Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
13 yıl önce tarafından yazıldı, 9.782 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

HANEFİ VE ŞAFİ MEZHEBİNE GÖRE ABDEST HÜKÜMLERİ

HANEFİ MEZHEBİ ABDEST HÜKÜMLERİ

Abdest

Abdest belli organları usulüne göre yıkamaktan ve meshetmekten ibaret bir temizliktir, bir ibadet ve itaattir. Abdeste, güzel oluşundan ve temizliğe yardımcı olmasından dolayı “Vuzu” adı verilmiştir. Abdestin manevî birçok faydaları ve sevabları olduğu gibi, maddî olarak da pek çok yararları vardır.

“Abdest üzerine abdest, nur üzerine nurdur.” buyurulmuştur. Bir hadîs-i şerifde şu anlamdadır: “Her kim emrolunduğu gibi abdest alır ve emrolunduğu şekilde namazkılarsa,geçmişgünahlarıbağışlanır.”

Abdestin Farz olduğunu bildiren Âyet:

«Ey imân edenler! Namaza kalkmayı (dilediğinizde) yüzlerinizi, dirseklerlo birlikte ellerinizi yıkayın. Başlarınızı meshedip topuklar­la beraber ayaklarınızı yıkayın.»[1][2] Mâide sûresi âyet : 6.

Abdestin Farziyetini açıklayan Hadis ;

Abdesti olmayanın namazı (kabul) değildir. Allah’ın İsmini anmayanm da abdesti ikabul) değildir.»[2][3] [3][3] Ebû Davud-îbn Mâce: Ebû Hüreyre ‘den

Abdestin Farz Kılındığı Tarih :

İlim adamlarının bu konuda farklı tesbit ve görüşleri olmuştur : Meşhur Siyer sahibi Seyyid Ahmed Zeynî Dahlân’a göre, bi’setin üçüncü yılında Müddesir sûresinin baş kısmındaki «Elbiseni de te­miz tutmaya devam et,,» mealindeki âyet ve ondan önce ve sonraki cümleler abdestin farz kılındığına delâlet etmektedir. Nitekim bu âyetler indikten sonra Resûlüllah (A.Ş.) Efendimizin hem kendisi abdest almış, hem de Hazreti Hatice Validemize abdest almasını söylemiş ve böylece iki rek’at sabah, iki rek’at te akşam namaz kıl­dıkları rivayet yoluyla sabit olmuştur. Çoğuna göre ise, hicretten bir buçuk yıl önce namazla birlikte farz kılınmıştır. Allah (C.C.) da­ha iyisini bilir.

B) Abdestsiz Kılınan Namaz Var Mıdır?

Cenaze namazı da dahil olmak üzere farz, vacib, sünnet ve müs-tehab bütün namazlar ancak abdestli bir vaziyette kılınabilir. Su bulunmadığı, ya da bulunup ta kullanmaya engel bazı hususlar mev­cut olduğu zaman onun yerine teyemmüm edilir ki bu da abdest an­lamına mânevi bir temizlik ve silâh sayılır.

«Cenaze namazı, bir namaz olmaktan ziyade bir duadır, bu ne­denle abdestsiz de kılınabilir,» diyenler varsa, namazın baştan so­nuna bir duâ ve zikir olduğunu anlayamıyanlardır. Beş vakitte kılı­nan namazın rükû ve secde yapılarak kılınmasını emreden din, ce­naze namazının rükû’suz ve secdesiz kılınmasını emretmiştir. Ama ikisini de «namaz» ismiyle anmış ve ikisi için de abdest bakımından ayni ameliyeyi istemiştir.

C) Abdestin Ruh Ve Beden Üzerindeki Olumlu Etkileri:

a) Ruhun Allah’tan temiz geldiği gibi temiz kalmasına yardım­cı olur, manevî bir gıda olarak da ruhu besler. Şeytanı kovar, mâne­vi bir silâh anlamında şer ve kötülüğün karşısına çıkar.

b) Vicdanı geliştirir, kalbi kuvvetlendirip imân cevherini da­ha iyi korumasını sağlar.

c) Sinir sistemini düzeltir. Asap bozukluğunu giderir.

d) Yorgun bir bedeni rahata kavuşturur. Adaleye zindelik ge­tirir.

e) Deri altında biriken ve fazlası zararlı olan yağların erimesine olumlu bir neden sayılır.

f) Kan dolaşımını yavaşlatarak geçici bir süre kalbin dinlen­mesine yararlı bir etken olur.

2 — Abdestin Farzları :

Hanefi mezhebine göre abdestin farzı dörttür yukarıda mealini yazdığımız âyetin açık anlatımından bu dört farz Şunlardır :

1. Yüzü belirlenen ölçü ve biçimde yıkamak,

2. Elleri dirseklerle beraber yıkamak,

3. Bası ıslak elle meshetmek,

4. Ayakları topuklarla beraber yıkamak.

Şafiî mezhebine göre altı, Mâliki mezhebine göre yedi ve Hanbeli mezhebine göre de altıdır.

Şafilerde yukarıda belirtilen dört farzdan başka bir de niyet ve [niyette belirtilen tertip te farzdır. Mâlikîlerde de bu dört farzla birlikte niyet, bir organ kurumadan diğerini yıkamak ve bir de suyu yıkanan organın üzerinde götürüp getirmek suretiyle abdest azasını ovmak farzdır. Hanbelîlerde belirtilen dört farzla birlikte bir de âyet­le belirtilen tertip üzere abdest almak ve bir organ kurumadan di­ğerini yıkamak da farzdır.

Yüzü bir kez su ile yıkamak, iki eli dirseklerle beraber bir kez yıkamak, her iki ayağı topuklarla beraber bir kez yıkamak ve başın dörtte birini ıslak bir elle ve kullanılmadık temiz bir su yaşlığı ile bir kez silmek (meshetmek) tir. Şöyle ki:
Yüz denilen organ, iki kulak memesi, arasındaki yer ile alnın saz biten yerinden çene altına kadar olan kısımdır. Kulaklarla sakal arasında bulunan kılsız kısımlar da yüzden sayılır. İşte yüz denilen bütün bu kısmı su ile bir kez yıkamak farzdır.
Sakal sık olunca, onun üstünü yıkamak yeterlidir, altındaki deriyi yıkamak gerekmez. Fakat sakal seyrek olunca, altındaki deri kısımları da yıkamak gerekir.
Dirseklere gelince, bunlara “Mirfak” denir. Elleri dirseklerle beraber yıkamak farz ise de, dirseklerden daha yukarısını yıkamak zorunluluğu yoktur. Ayakların iki taraflarında bulunan ve “Topuk” denilen şişkin kısımları da yıkamak gerekir. Fakat bunların yukarısını yıkamak gerekmez.
Başa meshe gelince: alınla arkaya doğru başın ön kısmına meshedilmesi daha faziletlidir. Meshedilen yer iki kulağın üstüdür. Bu kısımdaki saçların üzerine meshedilmesi yeterlidir. Fakat bu kısımdan aşağıya sarkan saçların üzerine meshedilmesi, başın üstünde topak olsalar dahi, yeterli olmaz.

Abdestin Sünnetleri

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in şu hadisini nakletti: “Kim benim abdest aldığım gibi abdest alır da kendisini tamamen Allah’a vere­rek iki rekât namaz kılarsa, Allah onun geçmiş günahlarını affeder.”[4][8] Buhârî, “Vudu”, 24. Ebû Dâvûd, (“Taharet”, 51)


Abdestin başlıca sünnetleri şunlardır:
1) Abdeste başlarken önce temiz olan elleri bileklere kadar yıkamak. Temiz olmayan elleri önce yıkamak ise farzdır. Böylece diğer organlar kirlenmiş olmaz.
2) Abdeste “Eüzü Besmele” ile başlamak. Abdest arasında okunacak Besmele ile bu sünnet yerine getirilmiş olmaz.
(Hanbelîlere göre, abdestin başlangıcında Besmele okumak vacibdir; kasden terk edilirse, abdest batıl olur. Yanılarak veya bilmeyerek terk edilmesi abdesti geçersiz kılmaz.)
3) Niyet etmek: Abdesti, namaz kılmaya veya abdestsizliği gidermeye veya Yüce Allah’ın emrini yerine getirmeye niyet ederek almak.
Niyet kalb ile olur, dil ile “Niyet ettim Allah rızası için abdest almaya” denilmesi güzel görülmüştür. Niyetin vakti, elleri veya yüzü yıkamaya başlama zamanıdır.
(Malikîlerle Şafiîlere göre, abdestin başında niyet etmek farzdır. Hanbelîlere göre de, niyet abdestin sıhhatının şartıdır.)
4) Mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su çekmek). Şöyle ki: Elleri yıkadıktan sonra önce üç kez ağıza dolusunca su alınır ki, buna “Mazmaza” denir. Sonra üç kez de burnun yumuşağına kadar gidecek şekilde buruna su verilir ve sümkürülür. Buna da “İstinşak” denir. Her su verişte su yenilenir. Bunları yapmakla hem ağzın, hem de burnun içi yıkanmış ve kullanılacak suyun tadı ve kokusu anlaşılmış olur.
5) Mazmaza ve istinşakı aşırı derecede yapmak. Şöyle ki: Mazmazada su, boğaza kadar iner. İstinşakta su, burnun katı yerine kadar çıkarılır. Fakat oruçlu olanlar mazmaza ve istinşakı böyle aşırı yapmazlar.
6) Misvak kullanmak. Şöyle ki: Misvak, arak denilen ağacın dalından yapılan ve dişleri temizlemek için kullanılan bir fırçadır. Böyle lifleri olan diğer ağaç dallarından da yapılabilir. Misvak, parmak kalınlığında ve bir karış boyunda olmalıdır. Sağ ele alınır ve serçe parmağının üstünden geçirilir, baş parmak ve işaret parmağı ile tutularak ıslak olan ağzın sağ tarafından enine olarak dişler fırçalanır. Bunun kullanılması oruca zarar vermez.
Misvakın pek çok yararları ve sevabı vardır. Dişleri temizler, ağız kokusunu giderir, sağlığa yararlı olur. Bir hadis-i şerifte: “Misvak, ağzı temizleyici ve Rabbin rızasını kazandırıcıdır,” buyurulmuştur. Diğer bir hadis-i şerifde de: “Eğer ümmetime güçlük vermeyecek olsaydım, her abdest için misvak kullanmalarını onlara emrederdim,” buyurulmuştur.
Misvak bulunmaz veya kullanıldığında dişleri kanatırsa, onun yerine parmak kullanılabilir. Şöyle ki: Baş parmak ağzın sağ tarafına, şehadet parmağı da sol tarafına salınarak üst ve alt dişler ovalanır. Misvak kullanmak yalnız namazlara özgü değildir, kullanılması her zaman iyidir; çünkü temizliğe yardımcıdır. Kıl fırçalarla yapılan diş temizlemelerine de üstünlüğü vardır.
Kadınlar oruçlu olmadıkları zaman çiğnedikleri sakız misvak yerine geçer.
7) Sıra gözetmek: Abdest alırken önce yüz, sonra kollar yıkanır. Bundan sonra başa meshedilir ve arkasından da ayaklar yıkanır. Ayaklarda mest varsa, mestlerin üzeri meshedilir. Bu şekilde sıra gözetilmezse, yine abdest sahih olur, ancak sünnete uyulmuş olmaz.
(Şafiî ve Hanbelîlere göre, abdest alırken bu sıraya uymak farzdır.)
8) Abdesle sağ tarafdan başlamak: Sağ kol, sol koldan önce ve sağ ayak, sol ayakdan önce yıkanır. Sağ taraf daha şerefli olduğu için böyle yapılır.
9) Abdest organlarını üçer kez yıkamak. Bunlardan biri farz, diğer ikisi sünnettir. Üçten fazla veya üçten az yıkamak sünnete aykırıdır. Şüphe sebebiyle veya su azlığı dolayısıyla bu sayılar azaltılıp çoğaltılabilir.
10) Elleri ve ayakları yıkamaya başlarken parmak uçlarından başlanır.
11) Eller ve ayaklar yıkanırken parmakların arasını yoklayıp yıkamak (hilallamak): El parmakları birbirine sokularak, ayak parmakları da el parmaklarından biri ile yapılır. Sol elin serçe parmağı ile sağ ayağın altından ve serçe parmağın arasından hilallamaya başlayarak sıra ile sol ayağın serçe parmağında sona erdirilmesi iyidir. Parmakları akar suya koymak da hilallama yerine geçer.
12) Abdest suyunu, bıyıkların ve kaşların altlarına ve yüzün çevresinden sarkmış bulunan fazla kıllara eriştirmek.
13) Sakalın çeneden aşağıya uzamış kısmını meshetmek ve sık olan sakalı bir avuç su ile alt tarafından el parmakları ile hilallamak. Bu, iki İmama göredir, İmamı Azam’a göre müstahabdır.
14) Başın tamamını bir su ile meshetmek. Buna “Kaplama Mesih” denir. Sünnet üzere kaplama mesih şöyle yapılır: Her iki el tamamen ıslatılır. Sonra bu iki elin baş parmakları ile işaret parmaklarından sonra gelen üç parmak birbirine bitiştirilir. Bu ellerin ayaları yukarı kaldırılıp o bitişik parmaklar uç uca gelmek üzere birbirine yaklaştırılır.
Böylece bitişik halde olan iki elin parmakları başın ön tarafından enseye kadar çekilir. Sonra ellerin ayaları başın iki tarafına yapıştırılarak ense tarafından başın önüne kadar çekilir. Böylece bütün başın meshi bitmiş olur. Sonra başa değdirilmeyen baş parmakların içi ile kulakların dışları ve şehadet parmakları ile de kulakların içleri meshedilir. Parmakların arkaları ile de boyun meshedilir. Bununla beraber başın her tarafı istenildiği bir şekilde meshedilebilir.
(Şafiîlere göre, meshi üç kez tekrarlamak sünnettir.)
15) Kulakları meshetmek. Bu mesih bir su ile yapılabileceği gibi yukarıda bildirildiği şekilde de yapılabilir. Serçe parmaklarını kulak deliklerine sokarak kımıldatmalıdır.
(Hanbelîlere göre, kulakları ve içlerini meshetmek farzdır; çünkü bunlar da baş kısmına dahildir.)
16) Boynu meshetmek: Başı ve kulakları meshettikten sonra, iki elin arkaları ile ve üçer parmakla, yeni bir suya gerek kalmaksızın boyun meshedilir. Boğazı meshetmek bid’attır.
17) Abdest organlarını, üzerlerine dökülen su ile iyice ovmak.
18) Abdest organlarını, arada kesinti yapmadan yıkamak. Bir organ henüz kurumadan diğerini yıkamaya geçmek. Buna “Vila” denir. Havanın sıcaklığı sebebiyle yıkanan organın hemen kuruması vilaya engel değildir.
Bazı alimlere göre vila: Abdest alırken araya başka bir iş sokmamaktır.

