Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
11 yıl önce tarafından yazıldı, 217 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

Üç aylar ve faziletleri

İslâm’ın mübarek saydığı hicrî kamerî aylardan Recep, Şaban ve Ramazan ayları. Bu aylar ve diğer dokuz ayın süreleri, ayın hareketlerine göre belirlenmektedir. Kameri ayların süresi, şemsî ayların süresine nazaran değişiklik arzeder. Kamerî sene, şemsî seneden on bir gün daha kısadır. Ayrıca kamerî ayların diğer bir özelliği şemsî aylarda olduğu gibi senenin aynı mevsimine değil, değişik mevsimlerine tesadüf etmesidir. Mesela, kamerî bir ay olan Ramazan ayı, senenin mevsimlerini dolaşır. Hicrî ve kamerî aylar arasında küçük önem taşıyan ve “üç aylar” diye adlandırılan Receb, Şaban ve Ramazan ayları mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasının sebepleri arasında Hz. Peygamber (s.a.s)’in bu aylar hakkında verdiği haberler gösterilebilir. Rasûlüllah (s.a.s) bir hadis-i şerifinde; “Recep Allah’ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır” buyurmuştur. Ayrıca Peygamber Efendimiz, Receb ayı girince, ” Âllahım! Receb ve Şabanı bize mübarek kı!! Bizi Ramazana ulaştır” diye dua ederdi.

Üç ayların değerini ifade eden diğer bir önemli özellik ise beş mübarek kandil gecesinden dördünün bu aylar içinde olmasıdır. Regaib gecesi, Recep ayının ilk cuma gecesine, Mirac gecesi, Recep ayının yirmi yedinci gecesine, Berat gecesi, Şaban ayının on beşinci gecesine, Kadir gecesi ise Ramazan ayının yirmi yedinci gecesine rastlar.

Hz. Peygamber (s.a.s) Şaban ayında çok oruç tutardı. Hz. Aişe, Rasûlüllah (s.a.s)’ın bu aydaki orucu hakkında şöyle der: “Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim” (Tecrid-i Sarih, VI, 295).

Ramazan ayının fazileti ise çok daha yücedir. Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyurmaktadır: “Ramazan geldiğinde Cennet kapıları açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da bağlanır” (Müslim, Kitâbu’s-Sıyam, 1).

Receb ve Şaban ayları, rahmet ayı olan Ramazanı karşılayan aylar olup Ramazan ayının müjdecisidir. Dinimizde ayrı bir değeri olan üç ayların, kişide insanî özelliklerin olgunlaşmasında ve iradenin kontrol altına alınmasında rolü büyüktür. Zira Receb ve Şaban aylarının feyzinden ve bu aylarda bulunan Regaib, Mirac ve Berat gecelerinin rahmetinden istifade yolunu tutan bu kişi Ramazan ayında ise her türlü kötülükten kendini uzak tutar ve insanî vasıflarının artmasına gayret eder. Nihayet Kadir gecesinde yapacağı ibadet ve tevbe ile manevî hazza ulaşır.

Bu nedenle özellikle, bu aylarda bol bol istiğfar etmek, namaz kılmak, oruç tutmak, Kur’ân okumak ve dua etmek en uygun davranışlardır

 

 

Recep Ayı ve Fazileti

Kamerî ayların yedincisi; İslamî takvimin aylarından biri Muharrem ile başlayan ve Zilhicce ile sona eren Kamerî takvim aylarının yedincisi olan Receb, aynı zamanda “üç aylar”ın ilkidir.

“Receb” kelimesi; herhangi bir şeyden korkmak, utanmak veya bir kimseyi heybetinden dolayı ululamak ve tazim etmek manalarına gelir (M.Z. Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, İstanbul 1983, III, 18-19).

Cahiliye devrinde Araplar, putları için bu ayda kurban keserlerdi. Araplar arasında mukaddes bilinen Receb ayı, haram aylardan (eşhur-i hurum) biridir. Diğer üç haram ay ise, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem idi. Receb ayı, birbirini takip eden aylardan hemen sonra gelmediği ve yedinci sırada olduğu için “Recebül-ferd” adı da verilmiştir.

