. Aybaşı halinde iken kadınlardan uzak durun ‘cinsel yaklaşmada bulunmayın); temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Temiz­lendikleri zaman, Allah’ın size emrettiği şekilde yaklaşın.»Bakara 222

Müctehid imamların çoğu, burada kadınların temizlenmesinden maksad, kan kesilip iyice yıkanmaları (boy abdesti almaları) dır, di­yerek yorumda bulunmuşlardır.

B) İlgili Hadisler :

Hz. Ali (r.a.) şöyle demiş­tir: Ben mezisi çok gelen biriydim. Bu durumu sorunca Resûlullah (s.a.v.), “Meziyi gördüğünde abdest al ve erkeklik organını yıka. Su atılarak çıktı­ğında (meni geldiğinde) ise, guslet” buyurdu. Ahmed b. Hanbel, I, 109; Ebû Dâvûd, “Taharet”, 82.

«Sudan dolayı su gerekir.»   (Yani meninin şehvetle dışarı çık­masından boy abdesti gerekir.) Müslim : Ebû Said (BA.)’den..

1  — Gusül Ne Zaman Farz Kılınmıştır?

 

Bu konuda kesin bir tarih tesbit etmek mümkün değildir. Ancak gusülle ilgili âyet Mâide sûresinde yer aldığına bakılarak Medine’­de farz kılındığını iddia edenler olmuşsa da, hicretten bir buçuk yıl önce Mi’rac gecesi namazın farz kılınmasıyla birlikte abdest ve guslün de farz kılındığı anlaşılmaktadır. İlim adamlarından çoğu bu görüş ve kanaattedir. Allah (C.C.) daha iyisini bilir.

2  — Guslün Sağlığımız da ki Yeri :

 

Allah ve Resulünün emrettiği veya tavsiyede bulunduğu  ibâdet­lerin bir ucu dünyaya, diğer ucu   âhirete uzanır. Bir yönüyle ruha gıda verip onu arındırır, bir yönüyle de beden sağlığını korur. Bütün bu özellikleriyle birlikte ibâdet sırf emredildiği için yapılır. Sadece dünyevi maksatlar, ya da beden sağlığı dikkate alınarak yapılan ibâdet, ibâdet olmaktan çıkar bir âdet halini alır. O halde ibâdetin sayılmıyacak yararları olmakla beraber, biz onu Allah (C.C.)  em­rettiği, Resûlüllah (S.A.V.) sünnet kıldığı için yerine getirmeye gay­ret edeceğiz.

3 — Güslün Ruh Sağlığı Üzerindeki Olumlu Te’sirleri :

 

a) Allah’tan tertemiz olarak gelip beden denilen elbiseye bü­rünen ruh, beden şeklini’alarak bu elbiseyi eskitinceye kadar bekler. Tabii bu süre içinde onu geldiği gibi temiz tutmak bizim asıl görevi­mizdir. İbâdet onun değişmiyen gıdası, abdest, gusül ve kalbimizin Allah ile meşgul bulunması onun tek cilâsıdır.

b) Gusül abdesti bedenimizi temizleyip huzura kavuşturduğu gibi, ruhumuza bulaşan bazı günah kirlerini de temizler ve böylece onu huzura kavuşturur.

c) Gusül bize, yerine getirildiğinde daha çok Allah’ı, Onun em­rini, Resûlüllah’ı ve Onun Sünnetini hatırlattığı için, ruh ile beden arasındaki dengesizliği giderir. Onun Melekût ve Mâna âleminden feyiz ve nur almasını sağlar.

4 — Guslün Beden Sağlığı Üzerindeki Olumlu Etkileri :

 

a) Haftada bir iki defa bütün bedeni   yıkama imkânını hazırlar. İbâdet kasdiyle yapıldığı için :

b) Sinir  sistemini düzeltir. Asab bozukluğunu hafifletip kalbe huzur havası estirir.

c) Yorgunluğu giderir. Vücudun dinlenmesini sağlar.

d) Derideki   gözeneklerin açılmasını, vücudun rahat hava al­masını kolaylaştırır.

Kur’ân’da : «Eğer cünüp iseniz iyice yıkanıp temizlenin.» mea­lindeki âyete dikkat ettiğimizde, iyice yıkanıp temizlenmemiz emre­diliyor. Demek gusülden maksad sadece vücudun her tarafına su do­kundurmak değildir, gerçi böyle yapmakla cünüplüğü kaldırmış olu­ruz, ama âyette «iyice temizlenin» emrinden asıl maksadı tama­men yerine getirmiş sayılmayız.

Nitekim Resûlüllah (A.S.) Efendimizin bu konudaki fiilinden de bu husus anlaşılmaktadır. Bize kadar gelen sahih rivayetlerde Resûlüllah’ın şöyle guslettiği belirtiliyor :

Rasulullahın Gusül Alma Şekli

«önce iki elini iyice yıkar ve bunu üç defa tekrarladıktan sonra avret yerini iyice yıkar, eliyle ovup iyice temizlenmesini sağlar. Niyet eder Son­ra namaz için aldığı abdest gibi tastamam bir abdest alır, ancak ayaklarını yıkamayı en sona bırakırdı.(küvet ve leğen içinde yıkandığı için) Bu da kullanılıp kirlenen su­yun dokunması dikkate alınarak geciktirilirdi. Tabii bu, büyükçe bir kap içinde veya hamamda yüksekçe bir yer üzerinde durulmayarak ayaklar yerde olduğu halde gusul edildiğinde uygulamıştır.

(Abdestten sonra gusul için niyet eder elleri ağzı yıkadıktan)

Sonra başına üç defa su döker, saçlarını iyice ovup suyun nüfuz etmesini sağlardı. Sonra bedeninin her tarafını iyice yıkamak için önce sağ tarafına üç defa su döker ve eliyle o kısmı ovardı. Sonra sol tarafını ayni biçimde yıkar ve sonunda ayaklarını yıkayarak guslü-nü tamamlamış olurdu. Tabii ağız ve burnuna su verip gerekli te­mizliği yapmayı hiç ihmal etmez, bu arada kulak deliklerine, göbek çukuruna ve koltuk altlarına çok dikkat eder, parmaklarıyla imkân ölçüsünde temizliği yerine getirmeye çalışırdı.»

Bütün bunları bize Hazreti Âişe Validemiz nakletmektedir. Al­an (C.C.) ondan razı olsun! Buhârî, “Gusl”, 1, 6; Tirmizî, ‘Taharet”, 76.