Abdestin Edebleri
Abdestin birçok edebleri vardır. Başlıcaları şunlardır:
1) Henüz vakit girmemişken abdest alıp namaza hazır bulunmak. Ancak özür sahibleri abdestlerini vakit girdikten sonra alırlar.
2) Kıbleye yönelerek abdesti almak.
3) Abdest sularının elbiseye sıçramaması için, yüksek bir yerde durmak.
4) Abdest için başkasından yardım istememek. Ancak bir özür sebebi ile başkasından yardım istemelidir. Başkasının kendi arzusu ile abdest suyunu hazırlaması veya abdest alana su dökmesi edebe aykırı olmaz.
5) Abdest alma sırasında zaruret olmadıkça dünya lakırdısı yapmamak.
6) Abdestin başından sonuna kadar niyeti unutmayıp kalbde tutmak ve her organı abdest niyeti ile yıkarken Besmele çekmek ve dua etmek. Salat ve selam getirmek.
7) Elleri yıkarken dar olmayan yüzükleri oynatmak. Eğer yüzük dar ise, muhakkak suretle yüzükleri oynatıp altına su geçmesini sağlamak gerekir.
8) Abdest alırken ağıza ve buruna sağ el ile su vermek ve sol el ile sümkürmek.
9) Yüzü yıkarken göz pınarlarını yoklamak, abdest suyunu dirseklerin ve topukların yukarlarına eriştirmek.
10) Abdest için yeterinden fazla su harcamamak. Organlardan su damlamayacak kadar da kısıntı yapmamak. Deniz kenarında bulunulsa bile, gereksiz su harcamak kerahet olur.
11) Abdest suyu güneşte ısıtılmış olmamalıdır.
12) Abdest için toprak ibrik kullanmak ve bunu sol tarafta bulundurmak. Kullanırken de, ağzından değil, kulpundun tutmak ve ibriği kendine özel yapmamak. Destiyi boş bırakmayıp diğer bir abdest için dolu bulundurmak.
13) Abdest tamamlanınca kıbleye karşı şehadet kelimelerini okumak. Bir hadis-i şerifin anlamı şöyle: “Sizden biriniz abdest alırda, abdestini noksansız tamamlar ve sonra: “Şahidlik ederim ki, Yüce Allah’dan başka ibadet edilecek varlık yoktur; Hazret-i Muhammed de 0’nun kulu ve Resulüdür; derse ona cennetin sekiz kapısı açılır. Artık dilediği kapıdan cennete girer.”
14) Artan abdest suyundan ayakta kıbleye karşı biraz içip: “Ya Rabbî! Beni, her günah işledikçe tevbe eden ve günahdan kaçınıp tertemiz bulunan iyi kullarından et.” diye dua etmek.
Şöyle de dua edilebilir. 
“Allah’ım! Senin şifanla beni şifalandır, senin ilacınla beni tedavi et. Beni korkudan, hastalıklardan ve ağrılardan koru.”

15) Abdestin sonunda bir veya birkaç defa “Kadir” suresini okumak.
16) Abdest aldıktan sonra, eğer kerahet vakti değilse, iki rekat namaz kılmak. Bu saydıklarımız, din ve sağlık yönünden çok yararlı oldukları için abdestin edebleri olmuşlardır. Abdestin sünnet ve edeblerine aykırı olan şeyler ya tahrimen, ya da tenzihen mekruhtur.

Resûlüllah (A.S.)  Efendimiz bir gün Bilâl’e dedi ki :

—  «Ya Bilâl! İslâm’da en çok umut bağlandığın bir amelinden bana haber ver. Çünkü Cennette hemen önümde senin ayakkaplann sesini işittim.»

Bunun üzerine Bilâl (R.A.) dedi ki :

—  Benim en çok umut beslediğim amelim, gece olsun, gündüz olsun hangi saatte abdest aldımsa   mutlaka o abdestle bana nasîb olan ölçü ve anlamda namaz kıldım.[5][69] Buhari – Müslim : Ebû Hüreyre (R.AJ’den.

Diğer bir hadîste ise şöyle buyuruluyor :

«Her kim abdest alır, abdestini güzelleştirir ve kalbini, yüzünü çevirerek iki rek’at namaz kılar (yani kalbiyle kalıbıyla kendini o namaza verir) se, mutlaka cennet ona vâcib olur.»[6][70] Müslim – Ebû Davud – îbn Mâce – tbn Huzayme : Akabe bin Amir (R.A.) ‘den.

ABDESTİN ÇEŞİTLERİ

1-Farz Olan Abdest

Namaz kılmak, Kur’ân-ı Kerim’e el sürmek ve tilâvet secdesi yapmak için abdest almak farzdır. Cünüp veya abdestsiz olan kimsenin Kur’ân-ı Kerim’i eline almasının helâl olamayacağı hususunda Islâm bilginleri arasında ittifak vardır.

2-Vâcip Olan Abdest

Kâbe-i Muazzama’yı tavaf* etmek için abdest almak vaciptir. Bir kimsenin Kâbe’yi abdestsiz tavaf etmesi vacibi terk ettiğinden dolayı sorumlu olmakla beraber yaptığı bu tavaf câiz ve

geçerlidir. Ancak bu hususta Hz. Peygamber (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır:

“Tavaf, namaz gibidir. Fakat tavaf sırasında konuşmak câizdir. Tavafta konuşan kimse hayırlı söz söylesin.” (Tirmîzî, Hacc, 112; Nesâî, Menasik, 126) .

Farz olan tavaf abdestsiz olarak yapıldığı takdirde bir küçükbaş hayvan kurban etmek gerekir. Cünüb olan kimsenin ise böyle bir farz tavafı yapması hâlinde bir büyükbaş hayvan kurban etmesi lâzımdır. Ancak bu farz tavaf, abdest alınarak yeniden yapılırsa böyle bir kurbana gerek kalmaz. Fakat farz günler dışında tekrar yapılması hâlinde geciktirilmiş olduğundan

dolayı kurban kesmek gerekmektedir .

Yapılması vacipolan vedâ tavafını abdestsiz olarak yapan kimse bir miktar sadaka vermelidir. Fakat vacip olan tavafı cünüb olarak yapanın bir küçükbaş hayvan kurban etmesi lâzımdır.

3-Mendup Olan Abdest

Abdestin mendup olduğu pek çok yer vardır ama başlıcaları şunlardır. Uykudan önce veya uykudan kalktıktan sonra, cenâze yıkamak, cenâze taşımak, cenâzeyi yıkadıktan sonra, cinsel temastan önce, ezberden Kur’ân okumak, hadîs okumak, Cenâb-ı Allah’ı ta’zim veya tesbih etmek için veya kızgınlık sırasında kızgınlığını gidermek gayesiyle abdest almak ve sürekli abdestli olmak niyetiyle abdest almak menduptur.

ABDESTİN MEKRUHLARI

1- Abdest alırken gereğinden fazla suyu boş yere tüketmek.

2- Gereği yokken suyu âdetâ âzaları mesheder gibi çok az kullanmak.

3- Suyu abdest âzalarına hızlı çarpmak, etrafa su sıçratmak.

4- Abdest alırken gereksiz yere konuşmak.

5- Ihtiyacı olmadığı halde abdest almak için başkasından yardım ve su dökmesini istemek.

6- Temiz olmayan pis ve kirli bir yerde abdest almak.

7- Abdestin sünnetlerini bilerek terk etmek

FARZ, SÜNNET VE ADABINA UYGUN ABDEST NASIL ALINIR?

Küçük ve büyük tabii ihtiyacı giderdikten ve iyice temizlendik­ten sonra kollar dirseklerden, yukarıya kadar sıvanır. İbrik sol tara-fa konur. Musluk başında bulunuyorsa musluğu sağa ya da sola almaya gerek yoktur. Durulan yer elverişliyse kıbleye yönelir. Önce iki elini bileklere kadar üç defa iyice yıkar, dar yüzük varsa oyna­tır, parmakları birbirine geçirerek ara yerlerinin iyice yıkanmasına özen gösterir. tabii başlarken euzü- besmele çeker niyet eder Allahım senin rızan için abdest almaya ve sonra sağ eliyle ağzına su verir ve iyice çalkaladıktan sonra suyu dışarı atar, bunu üç defa tekrarlar. Sonra yine sağ eliyle su alıp burnuna üç de­fa çeker, her defasında hem yeni su alır, hem burnunu sol eliyle sümkürerek iyi bir temizlenmeyi sağlamaya çalışır. Sonra iki ele su alıp saç bitimi (Alnın üstü) kabul edilerek yukarıdan aşağıya doğru kaydı­rılarak yüze su dokundurulur ve çene altına kadar suyun dokunma­sına .kulak yumuşaklarına kadar ulaşmasına, sakal, bıyık ve kaş­ların altına suyun geçmesine dikkat edilir. Daha çok sakal çene al­tından parmaklarla aralanır ve bu yıkama üç defa ayni ölçü ‘ve bi­çimde tekrarlanır. Sonra sağ ele su alınarak dirsek dahil olmak üzere yıkanır, kuru yer kalmasın diye ovulur ve bu yıkama üç defa ayni ölçü ve biçimde yeni su ile tekrarlanır. Sonra ayni ölçüde sol el dirsekle birlikte yıkanır. Sonra yeni su ile iki.el ıslatılarak ön kıs­mından başlanarak başın tamamı veya dörtte biri meshedilir. Mesih tekrarlanmaz sadece bir defa yapılır. Islaklığı taze olarak duran parmak uçlarıyla kulaklar içli ve dışlı meshedilir, mümkünse serçe parmaklar kulak de­liklerine sokularak temizliğe özen gösterilir. Yine ıslaklığı taze ola­rak duran elin dış kısmıyla boyun meshedilir.