Haram aylarda harb etmek Araplar arasında yasak kabul edilmişti, hatta bu uygulama İslâm’ın başlangıcında da yürürlükteydi. Buna sebep, Mekkelilerin bu aylarda geçimlerini temin etmeleri, Kâbe ziyaretçilerinin emniyetinin sağlanması idi.

Hz. Muhammed (s.a.s), Abdullah b. Cahş komutasında bir grup muhacir sahabiyi Kureyş kervanından haber getirmesi amacıyla Nahle’ye göndermişti. Keşif gayesiyle sefere çıkılmasına rağmen bölükte bulunanlar, müşriklerin kendilerine yaptıkları kötülükleri hatırlayarak kervana saldırdılar. Bu olayın gerçekleştiği gün Receb ayının son günü idi. Halbuki müslümanlar, Receb ayının bittiğini ve Şabana girildiğini sanıyorlardı. Kervandan iki kişiyi esir aldılar, bir kişiyi öldürdüler ve kervanı alıp Hz. Peygamber’e getirdiler. Müşrikler, Araplarca savaşmanın kesinlikle yasak olduğu Receb ayında bu hadisenin oluşunu fırsat bilerek, “Muhammed haram ayını helâl saydı” tarzındaki ifadelerle… propagandaya başladılar. İşte bu olay üzerine Bakara süresinin 217. ayeti nazil oldu: “Ey Muhammed! Sana hürmet edilen ay’ı, o aydaki savaşı sorarlar. De ki: O ayda savaşmak büyük suçtur. Allah yolundan alıkoymak, Allah’ı inkâr etmek, Mescid-i Haram’a engel olmak ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne çıkarmak ise öldürmekten daha büyüktür! Güçleri yeterse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. İçinizden dininden dönüp kâfir olarak ölen olursa, bunların işleri dünya ve ahirette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır, onlar orada temellidirler” (2/217).

Receb ay’ı, içinde iki kandil gecesi bulunması açısından da faziletli bir aydır. Receb ayının ilk cuma gecesi Regaib kandilidir. İslâm âlimleri, Hz. Peygamber (s.a.s)’in bu gecede Yüce Allah’ın manevi ikramlarına eriştiğini, bu sebeple şükür ve haced için namaz kıldığını bildirmektedirler. Bu gece hakkında halk arasında bilinen şekliyle, Regaib gecesi Hz. Peygamber (s.a.s)’in anne rahmine düştüğü gecedir, tarzındaki ifade yanlış bir iddiadan ibarettir.

Yine Receb ayının yirmi yedinci gecesi İslâm dünyasında Mirâc gecesi olarak kutlanır. Olay hakkında Kur’an-ı Kerim’de başlı başına “İsrâ” suresi indirilmiştir. Beş vakit namaz bu gecede farz kılınmış, bu gece nâzil olan Bakara suresinin son ayetleri ile müslümanların sıkıntılarının sona ereceği ve Muhammed ümmetine Allah’a ortak koşmadıkları, tevhidden ayrılmadıkları takdirde Cennete girecekleri müjdelenmiştir. Ayrıca İsrâ suresinin bir bölümünde İslâm’ın bir özeti, on iki esas halinde bu gecede bildirilmiştir:

Allah ile beraber başka bir ilah edinme; yoksa yerilmiş, tek başına kalmış olursun. Rabbin, yalnız kendisine tapmanızı ve ana babaya iyilik etmeyi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, senin yanında iken ihtiyarlayacak olursa, onlara karşı “öf” bile demeyesin, onları azarlamayasın! İkisine de hep tatlı söz söyleyesin! Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve; Rabbim! Küçükken beni yetiştirdikleri gibi sen de onlara merhamet et!” de. İçinizde olanı en iyi Rabbiniz bilir. İyi kimselerseniz bilin ki O şüphesiz, kendine baş vuranları bağışlar. Yakınına, düşküne, yolcuya hakkını ver; elindekilerini saçıp savurma. Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar, şeytan ise Rabbine karşı pek nankördür. Rabbinden umduğun rahmeti elde etmek için, hak sahiplerinden yüz çevirmek zorunda kalırsan, onlara hiç değilse tatlı bir söz söyle. Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme; büsbütün de açıp tutumsuz olma; yoksa pişman olur, açıkta kalırsın. Doğrusu senin Rabbin dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre verir. O kullarını gören ve haberdar olandır. Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da size de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz büyük bir günahtır. Sakın zinaya yaklaşmayın; doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur. Allah’ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Haksız yere öldürülenin velisine bir yetki tanımışızdır. Artık o da öldürmekte aşırı gitmesin. Zira kendisi ne de olsa yardım görmüştür. Yetimin malına -ergin çağa ulaşana kadar- en güzel şeklin dışında yaklaşmayın. Ahdi de yerine getirin, doğrusu verilen ahidde sorumluluk vardır. Bir şeyi ölçtüğünüz zaman, ölçüyü tam tutun, doğru terazi ile tartın. Böyle yapmak, sonuç itibariyle daha güzel ve daha iyidir. Bilmediğin şeyin ardına düşme; doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin. Rabbinin katında bunların hepsi beğenilmeyen kötü şeylerdir. Bunlar Rabbinin sana bildirdiği hikmetlerdir. Sakın Allah ile beraber başka tanrı edinme. Yoksa yerilmiş ve kovulmuş olarak Cehenneme atılırsın” (el-İsra, 17/23-39).

Bu ayet ve mesajların indiği Mirac gecesi, Receb ayının yirmialtıncı gecesi olduğundan, Receb ayının önemli bir kudsiyeti vardır.

Receb, Allahü teâlânın ayıdır. Receb ayına ikrâm edene, saygı gösterene, Allahü teâlâ dünyâda ve âhirette ikrâm eder. (Hadîs-i şerîf-Gunyet-üt-Tâlibîn)
Receb’in ilk Cumâ gecesini ihyâ edene (saygı gösterene) , Allahü teâlâ kabir azâbı yapmaz. Duâlarını kabûl eder. Yalnız, yedi kimseyi affetmez ve duâlarını kabûl etmez. Fâiz alan veya veren, müslümanları aşağı gören, anasına-babasına eziyet eden, karşı gelen çocuk; müslüman olan ve şerîate dîne uyan kocasını dinlemeyen kadın, şarkı ve çalgıcılığı san’at edinenler, livâta ve zinâ edenler, beş vakit namazı kılmayanlar. (Hadîs-i şerîf-Gunyet-üt-Tâlibîn)
Receb-i şerîfin bir gün evvelinden, bir gün ortasından ve bir gün de sonundan oruç tutana Receb-i şerîfin hepsini tutmuş gibi, Hak teâlâ hazretleri lütf ve ihsânda bulunur. (Hadîs-i şerîf-Miftâh-ul-Cenne)
Receb ayının her gecesi kıymetlidir. Receb ayı Âdem aleyhisselâmdan beri kıymetli idi. Her ümmet, bu aya saygı gösterirdi. (Kutbüddîn İznikî)

 

 

Dört kıymetli aydan biridir. Bir âyet-i kerime meali:
(Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı günden beri, ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü, haram [hürmetli] olan aylardır.) [Tevbe 36]

Resulullah efendimiz, Receb ayına çok değer verir ve “Ya Rabbi, Receb ve Şabanı bizler için mübarek kıl ve bizi Ramazana eriştir” diye dua ederdi.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Haram aylar, Receb, Zilkade, Zilhicce ve Muharrem’dir.) [İbni Cerir]

(Haram aylarda Perşembe, Cuma ve Cumartesi günleri oruç tutana iki yıllık ibadet sevabı yazılır.) [Taberani]

(Haram aylarda bir gün oruç tutup bir gün yemek çok faziletlidir.) [Ebu Davud]

(Receb ayında Allahü teâlâya çok istiğfar edin; çünkü Allahü teâlânın, Receb ayının her vaktinde Cehennemden azat ettiği kulları vardır. Ayrıca Cennette öyle köşkler vardır ki, ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Cennette öyle köşkler vardır ki, onlara ancak Receb ayında oruç tutanlar girer.) [Deylemi]

(Allahü teâlâ, Receb ayında oruç tutanları mağfiret eder.) [Gunye]

(Receb-i şerifin bir gün başında, bir gün ortasında ve bir gün de sonunda oruç tutana, Receb’in hepsinde tutmuş gibi sevab verilir.) [Miftah-ül-cennet] (Başında demek, ayın ilk günleri demektir. Ortası, ortadaki günlere yakın olan günler, sonu da, ayın son günleri demektir.)