I. GUSLÜN  (BOY ABDESTÎN)  FARZLARI :

 

Hanefî mezhebine göre guslün farzı üçtür :

 

1. Ağıza Su Verip Çalkalamak,

 

2. Buruna Su Çekip Yıkanmasını Sağlamak,

 

3. Bedenin Her Tarafım Kuru Yer Kalmayacak Biçimde Yıkamak.

 

Ağız ve burunu yıkamanın ölçü ve sınırı, abdest konusunda belirtildiği gibi, ağıza bol su verip çalkalamak, buruna bol su verip genize kadar çıkmasını sağlamaktır.

Belirtilen şekil, yıkayıp temizlemenin sünnete uygun olanıdır. Bunun dışında konuyu inceliyecek olursak, cünüp kimsenin sadece ağzına su alıp çalkalamadan onu içse bile yine de ağzını yıkamış sa­yılır. Böylece farz olan guslü yerine gelmiş olur. Yeter ki ağıza alı­nan su ağzın her tarafını ıslatmış olsun. O halde suyun çok az bulun­duğu veya havanın fazla soğuk olduğu veya olağanüstü bir durum meydana geldiği vakitlerde ağıza bir yudum su alıp onunla yetin­mek caizdir. Normal vakit ve şartlarda Sünnete uygun ideal şeklini yapmak çok daha faziletlidir.

Ayni meseleye Fetâvâ-yi Hindiyye, Bedâyi’ ve Bahrirâik’de yer

verilmiştir. Dişler arasındaki ufak kırıntılar suyun dibe nüfuz et­mesine engel bile olsa yine de farz yerine gelmiş sayılır. Ne var ki ihtiyata uygun olanı, dişler arasındaki kırıntıları çıkarıp ağzı öylece yıkamaktır. Fethulkadîr’de özellikle bu husus üzerinde durulmuş ve ihtiyata uygun olduğu belirtilmiştir. Bunun için burun deliklerinde kuruyup kalan sümük bol su ile temizlenmelidir. Aksi halde guslün yerine gelmesine engel sayılır.

Diş dolgusu Gusle manimidir?

Günümüz meselelerinden biride diş doldurmanın, kaplatmanın veya çekilen dişin yerine herhangi bir maddeden yapı­lan yeni bir diş takmanın abdest ve gusle mani’ olup olmadığıdır. Fıkhî genel kaidelere göre, bu bir ihtiyaçtan doğmaktadır, keyfi de­ğildir. O halde yara üzerine konulan sargı gibidir. Nasıl bir yarayı sargı beziyle sararken abdest ve gusle gerek yoksa, çürüyen dişi kap­latırken veya doldururken ya da düşen dişin yerine yeni bir diş ta­karken abdest ve gusle gerek yoktur. Kaplanan ve doldurulan şey bağlı bulunduğu dişin hükmünü alır. O nedenle altına su nüfuz etmeyeceğinden dolayı yapılan guslün veya abdest caiz olmaz, diye bir hüküm ve kaide yoktur. Bu yaygaraların sebebi maalesef zamanımızın bir hastalığı olan işlerin ehline bırakılmamasıdır. kimyacı fetva kitabı yazar, felsefeci ve şâir İlmihal kaleme alıp kişisel anlayış ve mantığına göre din adına ahkâm keser, diş doldurmak ve kaplatmak da önemli bir mesele olarak ortaya çıkar ve Müslümanları gereksiz yere şüpheye düşürüp uğraştırır. Hadiste: İş ehil olmayan kişilere verildiği zaman kıyameti bekleyin (o çok yakındır.) buyurulur. Ahmed bin Hanbel: Ebû Hüreyre  (R.A)’den – Sahihtir

Saç boyası, kına, ruj, oje, jöle gibi makyaj malzemeleri abdest ve gusle mani midir? 

    Abdest alırken, yıkanması gereken uzuvlardan birinde kuru yer kalırsa, abdest sahih olmaz. Gusülde ise vücutta, suyun ulaşabildiği her yerinin yıkanması gerekir.   Bu itibarla, abdest veya gusül alacak kimsenin, yıkanması gereken uzuvlarında, suyun altına ulaşmasına engel olacak bir tabaka bulunmamalıdır. Oje gibi vücut üzerinde tabaka oluşturup da suyun bedene ulaşmasına mani olanlar abdest ve gusle manidir. Abdest veya gusülden önce bunların çıkarılması gerekir. Buna karşılık, tabaka oluşturmayan saç boyası, kına gibi makyaj malzemeleri abdest ve gusle mani değildir.

A) Deriye Yapışıp Suyun Alta Geçmesine Engel Olan Maddeler :

 

Abdest konusunda olduğu gibi, gusülde de suyun deriye geçme­sine engel olan maddeler önceden giderilmelidir. Aksi halde yapılan guslü yerine gelmemiş olur. Örneğin tırnak üzerinde kuruyup kalan hamur, sürülen oje ve benzeri maddeler suyun alta geçmesine engel teşkil eder. Gusûlden önce bunların giderilmesi gerekir. Yağlı boya niteliğinde olmayan normal kir suyun geçmesini engellemez. Sabun­suz su ile yıkanan bir organda hâlâ kirin izine raslanıyorsa, bu guslün yerine gelmesine engel sayılmamıştır. Çünkü su deriye nüfuz et­miştir. Ancak Sünnete uygun olanı, bu tür kirleri iyice yıkadıktan sonra gusletmektir. Bu konuda şehirli ile köylü aynıdır.

Tırnak aralarına giren çamur, toprak da böyledir. Derici ve bo­yacının tırnaklarına ve tırnak altlarına bulaşan boya ve benzeri şeyler, suyun geçmesini engellerse de ilim adamlarının çoğu bunda zorluk bulunduğunu dikkate alarak cevaz vermişlerdir. O halde bu konuda da zaruri (kaçınılması çok zor) halleri genel hükmün dı­şında tutmak gerekir. Çünkü Şer’î kaideler de bu kapıyı açık tut­muştur.

Ama deriye yapışan balık pulu, çiğnenmiş ekmek parçası kuru­yup suyun geçmesini engelliyorsa, o takdirde bunları gidermek lâ­zımdır. Çünkü bunlardan kaçınmak mümkündür, zarurî bir durum mevcut değildir.

Bunun dışında pire ve sinek pisliğinden genellikle kurtulmak mümkün olmadığı için deri üzerinde yapışıp kalmaları gusle engel sayılmamıştır. Bununla beraber iyice yıkanıp temizlenmesi Sün­net gereğidir. El-Muhit ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu konuya yer verilmiştir.