Bu düzenle devam edilerek sıra ayakları yıkamaya gelir. Önce sağ ayağın parmak uçlarından başlanarak topuklarla birlikte iyice ovularak yıkanır ve parmak aralarına sol elin serçe parmakla dokunularak iyi bir temizlenme sağlanır. Sonra ayni biçimde sol ayak yıkanır. Tabii her organı yıkarken ya belirtilen dualar okunur, ya da Ke-lime-i Şehadet getirilerek yetinilir. Abdest bitince sağ ele su alınıp ayakta içilir. Kerahet vakti değilse iki rek’at nafile namaz kılınır. Abdestten sonra kadir suresi veya Allahümmecalni minettevvabin vec alni minettahirin diye  belirtilen duaları bilenlerin okunması tav­siye edilir. Hanefiler ıslak organları temiz bir havlu ile kurularlar

Abdestin Duaları
141- Abdeste ait önceki alimlerden zamanımıza kadar gelmiş dualar vardır. Her abdest uzvu yıkanırken onunla ilgili uygun bir dua okunur. Bunlar okunmasa da, yine abdest tamam olur; fakat okunmaları iyidir. Şöyle ki:
1) Abdest alacak kimse, abdeste başlarken “Eûzü ve Besmele” çektikten sonra:
اَلحَمْدُلِلَهِ الَّذِىجَعَلَ المَاءَ طَهُورًاوَجَعَلَ اْلاِسْلاَمَ نُورًا
“Yüce Allah’a hamd olsun ki, suyu temizleyici ve İslam’ı nur yapmıştır,” der.
2) Ağzına su alırken:
اَللَّهُمَّ اَسْقِنِىمِنْ حَوْضِ نَبِيِّكَ كَاْساً
“Allah’ım! Peygamberinin Kevser Havuzundan bana öyle bir kâse içir ki, ondan sonra asla susamayayım,” der.
3) Burnuna su verirken:
اَللَّهُمَّ لاَتَحْرِمْنِىرَايِحَةَ نَعِيمِكَ وَجِنَانِكَ
“Allah’ım! Beni nimetlerinin ve cennetlerinin güzel kokularından mahrum etme,” der.
4) Yüzünü yıkarken:
اَللَّهُمَّ بَيِّضْ وَجْهِىبِنُورِكَ يَوْمَ تَبْيَضُّ وُجُوهٌ وَتَسْوَدُّ وُجُوهٌ
“Allah’ım! Bazı yüzlerin aklanacağı ve bazı yüzlerin kararacağı günde benim yüzümü ak yap,” der.
5) Sağ kolunu yıkarken:
اَللَّهُمَّ اَعْطِنِىكِتَابِىبِيَمِنِىوَحَاسِبْنِىحِسَاباًيَسِيراً
“Allah’ım! Kitabımı sağ elime ver ve benim hesabımı kolay yap,” der.
6) Sol kolunu yıkarken:
اَللَّهُمَّ لاَتُعْطِنِىكِتَابِىبِشِمَالِىوَلاَمِنْ وَراَءِ ظَهْرِىوَلاَتُحَاسِبْنِىحِسَابَاًشَدِيداً
“Allah’ım! Kitabımı soldan ve arka tarafımdan verme ve beni zor bir hesaba çekme,” der.
7) Başını meshederken:
اَللَّهُمَّ غَشِّنِىبِرَحْمَتِكَ وَاَنْزِلْ عَلَىَّمِنْ بَرَكَاتِكَ
“Allah’ım! Beni rahmetinin içine koy, üzerime de bereketlerinden indir,” der.
8) Kulaklarını meshederken:
اَللَّهُمَّ اجْعَلْنِىمِنَ الَّذِينَ يَسْتَمِعُونَ الْقَوْلَ فَيَتَّبِعُونَ اَحْسَنَهُ
“Allah’ım! Beni, hak sözü işitip de onun en güzeline uyanlardan yap,” der.
9) Boynunu meshederken:
اَللَّهُمَّ اعْتِقْ رَقَبَتِىمِنْ الناَّرِ
“Allah’ım! Bedenimi cehennem ateşinden azad et,” der.
10) Ayaklarını yıkarken:
اَللَّهُمَّ ثَبِّتْ قَدَمَىَّعَلَىالصِّرَاطِ يَوْمَ تَزِلَّ فِيهِ اْلاَقْدَامُ
“Allah’ım! Bir takım ayakların kayacağı günde, ayaklarımı Sırat Köprüsü üzerinde sabit kıl,” der.

ABDESTİ BOZAN ŞEYLER :

1 — Ön Ve Arkadaki Tabii Yollardan Çıkan İdrar, Dışkı, Yel, Me-Niy, Mezyi, Vedyi Ve Benzeri Şeyler. Çıkan Bu Şeyler Az Olsun, Çok Ol­sun Abdesti Bozar.

Sahih rivayette Resûlüllah (A.s.) Efendimiz buyurdular

«Sizden biriniz abdestsiz    olduğunda abdest    almadıkça Allah onun hiç bir namazını kabul buyurmaz.»

Hâvi bu hadisi naklettiğinde bir adam ona sordu :

— Ya Ebû Hüreyre! Abdestsizlik nedir?

Cevap verdi :

2 — Sesli Ve Sessiz Yellenmektir.

Yine Ebû Hüreyre (R.A.)’nin yaptığı rivayette buyuruluyor ki : «Sizden biriniz karnında bir şeyler hisseder de dışarıya bir şeyin çı­kıp çıkmadığında müşkil durumda kalırsa (yani şüphe ve tereddü­de düşerse),   bir ses ya da koku duymadıkça mescidden çıkmasın.»

Meni konusunda ise, Resûlüllah (A.S.) Efendimiz bu konuda ge­reken açıklamayı yapmıştır. Nitekim İbn Abbas (R.AJ diyor ki ;

«Mezyi’den dolayı abdest almak, meni’den dolayı gusletmek ge­rekir.» Yine meyzi ve vedyi hakkında İbn Abbas’m şöyle dediği riva­yet olunmaktadır : «Bu iki sıvıdan biri aktığında tenasül aletini yıka ve namaz abdesti al.»

Tenasül cihazından ya da âletinden, çıkan yel abdesti bozmaz. Sahih olan görüş budur. Meğerki kadının tenasül cihazı yırtılıp dü-bürle birleşmiş ola, o takdirde abdest alması müstehabdır. Cevhe-re-i Neyyire ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de bu husus açıklanmıştır.

İdrar sünnet olmadık tenasül âletinden çıkıp fazla olan deri al­tında kalırsa, yine dışarı çıkmış sayıldığından abdesti bozar. Sahih olan görüş budur. Bahrirâik kitabında da ayni konu işlenmiştir.

3 — Hastalıktan Dolayı Dübürü Dışarı Sarkan Kimse, Bunu Par­maklarıyla Ya Da Biraz Pamukla İçeri Sokarsa Abdesti Bozulmuş Olur.

Çünkü eline ya da pamuğa bu durumda pislik dokunmuş sayılır. Hatta bu konuda Şemsül-Elimme El-Helvanî (R.A.) sadece dübürün dı­şarı çıkmasiyle abdest bozulur, demiştir.   Zahire kitabında da ayni husus açıklanmıştır

4  — Akan Her Meni Guslü Gerektirir Mi?

Şehvetle dışarı fışkıran meni guslü, şehvetsiz ağır bir yük taşın­dığı ya, da yüksekçe bir yerden düşüldüğü için dışarı çıkıp akan me­ni abdesti gerektirir. Nitekim gusül konusunda bu husus daha de­taylı açıklanacaktır. El-Muhit kitabında da ayni husus açıklanmıştır.

A) Meni İle Mezyi Arasındaki Fark :

Meni şehvet nedeniyle çıkar, kokusu ekşimiş hamiar kokusunu andırır, rengi kremidir. Mezyi de cinsel konular düşünüldüğünde ve­ya kadınla oynaştığında akar, şehvetle fışkırmaz, rengi beyaza ya­kındır, Yumuşatıcı bir salgıdır. Bazen idrardan sonra da akar.

Kadından gelen meni de şehvet nedeniyle akar, rengi sarımtırak­tır. Erkekte olduğu gibi guslü gerektirir.. Fetâvâ-yi Hindiyye, Beda-yiussanayi’, Fethulkadir, Bahrirâik ve İbn Abidîn’de de ayni konu açıklanmıştır.

B) Tenasül Aletine  Akıtılan Ya Da Damlatılan İlâç Dışarı Çıka­cak Olursa, Orucu Bozmadığı Gibi Abdesti De Bozmaz.

Fetâvâ-yi Hin­diyye ve Ez-Züheyriyye kitaplarında da ayni’meseleye yer verilmiş­tir.

C) Şırınga Kullanıldıktan “Sonra Akıtılan Sıvı Dışarı Çıkıp Akar­sa, Abdesti Tazelemek Gerekir.

Muhit-i Serahsî ve Fetâvâ-i Hindiyye’­de bu mesele açıklanmıştır.

Bu konu esas alınarak şu genel kaide konulmuştur :

Dübürden içeriye akıtılan her şey, dışarı çıktığı takdirde ab­desti bozar. Çünkü konulan şey pamuk bile olsa ıslanarak çıkar. Tabii yollardan çıkan yel, ıslaklık ve benzeri şeyler mutlaka abdesti bozar. İsterse içeri sokulan şey tamamen girip kaybolmasın, bu ko­nuda hüküm değişmez.

5  — Tabii Yolların Dışında Vücudun Herhangi Bir Yerinden Kan, İrin, Kanlı Su Ve Benzeri Şey Çıkarsa Abdesti Bozar Mı?

Vücudun herhangi bir yerinden çıkan kan, irin, kanlı su ve benzeri bir akıntı, çıktığı yeri aşıp etrafa yayılırsa, o takdirde abdesti bozmuş olur. Yaranın ucunda kalır, etrafa yayılmazsa -bir kolaylık olmak üzere- abdesti bozmaz. Fethulkadir, Bahrirâik ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu meseleye yer verilmiştir. Serahsî’nin Muhitin’de ye­terince açıklanmıştır. En sahih olan görüş te budur.

Çıkan kan ya da irin, yaranın başından büyür, ama etrafa yayılmayıp çıktığı yerde kalırsa, yine de abdesti bozmaz.

Bir hastalık ya da üetten dolayı çıkan kan, irin, kanlı su, yara akıntısı, meydana gelen bir kabarcıktan akan su, göbek, göğüs, göz ve kulaktan yine illet sebebiyle çıkan akıntı, en sahih görüşe göre hükümde eşittirler.