(Ramazan ayı dışında Allah rızası için bir gün oruç tutan, iyi bir yarış atının bir asırda alacağı mesafe kadar Cehennemden uzaklaşır.) [Ebu Ya’la]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez: Regaib gecesi, Şabanın 15. gecesi, Cuma gecesi, Ramazan bayramı ve Kurban bayramı gecesi.) [İ. Asakir]

(Allahü teâlâ, Receb ayında hasenatı kat kat eder. Bu ayda bir gün oruç tutan, bir yıl oruç tutmuş gibi sevaba kavuşur. 7 gün oruç tutana, Cehennem kapıları kapanır. 8 gün tutana Cennetin 8 kapısı açılır. 10 gün tutana, Allahü teâlâ istediğini verir. 15 gün oruç tutana, bir münâdi, “Geçmiş günahların affoldu” der. Allahü teâlâ, Nuh aleyhisselamı Receb’de gemiye bindirdi. O da, Receb ayını oruçlu geçirip oradakilere oruç tutmalarını emretti.) [Taberani]

(Receb’de, takva üzere bir gün oruç tutana, oruç tutulan günler dile gelip, “Yâ Rabbi, onu mağfiret et” derler.) [Ebu Muhammed]

 

Recep ayı sohbeti prof.M.Esad Coşan (Rahmetullahi aleyh)

Peygamber SAS Efendimiz’den İbn-i Asâkir’in ve diğer kaynakların Enes RA vasıtasıyla rivayet ettikleri bir hadis-i şerifle başlamak istiyorum:

(Kâne izâ dehale receb, kàl:) “Receb ayı girdiği zaman, Peygamber Efendimiz şöyle dua ederdi: (Allàhümme bâriklenâ fî recebe ve şa’bân, ve belliğnâ ramadàn!) Demek nasıl dua edermiş Peygamber Efendimiz receb ayı geldiği zaman: “Yâ Rabbi, receb ve şa’ban ayının hayrının, bereketinin, nimetlerinin farkında olup, onlardan hissesini alıp, hissedar olup, bereketlere nail olanlardan eyle!.. (Ve belliğnâ ramadàn) Bizi receb ve şa’ban ayını güzel geçirmiş bir kul olarak ramazana ulaştır…”

(Ve kâne izâ kânet leyletül cumuati kàl:) Cuma gecesi olduğu zaman da derdi ki: (Hâzihî leyletül garrâu) Bu ne mutlu, ne kadar pırıl pırıl, nûrânî, şâşaalı bir gecedir. (Ve yevmün ezher) Ne kadar mutlu ve pırıl pırıl nûrânî bir gündür.”

Evet, şimdi cumanın gündüzüne geldik. Nurlu, mübarek, şâşaalı, pırıl pırıl, mânevî bakımdan çok güzel bir günde bulunuyoruz. Allah-u Teâlâ Hazretleri kıymetini bilmeyi nasib eylesin…

Bu hadis-i şeriften anlaşılıyor ki, Peygamber SAS Efendimiz tâ receb ayının başından ramazanı gözlüyor. Ramazanı arzuluyor, ramazana ulaşmayı diliyor. Burdan da anlıyoruz, “Recebi şa’banı bize mübarek eyle, ramazana ulaştır.” Yâni bu receb, şa’ban, ramazan –biliyorsunuz– bizim üçaylarımızdır. Dedelerimiz bu ismi koymuşlar, Allah razı olsun onlardan… Dinimizle ilgili kitapları, kaynakları okuyup, inceleyip her şeyi en güzel tarzda yapmağa, ibadetleri yerine getirip Allah’ın rızâsını kazanmağa çalışan mübarek ecdadımız; nur içinde yatsınlar, kabirleri nur dolsun, ruhları şâd olsun, makamları a’lâ olsun…