Çiçek ve ekzema gibi bir hastalıktan dolayı deri üzerinde mey­dana gelen kabuklar kabarık bir vaziyette olup kenarları deriye bi-tişikse gusle mâni’ sayılmaz. Yıkandıktan sonra bu kabuklar kalkar ya da dökülürse guslü yeniden yapmayı gerektirmez.

Abdestte olduğu gibi gusülde de suyu gözlerin içine ulaştırmaya lüzum yoktur. Serahsî’nin Muhitinde ve” Fetâvâ-yi Hindiyye’de buna cevaz verilmiştir.

B) Kadının Örgülü Saçları :

Ümmü Seleme (r.anhâ), ” Ey Allah’ın Elçisi, Ben saçlarımı örüyorum Hayız ve cünüplük sebebiyle yıkanırken onları çözeyim mi?” di­ye sormuş, Hz. Peygamber (s.a.v.) de “Hayır!” diye cevap vermiştir. (Müs­lim, “Hayz”, 58)

Kadın guslederken kullandığı su saçlarının altına nüfuz ediyor­sa, örgülerini çözmeye ve suyu ona tam nüfuz ettirmeye gerek yok­tur. Hattâ örgülü bulunan saçlarının uçlarını olduğu gibi yıkanma­dık bırakmasına cevaz verilmiştir. Ne var ki guslederken saçları iyi­ce yıkamak guslün adabına daha uygundur. Sahih olan görüş budur. Hidâye, Muhit, Bahrirâik ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de bu husus açık­lanmıştır.

Ama kadının saçları çözük vaziyette ise suyun arasına ulaştırılması vâcibdir. Erkeklerin de suyu saç ve sakal   arasına girdirmesi vâcibdir. Kadınlara özenip saçlarım örgüleyen erkekler, gusleder­ken bu örgüyü çözüp suyu saçlarının arasına girdirmesi vâcibdir. Çünkü örgü kadınlara mahsus bir süstür.

Kulaktaki küpeleri, parmaktaki yüzüğü guslederken oynatmak ve böylece suyun alta nüfuz etmesini sağlamak vâcibdir. Delik bulu­nan kulakta küpe takılı olmadığı takdirde, suyun deliğin ön kısmına girmesini sağlayacak biçimde kulağı yıkamak gerekir. Bu hususta fazla bir külfete gerek yoktur. Bahrirâik, Bedayi’ ve Fetâvâ-yi Hin-diyye’de de ayni husus açıklanmıştır.

C) Göbek Çukuru :

 

Guslederken göbek çukuruna suyun girmesini sağlamak, bunun için parmağı kullanmak vâcibdir. Tabii bu konuda da fazla bir kül­fete katlanmaya gerek yoktur. Serahsî’nin Muhit’inde ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de buna açıklık getirilmiştir.

Sünnet edilmedik kalan derinin altına su girmiyecek olursa, Serahsi’nin El-Muhit’inde guslün sıhhatini bozmayacağı belirtilmiş; Tatarhaniyye’de bu görüşün muhtar olduğu kaydedilmiştir. Ancak ne var ki guslederken bu derinin altına su geçirmek müstehabdır. Fethulkadîr’de de ayni mesele anlatılmış ve böyle yapmanın müs-tehab olduğu açıklanmıştır.

Guslün Sünnetleri 
   Guslün başlıca sünnetleri şunlardır:
    1) Gusle niyet ederek, besmele çekerek ve misvak kullanarak başlamak. Bu niyet guslün sıhhati için şart değildir. Sevabı vardır. Temizliğin bir ibadet sayılması için bir sebebdir.
    (Maliki ve Şafiî’lere göre, gusülde niyet farzdır. Hanbelîlere göre de, bu niyet guslün sıhhatinin şartıdır. Durum böyle olunca, ihtilafdan kurtulmak için guslederken abdestsizliği gidermeyi ve namaz gibi bir ibadetin yerine getirilmesini hatırlamalıdır.)
    2) Gusülde önce elleri, sonra oyluk yerlerini yıkamak. Eğer bedende meni gibi bir pislik varsa onu gidermek.
    3) Gusülden önce, sünnet üzere abdest almak. Bir kap içinde veya toprak üzerinde yıkanıldığı zaman ayakları yıkamayı sona bırakmalıdır.
    4) Abdest aldıktan sonra önce üç kez başa, sonra üç kez sağ omuza, sonra üç kez sol omuza su dökmek. Her su döktükçe, beden iyice ıslansın diye, bedeni iyice oğuşturmak. Bir kap içinde veya toprak üzerinde yıkanılıyorsa, çıkarken önce sağ ayağını, sonra sol ayağını yıkamak.
    (İmam Malik ve İmam Ebu Yusuf’dan bir rivayete göre, gusül yaparken bedeni ovalamak farzdır.)
    5) Gusül yaparken fazla su harcamamak ve çok kısıntı da yapmamak.
    6) Kimsenin görmeyeceği bir yerde yıkanmak. Eğer erkekler erkekler arasında, kadınlar da kadınlar arasında bulunurlar da yıkanmak için tenha bir yer bulamazlarsa, bir köşeye çekilip avret mahallerini bir peştemal ile örterek yıkanırlar. Avret yerlerini açmaları caiz olmaz. Erkeklerin veya kadınlarla erkeklerin arasında bulunan kadınların da bunlar arasında yıkanmaları caiz değildir. Bu durumda teyemmüm ederek namazlarını kılmaları uygundur. Çünkü hükmen su bulunmamış demektir.
    Yine, gerek erkekler ve gerekse kadınlar kendi cinsleri arasında yıkanmak için bir peştemal veya benzeri bir örtü bulamazlarsa ve böylece avret yerlerini açmak mecburiyetinde kalırlarsa teyemmüm ile kılarlar. Sonra tenha bir yer veya bir peştemal bulunca gusledip teyemmüm ile kılmış oldukları namazları iade ederler. Hamamlarda bu örtünme işine çok dikkat etmelidir.
    7) Tenha bir yerde yıkanıldığı zaman, yine avret yerini açık bulundurmamak. Açık bulundurulursa kıble yönüne dönmemek.
    8 Guslederken konuşmamak.
    9) Gusülden sonra elbeseyi giyerken çabukça örtünüvermek.
    10) Gusülden sonra bedeni bir havlu veya bir mendil ile silmek.
    11) Bir kimse bir akar suya veya bir havuza dalsa veya yağmur altında durup bütün vücudu ıslansa, ağzına ve burnuna su vermek halinde, gusül farziyetini yerine getirmiş olur. Bu durumda organlarını kımıldatır veya su içinde biraz beklerse, sünneti yerine getirmiş sayılır.
    12) Yukarıda sıralanan sünnetlere uygun bulunmayan bir gusül, guslün edeblerine uygun düşmemiş ve kerahetten de kurtulmamış olur.
    Abdestte sayılan edebler, gusülde de aynen uyulması gereken edeblerdir. Ancak guslederken kıbleye doğru durulmaz. Avret yerleri peştemal ile örtülü ise kıbleye dönülebilir.
    Abdestte mekruh olan şeyler, gusülde de mekruhtur. Bir de gusülde dua okumak mekruhtur. Yine gusülde bir organdan su damlarken onu alıp diğer organı yere düşmeyen bu su ile yıkamak caizdir; çünkü gusülde bütün beden bir organ sayılır. Abdestte bunu yapmak caiz değildir.