A) Kulağa Akıtılan Herhangi Bir Yağ :

Kulağa-akıtılan herhangi bir yağ bir müddet içeride bekledik­ten sonra yine kulaktan akıntı halinde çıkarsa abdesti bozmaz. Ay­ni yağ burundan da akarsa yine bozulmaz. [7][86]Ebû Yusuf a göre bu ağızdan akıntı yapıp çıkarsa, abdesti bozar. Çünkü mideye ulaş­madan ağızdan çıkması mümkün değildir. Mide ise necaset yeridir. Bu nedenle ona da kusmuk hükmü verilir. Bu husus Serahsî’nin El-Muhit’in’de de açıklanmıştır.

Buruna çekilen bir ilâç yutkunma sonucu ağıza gelirse, bakılır, ağız dolusu ise abdesti bozar, azsa bozmaz. Ayni ilâç kulaklardan çıkacak olursa bozmaz. Siracü’l-Vehhac ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de bu mesele açıklanmıştır.

Bu konuda diyebiliriz ki, gerek kulağa akıtılan, gerekse buruna çekilen bir ilâç bu iki organ arasında bir menfez buluyorsa, konu­yu kulak zarının patlak olmasıyla izah edebiliriz. Başka türlü izahı mümkün değildir. Müctehid imamlar zamanında anatomi (organlı varlıkların yapısını inceliyen bilim) yeterince gelişmediğinden fık­hı konuların bir kısmında açıklanması zor bazı meselelere yer veril­miştir. Ama buna rağmen biz, müctehidlerin bu ve benzeri mesele­leri ele alıp hükme bağlamasını bir bakıma Fıkh-i Farazî ola­rak kabul ediyor ve saygı duyuyoruz.

B) Kulaktan Çıkan Akıntı :

Kulaktan çıkan kan ya da irin gibi bir akıntıya bakılır : Hiç bir ağrı sızı yokken akıp geliyorsa, abdesti bozmaz. Aksi durumda ise bozar. Çünkü ağrı ve sızı ile birlikte meydana gelen bir akıntının bir yaradan çıktığı açıktır. Şemsü’l-Eimme El-Helvanî’nin fetvâsi de bu anlamdadır. Zahire, Tebyîn ve Siracü’l-Vehhac kitaplarında da ayni mesele belirtilmiş ve yukarıdaki hükme bağlanmıştır.

Akıp ta tekrar tekrar silinen kan :

İmam Muhamnıed (R.A.) El-Asıl adlı kitapta diyor ki -.

«Yaradan kan çıkar da az bir miktar olduğundan silinir, sonra yine çıkar yine silerse bakılır : Eğer silinen kan kendi haline bıra­kıldığında akıntı yapacak, yani çıktığı yeri aşacak oranda ise ab­desti bozar. Aksi durumda ise bozmaz. Bunun gibi akan kan üzerine kül ya da benzeri bir şey konulur, ama yine belirir, yine kül gibi bir şey konulur ve birkaç defa tekrar ederse bakılır : Hepsinin toplamı akıntı yapacak nisbette ise abdest bozulmuş sayılır. Zahire ve Fetâ­vâ-yi Hindiyye’de de ayni husus açıklanmıştır.

C) Ağızdan Çıkan Kan :

Ağızdan çıkan kana bakılır : Tükrük ile eşit ölçüde ise abdest bozulur, daha az ise bozulmaz. Çokluk, azlık ve eşitlik bu konuda tükrüğün rengiyle ölçülür. Kırmızılık üstün geliyorsa, kanm daha çok olduğu, ya da eşit durumda bulunduğu anlaşılır. Et-Tebyîn ve Fetâvâ-yi Hindiyye ile Bedayiussanayi’ kitaplarında bu husus yete­rince açıklanmıştır.

D) Işınlan Madde Üzerinde Beliren Kırmızılık :

Abdestli olan kimse bir şey ısırdığında, ya da dişlerine misvak sürdüğünde ışınlan veya sürülen maddenin üzerinde kan kırmızılı­ğı belirirse, akıntı yapacak kadar değilse abdesti bozmaz.

E) Sıkılan Yaradan Çıkan Kan :

Yara sıkıldığında kan çıkarsa abdest bozulur. Seçilen görüş bu­dur. Meydana gelen bir kabarcığın kabuğu açılır da .su, ya da kanlı-irinli su çıkıp akarsa bakılır : Alttaki yaranın ucundan geliyorsa abdest bozulur, sadece kabarcık altındaki su ise bozulmaz. Tabii bu kendiliğinden açılıp akıntı yaparsa böyledir. Kabarcığı sıkarak su­yunu çıkarırsa, bu, abdesti bozmaz. Çünkü akıntı kendiliğinden çıkmamış, çıkarılmıştır. Hidâye ve Fetâvâ-yi Hindîyye’de de ayni görüş benimsenmiştir.

F) Burundan Çıkan Kan Pıhtısı :

Sümkürüldüğünde burundan bir mercimek tanesi büyüklüğün­de pıhtılaşmış kan çıkarsa, abdest bozulmuş sayılmaz. Daha büyük olursa, çoğu fakihlere göre abdest bozulur. El Hulasa ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de ayni fetvaya yer verilmiştir.

G) Vücuttan Kan Emen Haşere :

Kene ve benzeri haşereden biri organlarımızdan birine yapışıp kan emerse bakılır : Kendisi büyükçe bir şeyse ve içi de kan dolmuş-sa abdest bozulur. Aksi durumda ise -sivrisineğin emdiği gibi- bo­zulmaz. Asalak ta böyledir. îyice emip dolmuşsa abdest bozulmuş sayılır. Fetâvâ-yi Hindiyye ve Serahsî’nin Muhiti’nde de ayni konu belirtilmiştir.

H) Vücuttan Alman Kan :

Herhangi bir aletle vücuttan alman kan, akıntı yapacak oranda ise abdest bozulur. O halde kan merkezlerine gidip kan veren, ya da kan tehlili yaptırmak için kanı alman kimsenin abdesti bozulmuş sayılır.

I) Göz Ağrısından Dolayı Meydana Gelen Akıntı :

Gözdeki bir hastalıktan dolayı gözyaşı sık sık ya da devamlı akı­yorsa, bunun kanlı, su ya da irin olma ihtimali gözönüne alınarak bir çeşit özür sahibi sayılacağından her vakit namazı için yeniden abdest alması gerekir. Et-Teybîn, Bedayi’-i s-Sanayf ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu mesele açıklanmıştır.

Yaranın başından çıkan kurtçuk (parazit) abdesti bozmaz. El-Muhit’te de fetva böyle verilmiştir,

j) Kusuntu :

Kusuntunun abdesti bozacağına dair delil sayılacak bir hadîs tesbit edilememiştir : Müctehid imamlar bu konuda kıyasa baş vurmuşlardır, diyenler olmuşsa da bu doğru değildir. Hazreti Âişe (R.A.) Validemizden nakledilen ve sahih olduğu kabul edilen aşağı­daki hadîsi İbn Mâce almış, Nasbu’r-Raye’de buna geniş yer veril­miş ve sahih olduğu kesinlik kazanmıştır :

«Kim namazda iken kusar ya da burnu kanarsa, hemen olduğu yerde bırakıp abdest alsın; sonra gelip kaldığı yerden tamam­lasın.»

Ayni hadîsi sonunda biraz değişik ve ilâveyle Dare-Kutnî nakletmiştir.

İster acı su olsun, ister yenilen ve ekşiyip kabaran yiyecek ol­sun, ister su olsun, ağız dolusu kusmak abdesti bozar. Ağız dolusu sayılabilmesinin sınırı şudur : Çıkan kusmuğu ancak avucunu daya­mak ve sıkıntı çekmekle durdurabiliyor, dışarı çıkmasını böylece ön­lemeye çalışıyorsa, o takdirde ağız dolusu hükmünü taşır. Serahsî’­nin Muhitin’de ve Fetâvâ-yi Hindiyye ve Bahrirâik’de ayni hususa yer verilmiştir.

Bu kaideye dayanılarak denilmiştir ki : Abdestli kimse içtiği su­yu yine safi olarak dışarı çıkarır ve bu da ağız dolusu olursa yine de abdesti bozulur. Siracü’l-Vehhac’da ayni mesele işlenmiştir.

K) Ağız Dolusu Balgam Kusmak :

Ağız dolusu balgam kusan kimsenin bu balgamı her zamanki ye­rinden yani solunum kanalından ağız yoluyla dışarı atılıyorsa, ab­dest bozulur mu?

Bu konuda müctehid imamların farklı görüşleri vardır :

İmam Ebû Hanîfe ile İmam Muhammed’e göre, sözü edilen bal­gam baş nahiyesinden inip gelmişse abdest bozulmaz. Mide nahiye­sinden çıkıp gelmişse yine de böyledir. Ebû Yusuf’a göre bu içinde yiyecekten bir şey bulunmadığı zaman böyledir. Ama içinde yiyecek­ten bir şey bulunursa abdesti bozar.

îmameyn’in bu konudaki    «baş nahiyesi»    ile    «mide nahiyesi»

tabirlerinden maksad, solunum kanalından çıkıp boğazla burun menfezinin birleştiği nahiyede toplanırsa, bu baş nahiyesinden gel­miş sayılır. Orada toplanmayıp yemek borusuyla irtibat haline geçer ve öylece çıkarsa, bu da mide nahiyesinden gelmiş sayılır. Çünkü balgam solunum kanalından akciğerlerden öksürükle çıkar. Daha çok solunum sistemi bozukluğu olan kimselerde görülür. Balgamda kan bulunması, kanın akciğerden geldiğini gösterir.

Diğer bir rivayete göre, Ebû Yusuf çıkan balgamla birlikte ağız dolusu sayılacak midedeki maddeler de çıkıyorsa, o takdirde abdest bozulur. Sahili olan da budur. [8][99]

I) Kan Kusmak :

Kusulan kan baş nahiyesinden akıp geliyorsa, ittifakla abdesti bozar. Baş nahiyesinden maksad, burun menfeziyle irtibatlı olan bo­ğaz nahiyesidir. Kusulan kan pıhtılaşmış vaziyette ise abdesti b’oz-maz Mideden geliyorsa, bakılır : Pıhtılaşmışsa, ittifakla bozmaz, meğerki ağız dolusu ola; o takdirde bozar. Pıhtılaşmış değil de akın­tı arzedecek durumda ise, Ebû Hanife (R.A.)’ye göre bozar, isterse ağız dolusu olmasın. Muhtar olan da budur. Tebyîn ve Fetâvâ-yi Hin­diyye’de bu husus belirtilmiştir. Fıkıhta söz sahibi ilim adamları bu fetvayı benimsemişlerdir. Bedayide de bu husus açıklanmıştır.

M) Aralıklı Az Az Gelen Kusuntu :

Bir defada gelmeyip aralıklı olarak azar azar gelen ve toplamı bir ağız dolusuna varan kusuntu abdesti bozar mı? İmam Muham-med’e göre bozar. En sahih olan da budur. Ancak hepsi ayni sebebe dayanmalıdır. Değişik sebeplerden meydana gelen kusuntuların top­lamı ağız dolusu bile olsa abdesti bozmaz. Örneğin, mide bulantısı sonucu kustuktan ve henüz bu bulantının verdiği sıkıntı geçmeden tekrar tekrar kusarsa, bu durumda gelen kusuntuların sebebi ayni şeye dayanmaktadır.

N) Vücuttan Çıkan Her Şey Necîs Sayılır Mı?

Çıkan şey abdesti bozacak ölçü ve nitelikte değilse abdesti boz­maz. Az kusuntu, akıntı yapmayan kan bu cümledendir. Sahih olan görüş budur. El-Kâfi, Et-Teybîn ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de bu hu­sus açıklanmıştır.

6 — Uyumak :

Abdest bozan şeylerden biri de mak’adm iyice yer tutmadığı vaziyette uyumaktır. Tabii ne durumda olduğunu idrâk edemiyecek bir uyku kasdedümiştir, uyuklama değil.