Bu üçayların içinde güzel fırsatlar var, çok güzel geceler var, kandiller var… Bunun ilki regaib kandili… Regaib kandilinin zamanı nedir, recebin kaçıdır?.. Recebin kaçı olduğu belli olmaz. Receb ayının girmesinden sonra ilk perşembeyi cumaya bağlayan gecesi regaib kandilidir. Mübarek, rağbet edilmesi, ibadet edilmesi gereken gecelerden birisidir. Bu sene dün akşam yaşadık.

Şimdi recebin 26’sını 27’sine bağlayan gece mi’rac kandili var… Peygamber SAS Efendimiz’in mi’raca çıktığı bir güzel, mübarek gecedir. Ondan sonra şa’ban ayının onbeşinde beraet gecesi, berat kandilimiz var… Bir senelik kaderlerin, olayların, mukadderatın tesbit edildiği bir gecedir. Önemli bir gecedir. O bakımdan o geceye hazırlanmak lâzım!.. O gecede Allah’a sığınıp saidler zümresine katmasını, şakîler zümresine koymamasını dilemek, ona göre hazırlanmak lâzım!..

Receb ayı tevbe ayıdır. Tevbe dönüş demektir.

(Ve men tâbe ilallàhi tâballàhu aleyhi) “Kul Allah’a yönelirse, Allah da ona yönelir.” Asıl mânâsı bu… Demek ki, tevbe ne oluyor?.. Tevbe insanın yanlış yoldan, cahilâne yaşayıştan, câhilâne işlerden, günahlardan, haramlardan, kusurlardan gafletlerden sıyrılıp Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği yola, yöne dönmesi demek oluyor. Onun için bu receb ayı büyük bir tevbe ayıdır.

Cennetmekân Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddin Hocamız’ın Ramûzül Ehâdis isimli kitabından bir hadis-i şerifi daha okuyayım:

Buyurmuş ki Peygamber SAS Efendimiz: Bu uzun hadis-i şerif Taberânî’de rivayet edilmiş, Said ibn-i Ebî Râşid tarafından… Okuyalım, bakalım, ne var bu rivayette:

(Recebü şehrün azîm) Receb muazzam bir aydır, önemli bir aydır. Hürmetli bir aydır, büyük bir aydır. (yudàifullàhu fîhil hasenât) Allah-u Teâlâ Hazretleri bu receb ayında yapılan iyilikleri kat kat mükâfatlandırır. Ne demek?.. Başka aylarda yapılmış olsaydı aynı ibadet, verilecek olan mükâfatın kat kat fazlasını bu ayda verir. Bu mânâya geliyor.

Tabii receb ayında ilk düşüneceğimiz şey, tevbe etmektir. Yâni Allah-i Teâlâ Hazretleri’ne hulûs-u kalb ile yönelip, tevbe-i nasuh ile tevbe edip, bundan sonra artık Allah’ın sevgili kulları zümresine girmeğe çalışarak, sevgili kulları gibi hareket etmeğe çalışarak, iyi bir çizgiye gelmek, iyi bir istikamette, muntazaman, sağlam bir şekilde yürümek lâzım!..

Sonra, çok oruç tutardı Peygamber SAS Efendimiz receb ayında… Orucu da medhediyor. Orucun biliyorsunuz, insan iradesini eğitmekte çok etkisi var… İnsanoğlu yeme arzusuyla yaratılmış bir canlıdır. Bütün canlılarda bu arzu vardır. Yemek içmek arzusu, gıdasını temin etmek, karnını doyurmak isteği kuvvetli bir arzudur. İslâmda yeme içme oruç sûretiyle engellenerek –kendi kendimizi engelliyoruz. Yemiyoruz, içmiyoruz. Yemek hakkımız olduğu halde, içimizde iştihamız, arzumuz olduğu halde yemek, içmek ve bir takım kuvvetli duygulardan kendimizi men ediyoruz, tutuyoruz, alıkoyuyoruz.