GUSLÜ GEREKTİREN ŞEYLER

Guslü gerektiren şeyler üçtür :

1. Cenabet Olmak,

 

2. Cinsel Yaklaşmada Bulunmak,

 

3. Aybaşı Hali Ya Da Lohusa Olmak.

 

Cenabet Olmak :

 

Cenabet olmak şu iki sebepten biriyle gerçekleşir : Meninin şehvetle fışkırıp dışarı çıkması; cinsel yaklaşmada bulunmak.

Birincisi, cinsel yaklaşmada bulunmaksızın kadını okşamak, şehveti tahrik eden bir yerine bakmak, uyurken düş azıtmak(İhtilam) ve bir de istimnada bulunmakla olur. Belirtilen bu haller ister uyanık bir vaziyette, ister uyku halinde meydana gelsin kadın erkek hakkın­da ayni anlam ve hükmü taşır. Hidâye, Muhit ve Fetâvâ-yi Hindiy­ye’de de du mesele belirtilmiştir.

Şehvet ile gelmesi, meninin ilk yerinden ayrılış haliyle itibar edilir, dışarı çıkışıyla değil. Yani kişi şehvete gelir ve az sonra meni fışkırarak çıkarsa, çıktığı an fazla bir şehvet hissedilmese bile yine de çıkan meni guslü gerektirir. El-Tebyîn’de buna yer verilmiştir.

îhtilâm olacağı sırada şehveti harekete geçerken tenasül orga­nının başım tutup meninin çıkmasına engel olur ve sonra şehveti sa­kin olunca meniyi akıtırsa, îmam Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göre guslü gerekir. îmam Ebû Yusuf’a göre gerekmez. Çünkü ona göre meninin şehvetle fışkırıp çıkması gerekir. Müfta bih, İmamey-nin kavlidir. El-Hulasa ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de bu husus açık­lanmıştır. Fetva İmamı Azama göredir. Ebu yusufun fetvası seferi gibi hallerde tercihe şayandır.

Cenabetlikten yıkandıktan sonra idrarını yapmadan veya uyu­madan önce namaz kılar ve bu arada meninin geriye kalan kısmı dışarı çıkarsa, ne lâzım gelir? Yine iki imâma göre gusletmesi gere­kir. Ebû Yusuf’a göre gerekmez. Sadece namazı iade eder. Ancak meni namaz kılındıktan sonra çıkarsa her üçüne göre de o namazı iade etmesi gerekmez. Bahrirâik, Bedayi’, Fethulkadîr ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu konuya yer verilmiş ve gereken açıklama yapılmıştır.

Kişi ihtilâm olur da meni yerinden ayrılır ama tenasül organı­nın başında bir şey meydana çıkmazsa, gusül gerekmez. Çünkü me­ninin çıkması şarttır. Fetâvâ-yi Kadıhan, İbn Abidîn ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de ayni husus belirtilmiştir.

Adam idrarını yaptıktan sonra tenasül organından meni boşalırsa, bakılır : Aleti intişar (hareket) halinde ise gusletmesi gerekir.   Değilse, gerekmez.

Karısıyla cinsel yaklaşmada bulunduktan sonra gusleder ve az sonra meni çıkarsa guslü gerekmez .Abdesti bozulmuş olur. (Tabi böyle bir durumda gusul öncesi idrar, uyku veya yürüme şartlarını yerine getirmiş ise gerekmez gelen meni soğuktan mütevellittir.bu şartlar yoksa gerekir.)

Kadın guslettikten sonra tenasül aletinden kocasına ait meni dışarı çıkarsa, guslünü iade etmesi gerekmez. Sadece abdesti bozul­muş olur. (Tabi kendisinin akıntısı ise ve üstte yazdığımız şartlar yerine getirilmişse gerekmez.)

A) Uyandığında Uyluğunda Ya Da Yatağında Islaklık Gören :

 

Bu durumda olan kimse ihtilâm olduğunu hatırlar ve fakat bu ıslaklığın meni ya da mezi olduğunda şüpheye düşerse, kendisine gusül gerekir. Yine ayni yerlerde ıslaklık görür de ihtilâm olduğunu hatırlamaz ve o ıslaklığın meni değil mezi olduğuna kanaat getirir­se, kendisine guslü gerekmez. Ama meni olduğunda şüphe etmezse, ihtilamı rüyayı hatırlamasa bile yine de kendisine gusletmek vâcib olur.

Uyandığında tenasül organının ucunda ıslaklık bulur ve fakat ihtilâm olduğunu hatırlamazsa, bakılır : Eğer uyumadan önce aleti intişar (hareket) halinde bulunmuşsa, kendisine gusül vâcib olmaz. Yok eğer yatmadan önce tenasül aleti intişar halinde bulunmamışsa, o tak­dirde kendisine gusül gerekir. Çünkü meni çıktıktan sonra şehvet yatışır. Bu konuda Şemsü’l-Eimme El-Helvanî diyor ki : Sözü edilen mesele çok önemlidir, fakat halkın çoğu bundan gafil bulunuyor-dur. âl-Muhit’te de ayni husus açıklanmıştır.

Hem ihtilâm olduğunu, hem de lezzet duyduğunu hatırlar ve fa­kat bir ıslaklık bulamazsa, gusül gerekmez. El-Muhit ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de bu mesele aynen açıklanmıştır. Zahir rivayette bu­nun aksini söyleyen olmamıştır. (olmamasının sebebi şu rivayettir.Hz. Aişe (r.anhâ) şöyle anlatmaktadır: Çamaşırında islaklık bulun­duğu halde düş azıttığını hatırlamayan kimsenin durumu sorulduğunda Resûlullah (s.a.v.), “Gusletsin” buyurdu. Düş azıttığını hatırlayıp çamaşırında ıslaklık bulunmayan kimsenin durumu sorulduğunda Resûlullah (s.a.v.), “Ona gusül gerekmez” buyurdu.) Hadisi Ebû Dâvûd ve Ahmed b. Hanbel (VI, 256, 377) rivayet etmiştir. Hadisin asıl ravisi olan Abdullah el-Öme-rî hıfzı zayıf bir ravidir.