Enes   (R.A.)’nin naklettiği hadîste deniliyor ki :

«Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Ashabı yatsı namazını kılmak için (Mescid’de oturup) beklerlerdi, bu arada kendilerine uyuklama gelirdi ve başları önlerine doğru sallanıp hareket ederdi, sonra da abdest almadan kalkıp namazlarım kılarlardı.»

Çünkü hepsi de mak’adlarını iyice yere oturturlardı.

Şu’be tarikiyle yapılan diğer bir rivayette ise şöyle deniliyor : «Resûlüllah   (A.S.)   Efendimizin Ashabını   (oturup)  namaz bek­lerken gördüm,  (uyuklarken) bir kısmının horultusunu bile duydu­ğum olurdu. Sonra abdest almadan kalkıp namaz kılarlardı.»

Mak’adları iyice yere oturtulduğundan abdestleri bozulmamış­tır. Müctehid imamların tesbiti de bu ölçü ve anlamda bulunuyor.

O halde ister namaz içinde ister namaz dışında uzanıp uyumak abdesti bozan sebepler arasında bulunuyor. Mezhep imamları bu hu­susta ittifak halindedir. Bunun gibi sol kalça üzerine oturup iki aya­ğı sağ tarafta tutarak uyumak ta abdesti bozar. Buna teverrük deni­lir. Sırtüsü uyumak ta böyledir. Bahrirâik, Bedayi’ ve Fetâvâ-yi Hin­diyye’de de bu konu açıklanmıştır.

Mak’adi üzere oturup bir şeye dayanarak uyuyan kimsenin ab-destinin bozulup bozulmadığı sununla anlaşılır : Dayandığı şey çe­kildiğinde düşecek olursa, mak’adin yere iyice oturtulmadığı dikka­te alınarak abdestinin bozulduğuna hükmedilir. Düşmediği takdir­de abdest almasına gerek yoktur. Sahih olan ictihad ve görüş budur

A) Ayakta Uyuklamak :

Ayakta uyuklayan ve fakat yere düşme durumu olmayan kimse­nin abdesti bozulmuş sayılmaz. Çünkü ayakta durabilmesi şuuru­nun yerinde olduğunu göstermektedir. At üstünde veya yüklü bulu­nan biniti üzerinde uyuklayıp şuuru yerinde olan kimsenin de ab­desti bozulmaz. Çünkü eyer ya da yük üzerine kapanmadığı veya yere düşmediği, onun tamamen kendinden geçmediğini göstermek­tedir.]

B) Namazda Rükû’ Veya Secdede Uyuklamak :

Rükû’ ve secdede uyuklamak’da abdesti bozmaz. Çünkü o vazi­yette kendini tutması, şuurunun yerinde olduğunu göstermektedir. Ancak namaz dışında secde durumunda olan kimsenin bulunuş şek­line bakılır. Tam sünnet biçiminde bulunuyor, yani karnını uyluk­larından ayırmış ve arada boşluk meydana gelmiş, kolları da yerden kalkık vaziyette ise, abdesti bozulmamış sayılır. Aksi halde yeniden abdest alması gerekir. Bahrirâik, Bedayi’, Fethulkadîr ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de de bu husus belirtilmiştir.

Zahir rivayete göre, belirtilen durumlarda uyku ağırlığının bas­tırıp uyuklamaya zorlaması ile, bile bile uyumak arasında fark yok­tur Ancak İmam Ebû Yusuf’a göre, bile bile uyuyanın herhalde ab-desti bozulmuş sayılır Fakat sahih olan diğer imamların görüşüdür. El-Muhit’te de böyle açıklanmıştır.

C) Yatar Vaziyette Olan Hastanın Uyuması :

Yatar vaziyette olan hastanın uyuması, sahih kavle göre abdesti bozar. Muhit, Tebyîn, Bahrirâik, Fethulkadir ve diğer kaynak, eser­lerde de ayni husus belirtilmiştir. Fetva buna göredir.

Oturak vaziyette uyuklarken ya da uyurken safa sola salla­nıp eğilim gösteriyorsa, Şemsüleimme Helvanî’ye göre, makadm ye­re iyice oturtulması dikkate alınarak abdestinin bozulmadığına hük­medilir. Kadıhan Fetâvâsı’nda da bu meseleye yer verilmiştir.

Mak’adi üzerine otururken uyur ve bu nedenle öne ya da yan­lara doğru düşerse, bakılır : Henüz yere kavuşmadan uyanır da ken­dini toparlarsa abdesti bozulmaz. Düşüp biraz kaldıktan sonra uya­nırsa, yani yere iyice düşüp temas sağlandıktan sonra uyanırsa, ab­desti bozulmuş kabul edilir.

Bağdaş kurarak ya da iki ayağını bir tarafa serip mak’adini iyi­ce yere oturtarak uyuyan kimsenin de abdesti bozulmaz. Hulasa, Be-dayi’ ve Fetâvâ-yi Hindiyye kitaplarında bu husus açıklanmıştır.

D) Çıplak Hayvanın Üzerinde Uyumak :

Çıplak hayvan üzerinde uyuyan kimse, yokuş çıkıyor veya düz bir yolda bulunuyorsa abdesti bozulmaz. İniş halinde ise abdesti bo­zulur. Serahsî’nin el-Muhit’inde ve Fetâvâ-yi Hindiyye’de bu mesele açıklanmıştır.

Palan ve semer üzerinde uyumak da abdesti bozmaz.

E) Uyuklamak :

Uzanık bir vaziyette uyuklamak ağır ya da hafif nitelikte ola­bilir : Ağır nitelikte ise abdest bozulur, hafif ise bozulmaz. Bunun ölçüsü ise şöyledir : Yanında konuşulanı işitiyorsa uyuklama hafif nitelikte kabul edilir. İşitmiyor, ne denildiğini anlamıyorsa ağır nite­likte sayılır. Serahsî’nin El-Muhit’inde, Zahire ve Fetâvâ-yi Hindiy­ye’de de böyle açıklanmıştır.

7 — Abdesti Bozan Şeylerden Biri De Bayılmak, Cinnet Getirmek, Sarhoş Olup Kendinden Geçmektir.

Baygınlık az sürsün, çok sürsün mutlaka abdesti bozar. Cinnet getirmek, kendinden geçer derecede sarhoş olmak ta böyledir.

8 — Kahkaha İle Gülmek :

Kahkaha, bu, hem kendisinin, hem çevresindekilerin duyacağı şekilde gülmektir. Normal gülmek ise kendisi duyacak ölçüde olanı­dır, demiştir.

Rükû’ ve secdeleri olan her namazda kahkahayla gülmek hem namazı, hem de abdesti bozar. Bu Hanefilere göredir. Diğer mez­hepler bu konuda aksi görüş ve ictihaddadırlar.

Hanefiler bu konuda şu hadise dayanmışlardır : Ebû Musa (RA.l diyor ki : Bir ara Resûlüllah (A.S.) Efendimiz cemaate namaz kıldırıyordu. Bu arada gözleri iyi görmeyen bir adam Mescid’e girerken ayağı bir çukura girdiği için yere düşüp yuvar­landı. Cemaatten bazısı kendini tutamıyarak kahkahayla güldü. Na­maz bitince Resûlüllah (A.S.)  Efendimiz : -Namazda kahkaha ile gülenler hem abdestlerini, hem namazlarını yenilesinler, yani yeni­den abdest alıp namaz kılsınlar.»

Nitekim El-Fıkhı Alâ’l-Mezahibi’l-Arbaa kitabında da bu husus açıklanmıştır. El-Muhit’te buna yer verilmiş ve gereken izah yapıl­mıştır.

Kahkaha ile gülmek ister kasden, ister unutularak ya da yanılarak meydana gelsin fark etmez. El-Hulâsa’da da böyle denilmek­tedir.

A) Namaz Dışında Kahkahayla Gülmek :

Namaz dışında kahkahayla gülmek abdesti bozmaz. Çünkü bu hususta hiç bir hadîs vârid olmamıştır.

Namazda normal ölçüde gülmekk, sadece namazı bozar.  Tebessüm ise ne namazı, ne de abdesti bozar. Ne var ki bu gibi davranış­lar namazın faziletini düşürür. İlâhi huzurun büyük yücelik ve kud-siyetini idrâk ederek tam bir edep için durmak gerekir.

B) Tilâvet Secdesi Veya Cenaze Namazında Kahkaha İle Gülmek :

Bu ikisi de tam anlamıyla rükû’ ve secdeli olmadığı için, kahka-ıa yapılan ibâdeti hükümsüz bırakır, fakat abdesti bozmaz. Çünkü bu hususta da bir delil mevcut değildir. Fetâvâ-yi Kadihan ve Fetâ-va-yi Hindiyye’de de ayni meseleye yer verilmiş ve gerekli açıkla­ma yapılmıştır.

Henüz erginlik çağma girmemiş çocuğun namazda kahkahayla gülmesi abdestini bozmaz. El-Muhit ve Fetâvâ-yî Hindiyye’de bu ko­nu aynen belirtilmiştir.

İmâ (baş-göz işareti) ile veya binit üzerinde nafile yada bir özür­den dolayı bu vaziyette farz kılan kimsenin rükû ve secdeleri işaret­le yerine getirildiğinden bu vaziyette kahkaha ile gülecek olursa, namazı ve abdesti bozulur mu?

Aslında bu namazlar rükû ve secdeli olduğundan, her ne kadar bir özürden dolayı baş işaretiyle de   kılınsa yine de namaz ve ab-dest bozulmuş sayılır. Fethulkadîr, Bahrirâik ve Fetâvâ-yi Hindiyye’-,de de ayni husus belirtilmiştir.

C) Kahkaha Teyemmümü Hükümsüz Bırakır Mı?

Teyemmüm abdest yerine geçen bir ameliye olduğundan, bu va­ziyette namaz kılarken kahkahayla gülen kimsenin hem namazı, hem teyemmümü bozulmuş sayılır. Ancak cünüplüğti kaldırmak için yapılan teyemmüm bozulmaz.

Tatarhaniyye ve El-Muhit kitaplarında da bu husus açıklanmış­tır.

9 — Kadın İle Aşın Ölçüde Oynaşmak,

Abdesti bozan sebeplerden biri de kişinin kendi karısıyla (tabii yabancı bir kadınla da) aşırı derecede oynaşmasıdır. Bunun ölçüsü­nü şöyle sınırlayabiliriz : Çıplak teni birbirine dokundurmak tenasül organlarını birbirine sürtmek ve benzeri davranışlarda bulunmak bu cümledendir. Bu, İmam A’zam Ebû Hanîfe ile İmam Ebû Yusuf-un görüş_ve içtihadıdır. İstihsana dayanmaktadır. İmam Muham-mtd’e göre bu durumda abdest bozulmaz. Bu da kıyasa dayanmak­tadır.

İmam Muhammed (R.A.) bu konuda hem kıyas yapmış, hem de Hazreti Aişe (R.A.Î ‘nin şu rivayetini dikkate almıştır :

— Peygamber (A.S.) oruçlu iken beni öptü ve şöyle buyurdu : «Şüphesiz ki öpmek ne orucu, ne de abdesti bozar.»

Fetva daha çok İmam Muhammed’in kavline göre verilmiş ve daha sahih kabul edilmiştir. El-Yenabi’ ve Tatarhaniyye’de de ayni husus açıklanmıştır. İki tarafın da abdesti bozulmuş sayılmaz. El-Mu-hit’te de bu mesele açıklanmıştır.

A) Abdestli İken Tenasül Organına El Sürmek :

Bu konuda mezheplerin farklı görüş ve ictihadları olmuştur : İmam Şafii’ye göre, elin ayası parmak içleri de dahil olmak üzere te­nasül organına dokunursa abdest bozulur. İmam Ebû Hanîfe’ye gö­re bozulmaz. Maliki ve Hanbelî mezhepleri de Şafiî’nin görüşündedir.

