Kategoriler
Tavsiye Siteler
Son Yazılar
Son yorumlar
11 yıl önce tarafından yazıldı, 219 kez okundu ve hakkında yoruma kapatıldı.

Efendimizin (s.a.v) Bazı Faziletleri

İslâm âlimlerinin buyurdukları gibi, saâdetlerin başı, Muhammed aleyhisselâmı tanımak, sevmek, O’na îmân etmek, tâbi’ ve teslîm olmaktır. İşte bundan dolayı şimdi burada, O’nun bazı fazîletlerini, üstünlüklerini ele almak istiyoruz.

Resûlullah Efendimizin üstünlüklerini bildiren yüzlerce kitap yazılmıştır. Şimdi biz burada, “Mevâhib-i Ledünniyye” ve “Mir’ât-ı Kâinât” kitaplarından özetliyerek, onun üstünlüklerinden bir kısmını, kısaca bildirmeye çalışacağız:

1- Mahlûklar içinde ilk olarak Muhammed aleyhisselâmın rûhu yaratılmıştır.

2- a) Allahü teâlâ, O’nun ismini Arş’a, Cennet’lere ve yedi kat göklere yazmıştır.

b) Allahü teâlâ, kelime-i şehâdette, ezânda, ikâmette ve namazdaki teşehhüdde O’nun ismini kendi isminin yanına koymuştur. Yine birçok duâlarda, bazı ibâdetlerde ve hutbelerde, nasîhat yaparken, sıkıntılı zamanlarda, kabirde, mahşerde, Cennet’te ve her mahlûkun lisânında, yüce Allah’ın isminin yanında O’nun ismi de zikredilmektedir.

c) Âdem aleyhisselâm zamanında, namaz için okunan ezânda da, Muhammed aleyhisselâmın ismi söylenirdi.

d) Muhammed aleyhisselâmın ismini söylemekten başka vazîfesi olmıyan melekler vardır.

3- Meleklerin Âdem aleyhisselâma karşı secde etmelerinin emrolunması, alnında Muhammed aleyhisselâmın nûru bulunduğu içindi.

4- a) Âyet-i kerîmede de geçtiği üzere, Allahü teâlâ ve melekler, Ona salât ve selâm etmektedir.

b) Ona, ömürlerinde bir kere salât ve selâm okumaları, ümmetine de farz oldu.

c) Müslümanların namazda otururken, “Es-selâmü aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetullâhi ve berekâtüh” okuyarak, Muhammed aleyhisselâma selâm vermeleri emrolundu.

Namazda, başka herhangi bir Peygambere ve herhangi bir meleğe karşı böyle söylemek câiz olmadı.

5- Hadîs-i kudsîde, “Sen olmasaydın, hiçbir şeyi yaratmazdım” buyurulmuştur.

6- Bütün varlıklara rahmeti, faydası yayılmıştır. Mü””minlere faydası meydândadır. Ona îman etmiyenlere ise, O’nun âlemlere rahmet olması sebebiyle, bu dünyâda azâb yapılmadı, cezâları öteki âleme, âhirete tehîr olundu. Halbuki başka Peygamberlerin zamanlarındaki kâfirlere, dünyâda çeşitli azâblar yapılır, yok edilirlerdi.

Birgün Sevgili Peygamberimiz, Cebrâîl aleyhisselâma, “Allahü teâlâ, benim âlemlere rahmet olduğumu bildirdi. Benim rahmetimden sana da nasip oldu mu?” diye sordu.

Cebrâîl de, “Allah’ın azameti, büyüklüğü karşısında, sonumun nasıl olacağından hep  dehşet, korku içindeydim. “Emîn” olduğumu bildiren âyetleri [Tekvîr sûresindeki 20 ve 21. âyetleri] getirince, bu medhile müdhiş korkudan kurtuldum, emîn oldum. Bundan büyük rahmet olur mu?” dedi.

7- Allahü teâlâ, başka Peygamberleri belli bir zamanda, belli bir memlekette Peygamber yaptı. Muhammed aleyhisselâmı ise, kıyâmete kadar, yer yüzündeki bütün insanlara ve cinne Peygamber olarak göndermiştir.