Döşekte görülen meninin karı kocadan kime ait olduğu bilin­mez ve her biri diğerine ait olduğunu iddia ederse, ikisinin de gus­letmesi vâcib olur. Tabii bu ihtiyata dayalı bir hükümdür.

Uyandıktan sonra ihtilâm olduğunu hatırlar, fakat hiçbir ıslak­lık görülmez, sonra kendisinden bir müddet sonra mezi gelirse, bu takdirde de gusül vâcib,olmaz.

Gece ihtilâm olup uyandıktan sonra bir ıslaklık görmez ve böylece abdest alıp namaz kıldıktan sonra meni akacak olursa, kendisine gusul gerekir. Zahire ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu konu belirtilmiştir.(Madem gusul gerekiyor ise namazın iadesi neden yapılmaz kişi hükmen namazı pis kıldı demektir. Eğer namazın peşinden akıntısı geliyor o sebepten denirse iki ihtimal var birincisi namazdayken meniyi tetikleyecek bir etken (şehvet) gibi sebep bu olduğunda zaten namaz fasittir. İkincisi uykuda görüldüğü rüya hatırlanıyor ama hadiste bildirilen yaşlık bulunmuyor gusul gerekmiyorsa baştan beri kişi temiz demektir o zaman bu fetva neye dayanılarak veriliyor.)

 Ancak ne var ki bu durumda namazı iade etmez. Ancak bu konuda namazı iade etmesi takva yönünden tavsiye edilir. Çünkü namaz huzur isteyen bir ibâdettir. Kalbin şehevî konularla meşgul olması, onun faziletini düşürür. Şeklen namaz kılınmış sayılır, hepsi o kadar. Fethulkadir’de de bu mesele açıklanmıştır.

2 — Cinsel Yaklaşmada Bulunmak :

 

Bu cenabet olmanın ikinci sebebidir. Ön ya da arkadan cinsel yaklaşmada bulunanlara -meni aksın akmasın- gusül vâcib olur.

Burada arka tabirini kullanmamız sadece böyle bir olay mey­dana gelirse gusül gerekir mi, gerekmez mi? Hususunu belirtmek içindir. Yoksa arkadan yani dübürden cinsel yaklaşmada bulunmak büyük günahlardandır.

A) Cinsel Yaklaşmanın Ölçü Ve Sının Nedir?

 

Tenasül organın baş kısmı tenasül cihazında kaybolacak biçim­de bir yaklaşma, bunun sınırıdır. Yani bu durumda kadın ile erke­ğin ikisine de gusül etmek gerekir. Meninin akması şart değildir. Ha­nefi mezhebinin zahiri bu anlam ve hükmü getirmiştir. El-Muhit ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de ayni konu açıklanmıştır. Sahih olan da budur. konuyla ilgili Hz. Peygamber (s.a.v.), (erkek) sünnet mahalli, (ka-dinin) sünnet mahalline değerse gusül gerekir” de buyurmuştur. [ Buhârî, “Gusl”, 28; Müslm, “Hayz”, 88; Ebû Dâvûd, “Taharet”, 83

B) Tenasül Organın Baş Kısmı Kesik Olan :

 

Organın başı kesik olan kimseye, kesik olan baş kısmı oranında tenasül cihazına bir temasta bulunursa gusül vâcib olur.

Bu konuyu biraz daha açıklayacak olursak, şöyle özetleyebiliriz: erkeklik aletinin girmesiyle iki tarafa gusül gerekir. Ancak erkeklik aletinin baş kısmı kesik ise, geriye kalan kı­sımdan kesik olan baş oranında bir duhul yapılırsa, her ikisine de gusül gerekir. Siracülvehhac, Bahrirâik ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu mesele açıklanmıştır.

Not:Kadınların tıbbi rahatsızlıklarda doktorların muayene amaçlı tenasül organlarını parmak ile yoklamaları nedeniyle kadına gusul gerekmez. Lakin eğer kadın kendi kendini cinsi tatmin için her hangi bir cisim veya parmağını kullanması ve bundan haz alması gibi durumlarda gusul vacibtir.

 

C) Cinlerle Temasta Bulunan Kadın :

 

Cinlerin kendisine yaklaşıp temasta bulunduğunu ve bu neden­le’ normal cinsel yaklaşmadan dolayı duyduğu zevki hissettiğini iddia eden kadına gusül gerekmez. Serahsî’nin El-Muhit’inde, Bahrirâik ve Fe­tâvâ-yi Hindiyye’de bu konuya yer verilmiştir (bizce böyle bir durumda alınan haz ve lezzet ve fiil insanla yapıldığı gibidir böyle bir durumda gusul vacibtir.)

D) Henüz Erginlik Çağma Girmeyen Erkek  Çocuk Evlenecek Olursa :

 

Henüz ergin olmayan erkek çocuk ergin olan kadınla evlenir ve cinsel yaklaşmada bulunursa, kadına gusül gerekir, fakat erkeğe ge­rekmez. Ancak onun da gusletmesi emredilir, alışkanlık haline getir­mesin diye..

Bunun aksine erkek ergin olurda kız ergin değilse, evlilik ne­deniyle cinsel yaklaşmada bulunurlarsa, erkeğe gusül gerekir, kıza gerekmez. Ancak ona da gusletmesi için emredilir.

E) Hunsâ’nin Cinsel Yaklaşmada Bulunması .

 

Hem erkeklik, hem dişilik organı bulunan kimse cinsel yaklaşmada bulunursa, hem kendisine, hem kendisiyle bu yaklaşımı yapa­na gusül gerekir. El-Muhi, Bedayi’ ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de ayni konu işlenmiştir.

F) Tenasül Aletine Geçirilen Kaput Ve Benzeri Şeyler :

 

Tenasül aletine geçirilen kaput,  prezervatif ve benzeri şeyler mevcut oldu­ğu halde cinsel yaklaşmada bulunursa, ve akıntı olsun olmasın sünnet yeri kadar yer ferce girmişse gusul vaciptir.

3 — Aybaşı Hali Ve Lohusalık :

 

Guslü gerektiren sebeplerden biride aybaşı hali ve loğusalıktır. Kan gelmesi şarttır. Ancak doğumdan sonra kan gelmiyecek olsa bile, sahih kavle göre kadının gusletmesi gerekir. Bahr-i Râik, Be­dayi’ ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu mesele belirtilmiştir. ( Günümüzde sezeryanla doğum yapan kadınlarda kan gelmezse loğusa sayılmaz ama gusul alması gerekir ve ibadetlerini yapması gerekir.)