B) İmam Şafii Bu Konuda Şu Hadise Dayanarak İctihadda Bu­lunmuştur :

«Elini tenasül aletine dokunduran kimse abdest almadıkça na­maz kılmasın.»

Amr bin Şuayb’in babasından yaptığı rivayette ise şöyle buyrulmuştur : «Herhangi bir adam tenasül aletine elini dokundumrsa ab­dest alsın ve herhangi bir kadm da elini tenasül cihazına dokundurursa abdest alsın.»

Bunun aksine Ahnafın yaptığı rivayete göre, tenasül organına el dokundurmak abdesti bozmaz. Anhaf bu konuda şu hadîse dayan­maktadır.

Bir adam Peygamber (A.S.) Efendimize sordu :

— Ya Resûlellah! dedi. Elini tenasül organına dokunduran ada­ma abdest gerekir mi?

Resûlüllah (A.S.) Efendimiz cevap verdi :

— «Hayır, çünkü bu organ da ancak senden bir parçadır.»

Eunu da beş muhaddis rivayet etmiş ve İbn Hibbân da sahih ol­duğunu tesbit etmiştir.

C) Deve Eti Yenilince Abdest Almak Gerekir Mi?

Cumhura göre, deve, sığır, koyun ve keçi gibi eti yenen hayvan­ların etini yedikten sonra abdest almak gerekmez. Yani bu durum­da abdest bozulmuş sayılmaz.

Câbir bin Semure (R.A.)’nin rivayet ettiği şu hadîsi cumhur se-ned olarak almamıştır :

— Bir adam, Peygamber (A.S.) Efendimizden sordu; dedi ki : Ya Resûlellah! Koyun, keçi etini yedikten sonra abdest alayım mı? Resûlallah (A.S.î Efendimiz şu cevabı verdi : «Arzu edersen abdest alabilirsin, arzu edersen almıyabilirsin..» Sonra adam dedi ki : «Ya deve eti yedikten sonra…?» Buyurdu ki : «Evet, onu yedikten sonra abdest al..» Müctehid İmamlar bunu sened olarak almamıştır.

D) Abdestinde Şüphelenen Kimse Ne Yapmalıdır?

Abdest alırken şüpheye düşen kimse bakar : Eğer bu tür şüp­heler sık sık vaki oluyorsa, buna aldırış etmez. Abdestini şüpheyi atarak tamamlar. Abdest aldıktan sonra şüphe vaki oluyorsa, artık buna itibar edilmez

Abdestli iken abdestinin bozulduğunda şüpheye düşen, abdestli kabul edilir, bu şüpheye yer verilmez. Abdestsiz iken abdest alıp al­madığında şüpheye düşen kimse ise abdestsiz sayılır..

Nitekim bir adam Resûlüllah (S.A.S.) Efendimize gelerek, namaz­da kendisinden bir şey çıktığından şüphelendiğini söyledi. Resûlüllah (A.S.V) ona : «Bir ses ya da koku duymadıkça namazı bırakıp ayrıl­ma..» diye cevap verdi. Yani kesinlikle bozulduğunu hissetmedikçe şüpheyle amel etme, demektir.

Abdestin Sıhhatine Engel Olmayan Şeyler
143- Dudaklar adet üzere yumulduğu zaman, görülmeyen kısımlarını yıkamak abdest için gerekli değildir. Bunların kuru kalması abdeste zarar vermez; çünkü bunlar ağız kısmındandır.
144- İyileşip de henüz kabuğundan ayrılmamış olan bir çıbanın içini yıkamak gerekmez.
145- Şehir ve köy halkının tımaklarmda olan kirler ve vücudlarındaki kirler, pire ve sinek tersleri, abdestin sıhhatına engel olmaz.
146- Boyacıların tımaklarında kalan boyalar, zaruret gereği tırnakların üzerinde ince bir tabaka teşkil eden ve altlarına su işlemesine engel olan boyalar, abdeste manidir. Abdest organlarına yapışan hamur, mum, çapak, balık pulu gibi şeyler de böyledir.
147- Abdest organlarından birinin bir zarurete dayanarak yıkanamaması veya meshedilememesi, abdestin sıhhatına engel olmaz. Örnek: Bir yarayı veya ayakta bulunan bir yanık yerini yıkamak eğer sahibine zarar verirse bunlar meshedilebilir, mesh de zarar verirse terk edilir.
Yine, bir yaranın üzerinde bulunan ilaç, yara yerini taşmış olursa, bu taşan kısım yıkanır; fakat yıkanması zarar verirse, mesh ile yetinilir.
148- Abdest alırken veya abdestten sonra, bir abdest organının yıkanıp yıkanmamış olmasında şübheye düşünürse bakılır:
Eğer şübheye düşen kimse, her zaman şübhelenmiyorsa, o organını (uzvunu) yıkar. Fakat vesveseli bir kimse ise yıkamaz, onun şübhesine bakılmaz.
149- Bir kimse abdest aldığını sağlam olarak bildiği halde, abdestini bozup bozmadığı üzerinde şübheye düşse, o kimse abdestli sayılır. Kesin olarak bilinen bir şey şübhe ile ortadan kalkmaz. Aksine abdestini bozmuş bulunduğunu kesinlikle bildiği halde, sonradan abdest alıp almadığından şübhe eden kimse de abdestsiz sayılır.
150- Abdest organlarından birini veya birkaçını yitirmiş olan kimse, mevcut bulunan organlarını yıkar. Ayakları kesilmiş olan kimseden bunları yıkamak farziyeti düşer ve bu durum abdestin sıhhatine engel olmaz.

Abdesti Bozmayan Şeyler
1- Aşağıdaki haller abdesti bozmaz:
1) Bir hastalık olmaksızın gözden gelen yaş ve su veya ağlamak.
2) Yara ve benzeri yarıklar içinde görülen ve dışarıya çıkmayan kan, irin ve sarı sular.
3) Bir yaradan kopan deri parçası.
4) Mayasıl ıslaklığı ve parmaklar arasındaki pişinti.
5) Yarıdan az olmak şartı ile donmuş kanın tükrük veya sümüğe bulaşmış olması.
6) Kulaktan, burundan veya yaradan kurt çıkması. Bu kurt temizdir, üzerindeki yaşlık ise azdır, onda akıcılık kuvveti yoktur.
7) Ağız dolusu olmayan kusuntu.
8) Baştan inen veya içeriden yükselip çıkan balgam, ağız dolusu olsa bile, abdesti bozmaz. Çünkü balgam yapışkan ve kaypak olduğundan pisliği içine çekmez. Üstündeki yaşlığı ise azdır. Bu hüküm İmamı Azam ile İmam Muhammed’e göredir, İmam Ebû Yusuf’a göre, iç boşluğundan gelen ağız dolusu balgam abdesti bozar.
9) Kokusu olsun veya olmasın, erkek ve kadının tenasül organından çıkan yel.
10) Rutubetsiz ye kokusuz olarak arka taraftan çıkarılan şırınga. Bununla beraber uygun düşen, ihtiyat olarak abdesti yenilemektir.
11) Erkeğin tenasül organına damlatıldıktan sonra geri gelen yağ. Bu da İmamı Azam’ a göredir.
12) Pıhtılaşmış bir halde kusulan kan parçası.
13) Baştan buruna veya kulağa kadar akıp gelen, fakat gusülde yıkanması farz olan yere taşmayan kan.
14) Kullanılan misvak (ve fırça) üzerinde veya ısırılan sert meyvalar üzerinde görülen ve akıcılığı bilinmeyen kan izleri.
15) Pire, kene, sivri sinek, kara sinek gibi haşeratın karınları doluncaya kadar emdikleri kan.
Sülüğün karnı doluncaya kadar kan emdikten sonra düşmesi halinde kendisinden kan çıkarsa abdesti bozar.
16) Saçların tıraş edilmesi, bıyıkların kırpılması, tırnakların kesilmesi.
17) Kıçı tamamen yere yerleştirmek suretiyle oturarak uyumak.
18) Namazda iken ayakta, oturarak, rükûda ve secdede uyumak.
19) Namaz dışında, cenaze namazında ve tilavet secdesinde kahkaha ile gülmek.
(Şafiîlere göre, namaz içinde de kahkaha ile gülmek abdesti bozmaz.)
20) Ne kendisinin, ne de başkasının duyamayacağı bir sesle gülümseme (tebessüm). Bununla abdest bozulmayacağı gibi, namaz da bozulmaz. Fakat yalnız kendisinin işitebileceği bir sesle gülmek, abdesti bozmasa da namazı bozar.
21) Herhangi bir kimsenin bedenine veya tenasül organına el ile dokunmak.
(Malikîlere göre, mükellef olan bir kimse, buluğ çağına yakın bir kadının açık bulunan bir uzvuna veya ince hafif bir şeyle örtülü bir yerine lezzet maksadı ile dokunsa abdesti bozulur. Bir maksad olmaksızın duyulan bir lezzet de böyledir. Öyle ki, kadın mahrem olsa bile, lezzetlenme duygusu olan bir dokunma ve yapışma ile abdest bozulur.)
(Şafiîlere göre, herhangi bir yabancı kadının hiç bir engel bulunmaksızın bir uzvuna dokunmak abdesti bozar. Lezzet bulunmasa bile, hüküm yine böyledir. Bundan kadının saçları, dişleri ve tırnakları müstesnadır. Bunlara dokunmak, bir lezzet olsa bile, abdesti bozmaz. Yine Şafiîlere göre, bir erkek veya bir kadın, kendisinin veya başkasının oturağını veya ön tenasül organını bir engel olmaksızın elinin içi ile tutsa, abdesti bozulur. Maliki ve Hanbelîlere göre de böyledir. Ancak bunlara göre, bir kadının kendi tenasül organını tutması abdestini bozmaz.)
Not: Bu gibi ihtilaflı meselelerde ihtiyata riayet edilmesi daha iyidir. Hanefî mezhebinde olan bir kimse, kendi mezhebine göre abdesti bozmayıp başka mezhebe göre abdesti bozan bir hal ile karşılaştığı zaman, ihtilaftan kurtulmak için abdest almalıdır. Böyle hareket etmek, bilhassa imamlar için mendubdur.

ŞAFİ MEZHEBİ ABDEST HÜKÜMLERİ

ABDEST

Abdest anlamına gelen vudû kelimesi vedaet kökünden gelir. Lügat mânâsı güzellik, parlaklık demektir. Şer’î mânâsı ise ‘niyetle beraber ab­dest azalarında su  kullanmak’ demektir.   Vedû şeklinde  okunursa abdestte kullanılan  su anlamına gelir.  Bu suya, azaların bu suyla temizlenmesinden ötürü böyle bir isim verilmiştir.

Abdestin   Farzları

Abdestin farzları altıdır:    .

1. Niyet

2. Yüzü yıkamak

3. Ellerle beraber kolları yıkamak

4. Başın bir kısmını meshetmek

5. Topuklara kadar ayakları yıkamak

6. Tertib

Abdestin meşruiyeti ve farzları hakkındaki asıl, şu ayettir:

Ey inananlar, namaza dur(mak iste)diğiniz zaman yüzlerinizi, dirsek­lere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın). (Mâide/6)

Niyet

İbadetler, ancak niyet ile âdetlerden ayrılır. Abdest de bir ibadettir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Ameller niyetlere göredir. Kişi için ancak niyet ettiği vardır.[1][1]

Yani ibadetler ancak niyetle sahih olur, niyetle ibadet sayılır. Ancak ihlas ile yapılan amelden ecir elde edilir.