Tabii, bu bir zorlama ile oluyor. Bu neyi getiriyor?.. İnsanın kendi arzularını yenmesini öğretiyor insana.. Kendi kendini dizgin altına almasını, zabt ü rabt altına almasını öğretiyor. Onun için receb ayında, tevbe ayı olduğu için oruç çok tavsiye edilmiş. Nasıl olacak?.. İnsan yememek sûretiyle azmini iradesini kuvvetlendirecek, nefsine hakim olacak. Nefsine hakim olmayı öğrenecek. Böylece tevbesi sağlam temellere dayanmış olacak. Sağlam bir şekilde yapılmış olacak ve tevbesinde sebatı, devamlılığı sağlanmış olacak.

(Fe men sàme yevmen min recebin) “Receb ayında bir gün oruç tutan kimseye, (fekeennemâ sàme seneten) sanki bir sene oruç tutmuş gibi sevaba nâil olur.” diyor Peygamber SAS aynı hadis-i şerifin devamında… Rabbimiz ekremül ekremîn olduğundan, en cömertlerin en cömerdi olduğundan, bizim acizâne nâcizâne yapmış olduğumuz ibadetlerimize, kat kat büyük büyük mükâfatlar veriyor. Hele meselâ Kur’an-ı Kerim’den biliyoruz, bir kadir gecesine tesadüf edip insan ihyâ etse, bin ay ibadet etmiş gibi, daha hayırlı bir sevab kazanıyor. Demek ki, recebde debir gün oruç tutsa, bir sene oruç tutmuş kadar mükâfat kazanacak.

(Ve men sàme minhü seb’ate eyyâmin gullikat anhü ebvâbü cehennem) “Receb ayında yedi gün oruç tutan kimseye cehennemin kapıları kapanır.” Biliyorsunuz, yedi kat cehennem olduğu rivayetlerde bildirilmiştir, yedi kapısı vardır. Cehenemin yedi kapısı ona kapatılır. Yâni, cehenneme girmeyecek.

(Ve men sàme minhü semâniyete eyyâmin futihat lehû semâniyetü ebvâbil cenneh) “Sekiz gün oruç tutana da, cennetin sekiz kapısı açılır. Biliyorsunuz cennette sekiz kapı var…

……..

Nuh AS’ı uzun uzun anlatmamız lâzım!.. Nuh AS Irak’ta yaşarken, Allah-u Teâlâ Hazretleri ona gemi inşa et diye emredince, o gemi yapmağa başladı. O zaman kavmi onunla alay etmeğe başladılar: “Allah Allah… Burda su yok, deryâ yok, niye gemi inşâ ediyorsun?” diye…

Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin lütfu çok, her şeyi biliyor. Allah’ın has peygamberleri de yanlış iş yapmazlar, Allah’ın emrini tutarlar. Tabii, o gemiyi inşa etti, ondan sonra tufan başladı. Tufan başlayınca, Allah emredilen kimseleri gemiye almasını istedi. Nuh AS gemiye aldığı mahlûklarla beraber tufandan kurtuldu. Onun gemiye binmesinin de receb ayı içinde olduğunu hadis-i şerifin devamı bildiriyor.

Başka bir hadis-i şerifle, bu receb ayıyla ilgili konuşmamızı tamamlayalım: Hasan-ı Basrî’den mürsel olarak rivayet edildiğine göre, Peygamber SAS buyurmuş ki:

(Recebü şehrullah) “Receb Allah’ın ayıdır. (Ve şa’bânü şehrî) Şa’ban benim ayımdır. (Ve ramadànü şehri ümmetî) Ramazan da ümmetimin ayıdır.” buyurmuş. Receb ayının Allah’ın ayı olması, Allah tarafından kullarının afvü mağfiret edilmesi dolayısıyladır. Receb tevbe ayıdır, kullar tevbe eder. Allah da receb ayında kullarının tevbesini kabul eder. Onları afvü mağfiret eyler, günahlarını bağışlar. Defter-i a’malleri bembeyaz olur.