V. GUSLÜN ÇEŞİTLERİ :

 

Guslün çeşitlerini fıkıhçılarımız şöyle ifade etmişlerdir: Üçü farzdır.

1. Cünüplükten dolayı gusletmek,

2. Aybaşı halinden temizlendikten sonra gusletmek,

3. Lohusalık kanı kesildikten sonra gusletmek farzdır,

Birisi vâcibdir : Ölüyü yıkamak.. Müslüman olan cünüp kâfi­rin de gusletmesinin vâcib olduğu zahir rivayete göre kabul edilmiş­tir. Gayr-i müslime bir kadın kanı kesildikten sonra Müslüman olur­sa, bu nedenle ona gusül gerekmez.(Bize göre Böyle birinin de erkekte olduğu gibi gusul etmesi gerekir çünki ayette Ey iman edenler! Allah’a ortak koşanlar ancak bir pislikten ibarettir. Tövbe 28 buyurulur burada pislik orijinal metinde necesün diye geçer gusul ise inanan için necasetten temizlenmek inanmayan için ise bedeni temizlik ve iman ile de kalbi temizliği ifade eder.

Erginlik çağına giren (baliğ olan) kız çocuğu kanı kesilince gus­letmesi gerekir. Erkek çocuk ta ihtilâm olmak suretiyle erginliğe gi­rerse gusletmesi vâcib olur. En sahih olan görüş ve ictihad bu an­lam ve ölçüdedir.

Gusullerin Vasıfları

Farz olan guslün haricinde bazı durumlarda gusul almak sünnet ve müstahaptır onlar sırasıyla şunlardır.

1) Cuma ve iki bayram namazları için gusletmek.
    2) Hac ve umrede ihrama girerken ve Arefe günü vakfe yapmak için yıkanmak (gusletmek).
    3) Medine-i Münevvere ile Mekke-i Mükerreme’ye girmek için yıkanmak.
    4) Müzdelife ve Mina’da bulunmak için yıkanmak.
    5) Günahdan tevbe için yıkanmak.
    6) Güneş ve ay tutulması halleri ile yağmur duasında bulunmak için yıkanmak.
    7) Kan aldırmak ve ölü yıkamak için gusletmek müstahab olduğu gibi, baygınlıktan sonra ayılan kimsenin yıkanması da müstahabdır.
    8 Yolculuktan dönenin ve yeni elbise giyecek kimsenin yıkanması.
    9) Berat ve Kadir gecelerine kavuşmaktan dolayı yıkanmak.
    10) İnsanların toplanacağı bir yerde bulunmak için yıkanmak.
    11) İstihaze (illet kanından) kurtulan kadının yıkanması.
    12) Cünüblüğünün hemen arkasından hayız (adet) görmeye başlayan bir kadın, isterse, cünüblüğü için yıkanır,  isterse yıkanmasını adetin sona ermesine bırakır.
    13) Her cinsel ilişki için yıkanmak. Zevcesi ile cinsel ilişkide bulunan kimse, henüz yıkanmadan tekrar ilişkide bulunabilir. Fakat bu arada yıkanması veya abdest alması mendubdur.
    14) Henüz namaz vakti gelmeden yıkanmak. Çünkü namaz vaktine kadar cünüb bir kimsenin yıkanmayı geciktirmesi günah sayılmaz; fakat daha önce yıkanmanın fazileti vardır. (Bu madde deki kasıt vaktin sonuna itibarla olduğu içindir)
    Sünnet ve müstahab olan gusüller, sadece hürmet ve temizlik için yapılır. Bu kısım müstahab ve sünnet olan yıkanmalarda ağıza ve buruna su çekmek mecburiyeti yoktur.

TEYEMMÜM

 

Teyemmüm, kelime olarak bir şeye niyet   edip   yönelmek, bîr şeyi kasdetmek anlamına gelir. İslâm Şeriatında ise, namaz ve ben­zeri bir ibâdeti   kendine mubah   kılmak için   yüzü ve iki eli meshetmek niyetiyle tertemiz toprağı kasdetmektir.

A) Teyemmüm’ün Meşruiyeti Kitab, Sünnet Ve Îcmâ’ İle Sabit Olmuştur :

 

Kur’ân-. Kerim’de buyuruluyor ki :

«Ey imân edenleri Sarhoşken, ne dediğinizi bilene kadar nama­za yaklaşmayın. Cünübken (camiye ve) namaza yaklaşmayın,   meğerki (cami’de eylenmeyip bîr kapıdan girip diğer kapıdan) yolcu olarak geçici olasınız… Eğer hasta veya yolculuk halinde iseniz ve­ya biriniz tabii ihtiyacını gidermekten gelmişseniz veya kadınlara yaklaşmışsanız ve bu durumlarda su bulamamışsanız tertemiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz ki Allah  (kusurlarınızı)  örter,  (günahlarınızı)  bağışlar.» Nisa sûresi âyet : 43. birde maide 6 daki ayeti

B) Hadîs-İ Şerif :

 

«Yeryüzünün hepsi benim ve ümmetim için mescid ve temizle­yici (teyemmüm edilerek abdestsizliği kaldırıcı) kılınmıştır. Ümme­timden hangi bir kimseye nerede namaz vakti erişirse, onun temiz­leyicisi (abdest yerine toprakla teyemmüm etmesi) yanındadır.» Ahmed bin Hanbel : Ebû Umame (R.A.)’den.

C) Îcmâ’ :

 

Müslüman ilini adamlarının hepsi teyemmümün meşruiyetin-de birleşmişler, su bulunmadığı veya bulunduğu halde kullanma imkânı olmadığı zamanlarda su ile abdest alma yerine veya guslet­meye bedel teyemmüm edilmesini kabul etmişlerdir.

Teyemmüm Bu Ümmetin Özelliklerindendir :

 

Bu ümmetin birçok özellikleri arasında teyemmüm kolaylığı da bulunuyor. Diğer ümmetlere böyle bir kolaylık verilmemiştir. Yapı­lan sahih rivayete göre, Resûİüllah (A.S.) Efendimiz bu konuda şöy­le buyurmuştur :

«Benden önce hiç kimseye verilmiyen beş şey bana verildi  :

1. Bir aylık mesafeye korkum ulaşmakla yardım gördüm,

2. Yeryüzü bana mescid ve temizleyici (su ile abdest yerine te­yemmüm etme) kılınmıştır. Ümmetimden kime   nerede namaz vakti gelip çatarsa namaz kılsın,

3. Ganimetler de bana helâl kılındı, benden önce hiç kimseye helâl kılınmadı,

4. Şefaat (yetkisi) bana verildi,

5. Ve bütün insanlara (peygamber) olarak gönderildim.»

Teyemmüm’ün Medine de ve Peygamber (A.S.) Efendimizin hz.Âişe Validemizle evlendikten sonra farz kılındığı bilinmekte ve fa­kat kesin bir tarih verilmemektedir. Allah (C.C.) daha iyisini bilir.