Niyetin   Tarifi

Niyet’in lügat mânâsı, kasdetmektir. Şer’î mânâsı ise, bir işin yapılmasıyle beraber olan kast demektir. Niyetin yeri kalptir, dil ile söyle­mek de sünnet’tir. Niyetin kalpteki keyfiyeti ‘Abdestin farzına niyet ediyo­rum’ veya ‘Abdestsizliği kaldırmaya niyet ediyorum’ veya ‘Namaz kılmayı kendime helâl kılmak için niyet ediyorum’ demektir. Niyetin başlama vakti yüzü yıkarkendir. Çünkü yüz, abdestin en zor yıkanan âzasıdır.

Yüzü Yıkamak

Allah Teâlâ ‘Yüzlerinizi yıkayın’ (Mâide/6) buyuruyor. Yüzün yıkan­ma hududu, saç kıllarının bittiği yerden çenenin altına kadardır. Genişlik bakımından da kulaktan kulağa kadardır. Yüzdeki kaşları, kiprikleri ve sakal gibi kılların hem yüzeyini, hem de diplerini yıkamak farzdır. Çünkü bol ve sık sakal hariç, diğerleri yüzün parçası sayılır. Bol ve sık sakaldan maksat, dipleri görünmeyen sakaldır. Böyle sakalın sadece yüzeyini yıkamak yeterlidir.

Ellerle  Beraber  Kolları  Yıkamak

Allah Teâlâ ‘Dirseklere kadar ellerinizi yıkayın’ (Mâide/6) buyuruyor. Bu ayetteki iîa.edaü mea anlamındadır. Şu rivayet buna delâlet eder:

Ebu Hüreyre abdest alırken önce yüzünü yıkadı, sonra pazusuna kadar sağ kolunu, sonra aynı şekilde sol kolunu yıkadı.  Sonra basma mesnetti, sonra topukları dahil sağ ayağını, sonra aynı şekilde sol ayağını yıkadı ve ‘Ben, Hz. Peygamber’in, böyle abdest aldığını gördüm’ dedi.[2][2]

Yıkanan âzalardaki kılların da yıkanması vacibdir. Eğer tırnakların altında, suyun deriye ulaşmasına mâni olacak kadar kir varsa veya armağında suyun deriye değmesine mâni olan bir yüzük varsa abdest sahih olmaz.

Abdullah b Amr şöyle rivayet ediyor: Hz. Peygamber ile beraber Mekke’den Medine’ye giderken yolda bir su gördük. Bazıları aceleyle koşup abdest aldılar. Hz. Peygamber onların topuklarına su değmedığım görünce şöyle buyurdu:

Ateşten ötürü vay topuklara, abdestinizi tam alınız.[3][3]

Bir kişi abdest aldı, ayağında tırnak kadar su değmeyen bir yerbıraktı. Bunu gören Hz. Peygamber ‘Dön ve yeniden abdest al1dedi.

Adam yeniden abdest alıp namazını kıldı.[4][4]

İşte bu iki hadîs, yıkanması gereken azalardan birinde yıkanmayan . küçük bir parça kaldığında, abdestin sahih olmadığına delâlet eder.

Başı  Meshetmek

Bir kıl dahi olsa başın bir kısmını meshetmek gerekir. Çünkü Allah Teâlâ ‘Başlarınızı mesnedin’ (Mâide/6) buyurmuştur. Muğire b. Şube, Hz. Peygamber’in abdest aldığını, sadece nasiyesini ve sarığını meshettiğini ri­vayet etmiştir.[5][5]

Eğer abdest alırken mesh yerine, başın tümü veya bir kısmı yıkanırsa olur. JYasiye’den maksat, başın ön tarafıdır ve baştan bir parçadır. Hz. Peygamber’in nasiye üzerine meshetmekle yetinmesi, farz olan mesh’in, başın hududundaki parçalardan birine meshetmek olduğuna delâlet eder. Başın hangi parçasına meshedilirse edilsin, farz olan mesh yerine getirilmiş olur.

Topuklara  Kadar Ayakları Yıkamak

Allah Teâlâ ‘Ayaklarınızı da topuklara kadar (yıkayın)’ (Mâide/6) bu­yurmuştur. Topuklar bilindiği gibi, bacak kemikleriyle, ayak kemiklerinin birleştiği yerdeki çıkıklardır. Burada da ila. edatı mea anlamındadır. Bunun böyle olduğuna yukarıda geçen Ebu Hüreyre hadîsi delâlet eder. Çünkü Ebu Hüreyre ayaklarını, topukların yukarılarına kadar yıkamış ve Hz. Peygamberin de böyle abdest aldığını söylemiştir. İki ayağı da tırnak kadar bile kuru kalmamak üzere iyice yıkamalı ve suyu, ayaklarda bulu­nan kılların altına kadar ulaştırmahdır.

Tertibe Riayet Etmek

Tertibin farz olduğu, Mâide sûresinin 6. ayetinden anlaşılmaktadır. Bu ayette abdestin farzları tertipli olarak zikredilmiştir. Tertibe riayet et­menin farz olduğu Hz. Peygamber’in fiilinden de anlaşılmaktadır. Çünkü Hz. Peygamber daima ayetteki tertibe riayet ederek abdest alırdı. Nitekim bu husus, sahih hadîslerle sabit olmuştur. Bu sahih hadîslerden biri de sözü geçen Ebu Hüreyre hadîsidir. O hadîste sümme edatıyla atıf yapılmıştır ve bu da âlimlerin ittifakıyle tertib içindir.

İmam Nevevî şöyle diyor: ‘Şafii uleması Hz. Peygamber’in abdestinin keyfiyeti hakkında Sünnet’ten ve sahabeden bol miktarda sahih hadîslerle delil getirmişlerdir’.[6][6]

Bütün bu hadîsler ve bunları rivayet eden sahabîler, Hz. Peygam­ber’in abdestini tertipli olarak vasıflandırmıslardır. Sahabîler, Hz. Peygam­ber’in abdest aldığını birçok defa gördükleri halde, Hz. Peygamber’in tertibe riayet etmeden abdest aldığını hiç kimse rivayet etmemiş ve fakat Hz. Peygamber’in azalarını birer, ikişer ve üçer defa yıkadığını rivayet etmişlerdir.  Hz.  Peygamber’in  bu şekilde abdest alması,  Kur’an’da emredilen abdestin açıklamasıdır. Eğer tertibin terkedilmesi caiz olsaydı, caiz olduğunun bilinmesi için Hz. Peygamber bazı durumlarda tertibe riayet etmeyi terkederdi. Tıpkı abdest azalarını bazı vakitlerde bir, bazı vakitlerde iki, bazı vakitlerde de üç defa yıkadığı gibi.

Abdestin   Sünnetleri

Abdestin birçok sünneti vardır. En önemlileri şunlardır:

1. Abdestin başında besmele çekmek.

Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: “Ashabdan bazıları abdest için su aradılar, fakat bulamadılar. Hz. Peygamber ‘Yanında su olan var mı?’ diye sordu. Hz. Peygamber’e biraz su getirildi. Hz. Peygamber elini su kabına soktu ve ‘Haydi, Allah’ın ismiyle abdest alın’ dedi. Hz. Peygamber’in parmaklarının arasından su fışkırdığını gördüm. Bütün sahabîler abdest aldı. Sayıları yetmiş kişiye yakındı”.[7][7]

2. Elleri su kabına sokmadan önce üç defa yıkamak.

Şöyle rivayet edilmiştir: ‘Abdullah b. Zeyd’e, Hz. Peygamber’in ab-desti soruldu. Abdullah, içinde su bulunan bir kap istedi. Onların öğrenmeleri için Hz. Peygamber’in âbdesti gibi abdest almaya başladı. Önce su kabından eline su dökerek üç defa ellerini yıkadı. Sonra avucuyla kaptan su alarak yüzünü yıkadı, sonra başını mesnetti, sonra ayak­larını yıkayarak abdestini bitirdi’.[8][8]

3. Misvak kullanmak.

Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Eğer ümmetime zorluk verme korkusu olmasaydı, her abdestte mis­vak kullanmalarını emrederdim.[9][9] Bu hadîs, misvak’ın müstehab olduğuna delildir.

4-5. Mazmaza (ağıza su vermek) ve istinşak (buruna su vermek),

Ağıza ve buruna sağ el ile su verilmeli, fakat burun sol el ile temiz­lenmelidir. Abdullah b. Zeyd’in yukarıda geçen hadîsinde Abdullah’ın abdest alırken üç kere mazmaza, üç kere istinşak yapıp ağzını ve burnu­nu temizlediği belirtilmiştir.

6. Gür sakalı hilallemek (parmaklarla karıştırmak).

Enes b. Mâlik şöyle rivayet ediyor: “Hz. Peygamber abdest aldığı za­man bir avuç su alır, çenesinin altına serperek sakalını parmaklarıyla karıştırır ve ‘Rabbim bana böyle yapmamı emretti’ derdi’.[10][10]

7. Başın tamamını meshetmek.

Abdullah b. Zeyd hadîsinde Hz. Peygamber’in, ellerini başın ön ta­rafından başlayarak ensesine kadar götürdüğü, ensesinden de tekrar başının ön tarafına kadar getirdiği rivayet edilmiştir:

8. El ve ayak parmaklarının arasını hilallemek; (karıştırmak suretiyle oradaki kirleri temizlemek).

Ellerin parmaklarını hilallemek, elleri birbirine geçirerek yapılır. Ayak parmaklarının arasını ise sol elin küçük parmağı ile, sağ ayağın küçük parmağından başlayarak sol ayağın küçük parmağına kadar temizlemeli­dir.

Lekit b. Sebire şöyle diyor: ‘Ey Allah’ın Rasûlü! Bana abdesti anlat’ dedim. Hz. Peygamber ‘Abdesti tam olarak al, parmaklarının arasını hi­lalle ve oruçlu değilsen burnunu bol su ile temizle’ dedi.[11][11]

Mustavrid’den şöyle rivayet ediliyor: ‘Hz. Peygamber’in, abdest alırken ayak parmaklarını serçe parmağıyla karıştırdığını gördüm’.[12][12]

9. Kulakların içini ve dışını -yeni bir su ile- temizlemek.

İbn Abbas’ın Hz. Peygamber’den rivayet ettiğine göre Hz. Peygam­ber önce başını, sonra da kulaklarının içini ve dışını meshetmiştir.[13][13]

Başka bir rivayette de Hz. Peygamber’in başını meshettikten sonra şehadet parmağı ile kulaklarının iç kısımlarını, baş parmağı ile de dış kısımlarını rneshetmiş olduğu nakledilmiştir.[14][14]

Abdullah b. Zeyd şöyle demektedir: ‘Hz. Peygamber’in abdest alırken kulakları için yeni bir su aldığını gördüm’.[15][15]

10. Abdestin farz ve sünnetlerini üçer defa yapmak.

Hz. Osman ‘Size Hz. Peygamber’in nasıl abdest aldığını göstereyim mi?’ dedikten sonra, yıkanacak azaların tümünü üçer defa yıkadı ve meshedilecek azalan da üçer defa mesnetti.[16][16]

11. Sağ eli sol elden, sağ ayağı sol ayaktan önce yıkamak. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Abdest aldığınız zaman önce sağ taraftan başlayınız.[17][17] Ebu Hüreyre’nin abdestin farzları hususunda geçen hadîsi de buna delâlet eder.

12. Azaları ovarak yıkamak.

Abdullah b. Zeyd, Hz. Peygamber’in nasıl abdest aldığını anlattıktan sonra kollarını sıvayarak Hz. Peygamber’in abdest alış şeklini yaparak gösterdi.[18][18]

13. Azaları ara vermeksizin peşpeşe yıkamak.

Bu da Hz. Peygamber’e tâbi olmak demektir. Çünkü daha önce ge­çen hadîslerden, Hz. Peygamber’in ara vermeden abdest aldığı anlaşılmaktadır.[19][19]

14. Gurretve tacil’i uzatmak.

Gurret, yüzü yıkarken başın önünden bir kısmını da yıkamaktır. Tacil ise, kolları yıkarken pazunun bir kısmını, ayakları yıkarken de topukların üst kısımlarından birazını yıkamaktır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Benim ümmetim kıyamet günü, abdestin eserinden ötürü ‘gurren muhaccelin’ (yüzleri, elleri, ayaklan pırıl pırıl parlayan ümmet) diye çağrılır. Bu nedenle abdest alırken yüzle beraber başın ön tarafından birazını, kollar ve ayaklar ile beraber de biraz yukarılarım yıkamak güzel olur.