Şa’ban Peygamber SAS Efendimiz’in benim ayım dediği bir ay… Tabii biz de, şa’ban ayında Peygamber SAS Hazretleri’ne bağlılığımızı, sünnet-i seniyyesine ittibâmızı, ona salât ü selâmımızı çok yaparak, şa’ban ayını da ibadetle tâatle geçirmeğe gayret etmeliyiz.

Ramazan da bizim, Ümmet-i Muhammed’in ayıdır. Ramazanda da gayretimizi son noktaya getirerek, bu aylarda başlamış olduğumuz güzel çalışmanın sonucunu, ekimin hasadını almalıyız. Zâten bazı kitaplarda bildiriliyor ki: “Receb ekim ayıdır, şa’ban bakım ayıdır, ramazan da mahsulün biçildiği, alındığı hasad ayıdır, biçme ayıdır. Mahsulü kazanma, alma ayıdır.” diye…

Demek ki, bütün bu rivayetlere topluca baktığımız zaman, bu üç aylık devre içinde insanın Cenâb-ı Hakk’ın sevdiği yola girmesi, tevbe edip ibadetlere başlaması, iyi bir müslüman olarak yaşaması, oruçlarla nefsini ıslah edip, iradesini kuvvetlendirip içini dışını temizlemesi, sevabları kazanması, mübarek bir hayat yaşaması; ramazana girince de, bunları arttırıp en son büyük mükâfata erip, dünyada da ahirette de bayrama ulaşması planlanmış oluyor. Kullara bir imkân ve fırsat olarak bahşedilmiş oluyor.

Peygamber SAS Efendimiz bir keresinde minbere çıkarken, her adımda amin dedi. Bir adım çıktı, “Amin..”; bir adım daha çıktı, “Amin..”; bir adım daha çıktı, “Amin..” Sebebini sordular hutbesi bittikten sonra:

“–Yâ Rasûlallah! Minbere çıktığınız zaman amin dediniz, her adımınızda bunu neden söylediniz?” diye…

Buyurdu ki:

“–Üç dua etti Cebrâil AS, ben onlara amin dedim. Birisi: ‘Annesine, babasına veya sadece onlardan birine ulaşmış bir evlât, onlara güzel hizmet edip, onların hayır duasını alıp cenneti kazanamadıysa yazıklar olsun o evlâda!.. Burnu yerde sürtsün!’ dedi, ben de amin dedim.”

Demek ki insanın evlât olarak, anne babasının rızasını kazanması, elini öpmesi, gönlünü alması, hizmet eylemesi, böylece cenneti kazanması gerekiyor. Sağlığında annesinin babasının gönlünü alarak, Allah’ın rızâsını kazanması, cennetlik olması gerekiyor.

“İkincisi: ‘Ben peygamber olarak bir kulun yanında anıldığım zaman, o kul bana salât ü selâm getirmezse; ona yazıklar olsun!.. Onun burnu yerde sürtsün!’ dedi Cebrâil AS… Ben de ona amin dedim.”

Burdan anlıyoruz ki, Rasûlüllah anıldığı zaman, biz hemen “Sallàhu aleyhi ve sellem” veyahut “Aleyhis salâtü ves selâm” dememiz lâzım, veyahut güzel salevatlardan birisini söylememiz lâzım!.. Hattâ bu arada parantez açarak hatırlatayım, cuma günlerinde salât ü selâmı çok etmek, çok söylemek Peygamber Efendimiz’in tavsiyesidir. Hazır bugün cuma günüdür. Receb ayının ilk cumasıdır. Onun için elinizi tesbihi alıp yüz kere, bin kere yapabildiğiniz kadar Peygamber Efendimiz’e salât ü selâmı bugün çokça yapmaya çalışın sevgili dinleyiciler!..