Teyemmüm Allah’ın inanmış kullarına lütfettiği bir kolaylıktır. O halde taharetten maksat sadece bir dış temizliği değil, aynı za­manda ruhu arındırma, kalbi cilalama ve böylece hem iç, hem dış temizliği içinde bir takım ibâdetleri yerine getirmenin ilk hazırlığı­nı yapmaktır. Su bulunmadığı veya kullanma imkânı olmadığı za­man belirtilen iç temizliğine teyemmüm yoluyla erişilmekte ve top­raktan yaratılan, toprak üzerinde yaşayan ve yine toprağa dönecek olan insan, tevazuun en güzel örneğini, bu toprağı yüzüne ve kolla­rına sürerek sunmaktadır.

I. TEYEMMÜM’ÜN FARZLARI :

 

   Teyemmüm, hükmî temizlenme niyetiyle temiz toprağa sürülen el ayasıyla yüzü ve kolları dirseklerle birlikte meshetmekten ibarettir. Bu sebeple teyemmümün niyet, yüzü meshetmek, kolları dirseklerle birlikte meshetmek şeklinde üç farzı vardır. Diğer bir anlatımla teyemmüm bu üç fiilden oluşur.

Teyemmümün Şartları

    1- Teyemmümü mubah kılacak bir özür bulunmalıdır. Bu özür, gerçek olarak veya hükmen suyu kullanmaya güç bulunmamaktır. Şöyle ki: Abdest alacak veya gusledecek kimsenin bulunduğu yerden en az bir mil (dört bin adım) uzakta suyun bulunmasıdır. Bu durumda su, gerçekten bulunmamış sayılır. Yahut su bulunur da, onunla yıkandığı takdirde hastalanmaktan, hastalığının artmasından veya uzamasından tecrübesi neticesi olarak korkarsa veya yetkili müslüman bir doktor su kullanmasını zararlı sayarsa, yine teyemmüm edilir; çünkü hükmen su bulunmamış demektir.
    (Malikîlere göre, yetkili müslüman bir doktor bulunmazsa, bu teyemmüm konusunda müslüman olmayan yetkili bir doktorun sözü yeterlidir.)
    Şu durumlarda da hükmen su bulunmamış sayılır: Cana, mala, şeref ve emanete ait bir tehlikenin, yakında bulunan bir suyu kullanma halinde bulunması. Bulunan suyun abdest veya gusle yetişmemesi. Bulunan su, abdest veya gusle harcandığı takdirde, kendisinin veya arkadaşının veya beraberindeki hayvanın susuzluktan helak olacağını kuvvetli bir ihtimal ile bilmesi. Kuyudan su çekebilmek için ip ve kova gibi aletlerin bulunmaması. Bulunan su ancak pisliği gidermeye kafi gelip de bundan fazla su bulunmaması. Mevcut olan su ile abdest alındığı veya
gusledildiği takdirde, bayram ve cenaze namazlarının tamamen kaçırılacağından korkulması. Ancak bu namazların bir kısmına yetişilebileceği anlaşılınca veya cenazenin velisi olur da, kendisini bekleyeceklerini bilince, teyemmüm etmek caiz olmaz.
    Yine, sadece namazı kaçırmak korkusu ile, kazası mümkün olan (bedeli bulunan) namazlar için teyemmüm etmek caiz olmaz. Cuma ve diğer vakit namazları gibi… Çünkü bunlara yetişilemezse, cuma yerine öğle namazı kılınır. Vakit namazlarına yetişilemezse, bunlar kaza edilir.
   2- Teyemmüm ederken niyet bulunmalıdır. Şöyle ki: Teyemmüm edecek kimse, elini teyemmüm edecek toprağa korken veya eline dokunan toprak ile yüzünü meshe başlarken, bu işi abdestsizlikten temizlenmek, namaz kılmak veya abdestsiz yapılması caiz olmayan bir ibadette bulunmak maksadı ile yapmalıdır. Böyle bir niyet olmaksızın alınan bir teyemmüm ile namaz kılınmaz. Sadece teyemmümü niyet etmek yeterli değildir. Bu duruma göre, su bulamayan abdestsiz bir kimse, Kur’an’ı eline almak veya bir mescide girmek niyeti ile teyemmüm etse, bu teyemmümle onun namaz kılması sahih olmaz. Çünkü Kur’an’ı tutmak abdestsiz caiz değilse de, bunu yapmak bir ibadet değildir; maksad ise Kur’an okumaktır. Abdestsiz olarak ezbere Kur’an okumak caizdir. Boy abdesti almak durumunda olan bir kimse için mescide girmekte taharet şarttır. Fakat bu da kasdolunan bir ibadet sayılmaz; onu için bu maksadla alınan teyemmüm ile namaz kılınmaz. Abdestsiz bir kimse için ezber olarak Kur’an okumak bir ibadet ise de, bunun yapılması taharete bağlı değildir. Taharetsiz (abdestsiz) yapılabilir.
    Ezan okumak, ikamet yapmak, kabirleri ziyaret etmek, ölüyü gömmek, selama karşılık vermek veya hayırlı bir iş yapmak niyeti ile yapılan teyemmümlerle de namaz kılanamaz.
    3- Teyemmüm, her yönden temiz olan toprak cinsinden bir şeyle yapılır. Şöyle ki: Üzerlerinde pislik dokunmamış olan toprak, kum, çakıl, horasan, alçı gibi toprak cinsinden olan şeylerle teyemmüm yapılır. Yine taş cinsinden olan mermer, kiremit, tuğla, yakut, zümrüt, zebercet, tutya ve mercanla veya nemli olsun, yanık olsun toprakla veya çoğu toprak karışımı olan maddelerle, kaya tuzu ile, çamurla sıvanmış duvarla da teyemmüm edilebilir. Bunların üzerinde toz bulunması şart değildir. Fakat kurumadıkça çamurla teyemmüm edilmez; bu imam Ebû Yusuf’a göredir, İmam Azam’a göre, vaktin çıkmasından korkulur ve çamurun toprağı sudan ziyade olursa, çamur ile teyemmüm edilir.
    Odunların ve otların yanması ile meydana gelen küllerle, demir, altın, gümüş gibi eriyip şekil değiştiren ve yumuşayan madenlerle, inci, cam, kumaş ve elbiselerle, hayvan postekileri ile teyemmüm yapılmaz. Çünkü bunlar toprak cinsinden sayılmazlar. Ancak bunların üzerinde belli bir şekilde toz bulunursa, o zaman üzerlerinde teyemmüm edilebilir.
    Bir de üzerlerindeki topraklardan dolayı, cevher halinde bulunan altın, gümüş, bakır benzeri madenlerle teyemmüm edilebilir.
    (İmam Ebû Yusuf ile İmam Şafiî’ye göre, teyemmüm yalnız toprakla yapılır, İmam Malik’e göre, toprak ve kumla teyemmüm caiz olduğu gibi otlarla, ağaçlarla ve karla da caiz olur. İmam Ahmed İbni Hanbel’e göre, teyemmüm yalnız yanmamış olan ve başkasından gasbedilmemiş olan tozlu bir haldeki temiz bir toprakla yapılır. Kum ve diğer şeylerle yapılmaz.)
    4- Tahareti engelleyen durum son bulmuş olmalıdır. Vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan daha kesilmeden abdest alınamayacağı gibi teyemmüm de yapılamaz.
   5- Meshe engel olan deri üzerindeki kurumuş hamur ve balık pulu gibi şeyler giderilmiş olmalıdır. Aksi halde, mesih yüz ve kollar üzerinde bulunan engeller üzerine yapılmış olur.
    6 Teyemmüm, iki elin iç taraflarını iki kez toprak cinsinden temiz bir şey üzerine koymakla yapılmalıdır. Bununla beraber niyet eden kimseye başkası teyemmüm ettirebilir.
   7- Teyemmüm iki elin veya bunların yerini tutacak olan bir şeyin tümü veya çoğunluk kısmı ile yapılır. Bunun için iki parmakla teyemmüm caiz olmaz. Fakat bir el ile yüz ve diğer bir elle de kol meshedilebilir. Bu halde, bir elle tekrar toprağa vurulup diğer kol da meshedilir.
    Eli çolak olup su kullanamayan kimse, yardımcısı yoksa, yüzünü ve kollarını yere sürmek sureti ile teyemmüm eder. Elleri ve kolları kesilmiş olan kimse de, yalnız yüzünü yere sürerek teyemmüm eder. Bu kimsenin yüzünde yara bulunsa, teyemmüm etmeksizin namazı kılar.
    8- Yüz ile kollar tamamen meshedilmelidir. Yüz kısmı sayılan yerin her tarafı meshedilir. Yüzük ve bilezik gibi şeyler de çıkartılır veya yerlerinden oynatılır. Diğer bir görüşe göre, organların çoğunluğunu meshetmek yeterlidir. Dörtte bir kısmın meshedilmemesi teyemmümün sıhhatine engel olmaz.