15. Su hususunda israf ve cimriliğe kaçmamak.

Enes b. Mâlik, Hz. Peygamber’in 1 müdd ile abdest aldığını rivayet etmiştir.[20][20]

Müdd  hacim   itibariyle yaklaşık   10  cm.  uzunluğunda  bir  kap demektir.

16. Abdest alırken kıbleye dönmek.  Çünkü kıble, yönlerin en şerefi isidir.

17. Hz. Peygamber’e uyarak, abdest esnasında konuşmamak.

18. Âbdesti bitirirken aşağıdaki gibi şehadet ve dua etmek.

Allah’tan başka ilah olmadığına, Allah’ın bir ve tek olduğuna, ortağı bulunmadığına şahitlik, ediyorum. Yine şahitlik ediyorum ki Muhammed, Allah’ın kulu ve rasûlü’dür.1

Allahım! Beni tevbe eden ve temiz olan kullarından eyle.[21][21]

Ey Allahım! Sana hamd ile seni her türlü ortaktan tenzih ederim! Senden başka ilah olmadığına şehadet ediyor ve senden af dileyerek dergâhına yöneliyorum.[22][22]

Abdestin   Mekruhları

1. Suyu israf etmek.

2. Suyu gereğinden az kullanmak. Çünkü ikisi de Sünnet’e aykırıdır. İsraf etmeyin; zira Allah israf edenleri sevmez.

(A’raf/31)

İsraftan maksat, mutedil sınırı aşmaktır. Hz. Peygamber şöyle bu­yurmuştur:

Bu ümmetten bir kavim gelecek abdest, gusül ve dua’da israfa kaça­caklardır.[23][23]

2. Sol eli sağ elden, sol ayağı sağ ayaktan önce yıkamak. Çünkü böyle yapmak Hz. Peygamber’in fiiline terstir.

3. Abdest âzalarının -şiddetli soğuk veya sıcak olup da kurulanama^-yan âzalardaki suyun eziyet vermesi, kirlenmesi gibi mazeretler hariç-mendil   veya   havlu   ile   kurulanması.   Abdest   aldığı   zaman   Hz. Peygamber’e mendil veya havlu getirildiği, Hz. Peygamber’in ise azalarını kurulamadığı rivayet edilmiştir.[24][24]

4. Suyu yüze çarpmak. Suyu yüze çarpmak, yüzün şerefine uygun düşmez.

5. Üç kere yıkanan azayı, dördüncü defa yıkamak veya üç kere meshedilen azayı dördüncü defa meshetmek veya üçten az yapmak. Çünkü Hz. Peygamber azalarını, üçer kere yıkayarak abdest aldıktan sonra şöyle buyurmuştur:

İşte abdest böyledir. Bunu fazlalaştıran veya eksilten münker bir iş yapmış ve zulmetmiş olur.[25][25]

Bu hadîsten murad, Sünnet’in üçten fazla veya eksik olduğunu söy­leyen kimsenin kötü bir iş yapmış ve zulmetmiş olacağıdır.

6. Mazeret olmaksızın, abdest azalarını başkasına yıkatmak. Çünkü böyle yapmakta bir tür gurur vardır, bu da kulluğa ters düşer.

7. Oruçlu iken mazmaza ve istinşak’ta aşırıya kaçmak. Çünkü bu du­rumda suyun boğaza kaçıp orucu bozması sözkonusudur. Hz. Peygam­ber ‘Eğer oruçlu değilsen, istinşak’ta mübalağa yap’ buyurmuştur.[26][26] Maz­maza da istinşak’a kıyas edilir.

Abdesti   Bozan   Şeyler Abdesti bozan şeyler beştir:

1. Ön ve arkadan çıkan sidik, dışkı, kan ve yellenme ile abdest bozulur.

Allah Teâlâ ‘Biriniz tuvaletten gelmişse…’ (Nisa/43) buyurmuştur. Ayetin metnindeki gâît kelimesi ‘def-i hacet yapılan yer’ anlamına gelir. Aynı zamanda çukur ve kuytu yere de gâit denir. Zira insan def-i hacet yapmak için gözlerden uzak olan bu tür yerlere gider. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Abdesti bozulduğu zaman, abdest almadıkça Allah hiçbirinizin na­mazını kabul etmez.[27][27]

Hadramutlu biri, Ebu Hüreyre’ye ‘Küçük hades nedir?’ diye sorduğunda, Ebu Hüreyre ‘Sesli veya sessiz yellenmektir’ diye cevap vermiştir.

Ön ve arkadan çıkan şey temiz olsa bile buna kıyas edilir, [28][28] Mütemekkin olmadığı halde uyumak.

Mütemekkin olarak oturmak, kişinin makatını sağlam bir yere tam olarak koyup oturmasıdır. Gayr-ı mütemekkin ise, yerle kalça arasında bir mesafe olduğu halde oturmaktır. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Kim uyursa abdest alsın.2

Makatını tam olarak yere koyup uyuyan kimsenin abdesti bozulmaz. Çünkü bu durumdayken kendisinden çıkan herhangibir şeyden haberdar olur. Bunun delili Enes’in naklettiği şu rivayettir:

Namaz için kamet edildi. Hz. Peygamber bir kişiyle gizli birşeyler konuşuyordu. Hz. Peygamber’in konuşması o kadar uzun sürdü ki sahabîler uyudu. Sonra Hz. Peygamber geldi ve namazı kıldırdı.[29][29]

Yine şöyle rivayet edilmiştir: ‘Hz. Peygamber’in ashabı uyuyor, sonra kalkıp abdest almadan namaz kılıyorlardı’.[30][30]

Bu, insan mütemekkin bir şekilde uyursa abdesti bozulmaz demektir.

Tabii ki sahabîler bizim bildiğimiz gibi yatar şekilde uyumuyorlardı. Çünkü onlar mescidde, Hz. Peygamber’in konuşmasını bitirmesini ve ge­lip namazı kıldırmasını bekliyorlardı.

3. Sarhoşluk, baygınlık, hastalık veya delilikten ötürü aklın gitmesi de abdesti bozar.  Çünkü  bu  gibi durumlarda  insanın kendisinden ne çıktığım bilmesi mümkün değildir. Ayrıca bu durumu uykuya kıyas ediyoruz. Madem ki abdest, uyku ile bozuluyor, öyleyse bu gibi şeylerle haydi haydi bozulur.

4. Erkeğin, karısının veya yabancı bir kadının bedeninin herhangibir yerine örtü olmaksızın dokunması abdesti bozar.  Bu durumda hem erkeğin, hem de kadının abdesti bozulur. Yabancı kadından maksat, o kişiye evlenmesi helâl olan kadın demektir. Allah Teâlâ abdesti bozan şeyleri zikrederken şöyle buyurmuştur:

Veya kadınlara dokunmuş iseniz. (Nisa/43)

5. İster ön, ister arka olsun kişinin kendisinin veya başkasının tenasül   uzvuna   dokunması   da   abdesti   bozar.   Dokunma,   el   ve parmakların iç kısmı ile ve örtü olmaksızın olursa abdesti bozar.

Yapılabilmesi  İçin Abdestin  Şart Olduğu  Şeyler

1. Namaz kılmak için. Çünkü Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur:

Ey iman edenler! Namaza durmak (istediğiniz) zaman yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın. Başlarınızı mesnedin. Ayaklarınızı topuklara kadar yıkayın. )       (Mâide/6)

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Birinizin abdesti bozulduğu zaman, abdest almadıkça Allah onun namazını kabul etmez.[31][31]

2. Kabe’yi tavaf etmek için. Çünkü tavaf da namaz gibidir, tavaf ya­parken de abdestli olmak vacibdir. Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:

Beyt’i tavaf etmek de namaz gibidir. Ancak tavaf yaparken konu­şulabilir. Kim tavaf esnasında konuşursa, sakın hayırdan başka birşey söylemesin.[32][32]

3. Mushafa dokunmak ve mushafı taşımak için de abdestli olmak şarttır.

Ona temizlenmiş olanlardan başkası el süremez.

(Vakıa/79)

Hz. Peygamber de şöyle buyurmuştur:

Kur’an’a ancak temiz; abdestli olan el sürebilir.[33][33]

Hz. Peygamber’in Farzlarını ve Müekked Sünnetlerini Gözeterek Aldığı Abdestin Şekli, Fazileti ve Bu Şekilde Kılınan  Namazın  Fazileti

Hz. Osman su istedi. Su gelince kap’tan eline su dökerek iki elini de üçer kere yıkadı. Sonra mazmaza yaptı (ağzına su verdi), sonra burnuna su verdi ve sümkürdü. Sonra yüzünü, sonra kollarını dirseklerle beraber üçer defa yıkadı. (Diğer bir rivayette ‘Sonra sağ elini, sonra sol elini üç defa yıkadı Sonra başını meshetti. Sonra ayaklarını topuklanyla beraber > üçer kere yıkadı’. Başka bir rivayette ‘Sonra sağ ayağını, sonra sol ayağını’

Sonra da (Hz. Peygamber’., benim şu anda aldığım  gördüm’ dedi. Hz. Peygamber abdestını bmnnce de

şöyle buyurdu:

Kim benim bu abdestim gibi abdest ahr, sonra iki rekat namaz Ssa ve^ namaz içinde kalbine dünya ile ilgih b.rşey geürmezse, Allah onun geçmiş günahlarını affeder.[34][34]


[1][1] Buharî/l; Müslim/1907

[2][2] Müslim/246

[3][3]  Buharî/i6l; Müslim/24l

[4][4]  Müslim/243

[5][5]  Müslim/274

[6][6] Nevevî, el-Mecmu, 1/484

[7][7] Neseî, I/6l

[8][8] Buharî/2183; Müslim/235

[9][9] Buharî/847; Müslim/252, (Ebu Hüreyre’den)

[10][10] Ebu Dâvud/145

[11][11]  Ebu Dâvud/142; Tirmizî/788 ve başka muhaddisler

[12][12] İbn Mâce/446

[13][13] Tirmizî/36, (Hadîs’in sahih olduğunu söylemiştir).

[14][14]  Neseî, 1/74

[15][15] Hâkim, 1/151. (Zehebî sahih olduğunu söylemiştir).

[16][16] Müslim/230

[17][17] İbn Mâce/402

[18][18] ima Ahmed, Müsncd, IV/39

[19][19] Buharî/136; Müslim/246

[20][20] Buharî/198

[21][21] Tİrmizî/55

[22][22] Neseî, A’mal’ul-Yevm ve’1-Leyte; Nevevî, Ezkâr

[23][23] Ebu Dâvud/96

[24][24] Buharî/256; Müslim/317

[25][25] Ebu Dâvud/135. (İmam Nevevî el-Mecmu adlı eserinde bu hadîsin sahih olduğunu söyler).

[26][26] Ebu Dâvud/142

[27][27]  Buharî/135; Müslim/225, (Ebu Hüreyre’den)

[28][28] Ebu Dâvud203

[29][29] Müslim/376

[30][30] Buharî/541, 544-545

[31][31] Buharî/135; Müslim/225. ‘Hiçbir namaz abdestsiz kabul edilmez”. (Müsüm/224)

[32][32] Tirmizî/960; Hâkim, 1/459. (Hâkim sahih olduğunu söylemiştir)

[33][33] Dârekutnî, 1/459

[34][34] Buharî/162


Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.