Onun “Resûlüs-sekaleyn” yanî insanların ve cinnîlerin Peygamberi olduğu ittifâklıdır.

Bütün meleklerin, hayvanların, nebâtların ve cansızların da, kısaca bütün mahlûkların da Peygamberi olduğunu bildiren âlimler vardır.

8- Allahü teâlâya, Muhammed aleyhisselâm ile, yemîn vermek câiz olup, başka Peygamberlerle ve meleklerle câiz değildir.

9-  a) Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâmın râzı olmasını istemiştir. Allahü teâlâ, O râzı oluncaya kadar istediğini vereceğini beyân etmiştir. Bu husûs, Duhâ sûresinde bildirilmiştir.

b) “Rabbin, Sana, râzı oluncaya kadar, [Sen, yeter deyinceye kadar] her dilediğini verecek” meâlindeki Duhâ sûresinin 5. âyet-i kerîmesi, Allahü teâlânın, Peygamberine bütün ilimleri, bütün üstünlükleri, ahkâm-ı İslâmiyyeyi, düşmânlarına karşı yardım ve galebe, ümmetine fetihler ve zaferler, kıyâmette her türlü şefâat ve tecellîler ihsân edeceğini vaat etmektedir.

Bu âyet-i kerîme nâzil olduğu [indiği] zaman, Cebrâîl aleyhisselâma bakarak, “Ümmetimden birinin Cehennemde kalmasına râzı olmam” buyurdu.

10- a) Tevrât, İncîl ve Zebûr’da Muhammed aleyhisselâm, dört Halîfesi, Eshâbı ve ümmetinden bazıları, güzel sıfatlarla bildirilmiş ve medholunmuşlardır.

b) Allahü teâlâ, kendinin “Mahmûd” isminden Muhammed kelimesini çıkararak Habîb’ine isim koymuştur.

c) Yine Allahü teâlâ, kendi isimlerinden “Raûf” ve “Rahîm” isimlerini Habîbine de vermiştir.

11- Muhammed aleyhisselâmın hadîs-i şerîflerini okumak ibâdettir. Okuyana sevâp verilir.

Hadîs-i şerîf okumak için abdest almak, temiz elbise giymek, güzel koku sürünmek [İmâm Mâlik (rahimehullah) bunları yapardı], hadîs-i şerîf kitâbını yüksek bir yere koymak, okuyanın dışarıdan gelenler için ayağa kalkmaması ve dinliyenlerin birbirleriyle konuşmamaları müstehabdır.

Hadîs-i şerîfleri devâmlı okuyanların yüzleri nûrlu, parlak ve güzel olur.

Kur””ân-ı kerîm okurken de, bu edebleri gözetmek lâzımdır.

12- a) Târih ve Mevlid kitaplarında da yazılı olduğu üzere, dünyâya geleceği zaman, çok büyük alâmetler görülmüştür.

b) Dünyâya geldiği zaman, yeryüzündeki bütün putlar, tapınılan heykeller yüzüstü devrildiler. [Sava gölü kurudu; Semâve vâdîsi taştı; Kisrâ’nın sarayından 14 burç yıkıldı; Mecûsîlerin 10 asır boyunca hiç söndürmedikleri ateşleri o gece söndü.]

c) Kezâ O, dünyaya gelince, şeytanlar göğe çıkamaz, meleklerden haber alamaz oldular.     d) Yine O dünyâya geldiği zaman, melekler tarafından sünnet edilmiştir. [Mübârek göbeği de meleklerce kesilmiştir.]

13- a) Beşiğini melekler sallardı.

b) Beşikte iken konuşmaya başladı.

c) Beşikte iken gökteki ay ile konuşurdu; ay, onun mübârek parmağı ile işâret ettiği tarafa meylederdi.

d) Çocuk iken, açıklarda gezerken, başı hizâsında bir bulut da birlikte hareket ederek gölge yapardı. Bu hâl, Peygamberliği başlayıncaya kadar devâm etti.

e) Üç yaşında iken ve kırk yaşında Peygamberliği bildirildiği vakit ve elliiki yaşında mîraca götürülürken, melekler göğsünü yardı. Cennetten getirdikleri leğen içinde Cennet suyu ile kalbini yıkadılar.