Teyemmümün Sünnet Üzere Yapılması
     Sünnete uygun bir teyemmüm, aşağıdaki şekilde yapılır:
    1) Teyemmüme başlarken Besmele getirip namaz için tahareti niyet etmelidir.
    (Hanbelîlere göre, Besmeleyi okumak vacibdir, bunu yapmayınca teyemmüm olmaz.)
    2) Parmaklar açık olduğu halde iki eli toprağa vurduktan sonra ileri sürüp geri çekmelidir.
    3) Elleri kaldırınca, eğer fazla tozlanmışlarsa onları yan yana getirip birbirine hafifçe vurmalı. Bu şekilde ellerdeki tozlar silkildikten sonra, bu ellerle bütün yüzü meshetmelidir.
    4) İlk vuruşta yapıldığı gibi elleri yine temiz toprağa tekrar vurduktan sonra silkmeli ve sol elin baş parmağını ayırarak diğer parmakların iç tarafları ile sağ elin parmak uclarından başlayarak kolun dış tarafını dirseklere kadar çekip meshetmeli. Sonra yine sağ elin iç tarafına dönerek sol elin baş parmağı ile serçe parmağını halka ederek baş parmakla beraber elin ayası ile dirsekten bileğe kadar elin iç tarafını meshetmeli. Baş parmağı daha ileriye yürüterek sağ elin baş parmağının üstünü de meshetmelidir.
    5) Sol ele sağ elin meshedilişi gibi, aynen sağ elle de sol eli meshetmelidir.
    6) Açıklandığı şekilde teyemmümde sıra gözetilerek önce yüzü, sonra kolları meshetmeli ve bu işlemde kesinti yapmamalıdır.

Teyemmümü Bozan Haller
    1- Abdesti bozan ve guslü gerektiren haller teyemmümü de bozar, hükümsüz kılar. Teyemmümü mubah yapan özrün kalkması da, bu özürden dolayı yapılmış olan teyemmümü bozar. Bu bakımdan su bulunmadığı için veya bir hastalık için yapılmış olan bir teyemmüm, su bulununca veya hastalık kalkınca hemen bozulur. Su ile abdest alınmadıkça veya cünüblük hali varsa, yıkanmadıkça namaz kılınamaz.
    2- Cünüblük sebebiyle yapılan teyemmüm, abdest yerine de geçer. Araya yeni bir cünüblük veya abdestsizlik hali girmedikçe, suyu kullanmaya güç yetinceye kadar bu teyemmüm ile birçok namaz kılınabilir. Aynı şekilde, su ile gusleden kimse, bu temizliği devam ettikçe abdest almaya gerek olmaksızın dilediği namazları kılabilir.
    3- Bir özürden dolayı teyemmüm eden kimse, diğer bir özre tutulsa, birinci özrün son bulması üzerine teyemmüm de son bulur, diğer özür için tekrar teyemmüm etmesi gerekir. Örnek: Su bulunmadığı için teyemmüm eden kimse, henüz su bulamadan abdest almaya engel teşkil edecek bir hastalığa yakalansa ve bu arada su bulacak olsa, önceki teyemmümü bitmiş olur. Bu hastalıktan dolayı tekrar teyemmüm etmesi gerekir; çünkü teyemmümün sebebi değişmiştir.
    3- Teyemmüm ile namaz kılmakta olan bir adam su görse, namazı bozulmuş olur. Abdest alıp yeniden namaz kılması gerekir. Fakat namaz tamamlandıktan sonra suyun bulunması, kılınan o namazın iade edilmesini gerektirmez.

Etiketler:

Güvenlik Sorusu ** Zaman sınırı bitmiştir. CAPTCHA yeniden yükleyin.