“Üçüncüsü de: ‘Ramazan eriştiği halde bir kula, o ramazanın feyzinden, bereketinden istifade edememiş, ramazan gelmiş geçmiş de hâlâ Allah’ın mağfiret ettiği bir kul olamamışsa, Allah’ın affını, mağfiretini kazanamamışsa; yazıklar olsun o kula!.. Burnu yerde sürtsün!”‘ diye Cebrâil dua etti; ben de ona amin dedim. Üçüncü aminin sebebi de budur.” diyor o hadis-i şerifte Peygamber SAS Efendimiz…

Evet, Aziz ve muhterem kardeşlerim!.. Biz recebe başladık, recebin birinci günündeyiz. Şa’ban gelecek, kandiller gelecek, ibadetler edeceğiz, ramazana ulaşacağız. Salât ü selâmlarla teravihler kılacağız. Ramazanın son on günlerinde bir çok kardeşlerimiz inşaallah i’tikâfa girecekler. İbadetler ibadetler, bayram geldiği zaman, mutlaka afvü mağfiret olunmuş bir kul haline gelmeliyiz. O azimle çalışmalıyız.

Bu üç aylık mânevî, ilâhî kursu başarıyla bitirmeli, cehennemden azadlık beratını, belgesini, diplomasını; cennetlik olma diplomasını, vesikasını, şehadetnamesini, iznini, müsaadesini kazanmamız lâzım!.. Aksi takdirde bir de ufukta görünüyor ki, ramazandan istifade edemeyenler için bir de bedduası var Cebrâil AS’ın… Peygamber Efendimiz de amin demiş. Yâni, ramazan gelip geçtiği halde istifade edemediği zaman bir insan, hem istifadeden mahrum kalmış oluyor; hem de Cebrâil AS’ın o müthiş, tüyleri diken diken eden bedduası var:

“–Ramazan gelmiş geçmiş de istifade edememişse, yazıklar olsun!.. Burnu yerde sürtsün!”

Tabii, gerçekten o güzel ayda hiç kılı kıpırdamamış, Allah’a güzel ibadet etmemişse, mahrumiyetlere uğrar.

Sevgili dinleyiciler! Allah-u Teâlâ Hazretleri bizleri yolunda dâim eylesin, zikrinde kàim eylesin… Biz Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin, alemlerin Rabbinin, Rabbimizin ibadetini candan, aşk ile şevk ile yapmalıyız. Muhtacız, bizim ihtiyacımız var… Allah-u Teâlâ Hazretleri’nin ibadete ihtiyacı yok, muhtac olan biziz. İbadete ihtiyacımız var, rahmet-ilâhiyeye ihtiyacımız var, lütf-u ilâhiye ihtiyacımız var… Bizim can ü gönülden çalışmamız lâzım!..

İbadet de çok güzel şey!.. İbadet eden insanın hayırları bereketleri çok olur.

Allah-u Teâlâ Hazretleri şu mübarek ayın birinci gününde, şu mübarek cuma gününde, şu mübarek saatlerde… Biliyorsunuz bir de cuma gününde gizli bir saat var; Allah saklamış. Herkes bilir de, sonra ben o saate isabet ettim diye güvenir diye, bazı güzel şeyleri Allah-u Teâlâ Hazretleri saklıyor. Kadir gecesinin de saklanması bundandır denilir alimler tarafından… Çünkü bilirse, “Tamam, ben kadir gecesini yapmıştım. Bin aydan daha hayırlıdır.” der, gevşer diye, onun için saklanıyor.

Cumanın içinde de farklı bir saat var, o saatte yapılan dualar makbul imiş. Onun için Rabbimizden niyaz ediyoruz, bizim şu yaptığımız dualarımızı da o gizli ama önemli, kıymetli olan saate rastlayan dualardan eylesin… Ahsen-i kabul ile makbul eylesin… Hem dünyada, hem ahirette sevdiklerimizle beraber aziz ve bahtiyar eylesin…

Receb ayınızı tebrik ederim, şa’ban ayınız da mübarek olsun… Allah sıhhat afiyetle ramazana eriştirsin… Rahmetine ulaştırsın, sevdiği râzı olduğu kul eylesin… Cennetiyle cemâliyle cümlenizi müşerref eylesin…

Esselâmü aleyküm ve rahmetullàhi ve berekâtühü!..

24. 11. 11995 Cuma Sohbeti – AKRA

 

Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.