14- Her Peygamberin sağ eli üstünde nübüvvet mührü vardı. Muhammed aleyhisselâmınki ise, sırtında sol küreğindeki derisi üzerinde, kalbi hizâsında idi.

Cebrâîl aleyhisselâm kalbini yıkayıp, göğsünü kapadığı zaman, Cennetten getirdiği mühür ile sırtını mühürlemişti.

15- Aklı, bütün insanların aklından daha çoktur.

16- İnsanlarda bulunabilecek bütün iyi huyların hepsi Ona ihsân olundu.

Büyük şâir Ömer bin Fârıd’a, “Şiirlerinde, Resûlullahı niçin medhetmedin?” dediklerinde, “O’nu medhetmeye gücüm yetmiyeceğini anladım; O’nu medhedecek kelime bulamadım” demiştir.

17- Allahü teâlâ, Kur””ân-ı kerîmde, her Peygamberi ismi ile bildirmiştir. Muhammed aleyhisselâmı ise, “ey Resûl(üm), ey Peygamber(im)” diyerek Onu yücelten vasıflar ile bildirmiştir.

18- Sevgili Peygamberimizi, ismi ile çağırmak, yanında yüksek sesle konuşmak, uzaktan kendisine seslenmek, yolda önüne geçmek harâm edilmiştir.

Halbuki başka Peygamberlerin ümmetleri, kendilerini isimleri ile çağırırlardı.

19- Allahü teâlâ, bütün Peygamberlere, “Muhammed aleyhisselâm sizin zamanınızda Peygamber olursa, ümmetlerinize, ona îmân etmelerini de emrediniz” diye emir buyurdu.

20- a) İnsanlar ve melekler içinde, en çok ilim O’na verildi. Ümmî olduğu hâlde, yâni kimseden birşey öğrenmemiş iken, Allahü teâlâ, O’na herşeyi bildirmiştir. Âdem aleyhisselâma herşeyin ismi bildirildiği gibi, O’na da herşeyin ismi ve ilmi bildirilmiştir.

b) Ümmetinin isimleri ve aralarında olacak şeylerin hepsi kendisine bildirildi.

21- Üstünlüklerinin en üstünü, “Habîbullah” olmasıdır. Allahü teâlâ, O’nu kendisine sevgili, dost yapmıştır. O’nu herkesten, her melekten daha çok sevmiştir.

Allahü teâlâ, hadîs-i kudsîde, “İbrâhîm’i kendime Halîl (dost) yaptım; seni ise kendime Habîb (sevgili) yaptım” buyurmuştur.

22- Muhammed aleyhisselâm mâsum idi. Bilerek ve bilmiyerek, büyük ve küçük, kırk yaşından (yani Peygamberliği kendisine bildirilmesinden) evvel ve sonra, hiçbir günâh işlememiştir. Hiçbir çirkin hareketi görülmemiştir.

23- Onu sevmek her mü’mine farzdır. Peygamberimiz, “Allahü teâlâyı seven, beni sever” buyurdu. Onu sevmenin alâmeti, dînine, yoluna, sünnetine ve ahlâkına uymaktır. Kur””ân-ı kerîmde meâlen, “Bana uyarsanız, Allahü teâlâ sizi sever” demesi emrolundu.

24- Onun Ehl-i Beyt’ini sevmek vâcibdir. “Ehl-i beytime düşmânlık eden münâfıktır” buyurmuştur. Ehl-i Beyt, zekât alması harâm olan akrabâsıdır. Bunlar, zevceleri ve dedesi Hâşim’in soyundan olan müminlerdir ki, Hz. Alî’nin, Akîl(Ukayl)’in, Câfer-i Tayyâr’ın ve Abbâs’ın soyundan olanlardır.

25- Eshâbının hepsini sevmek vâcibdir. Sevgili Peygamberimiz, “Benden sonra, eshâbıma düşmanlık etmeyiniz! Onları sevmek, beni sevmektir. Onlara düşman olmak, bana düşman olmaktır. Onları inciten, beni incitmiş olur. Beni inciten de, Allahü teâlâyı incitir. Allahü teâlâ, kendisini incitene azâb eder” buyurdu.

26- Allahü teâlâ, Muhammed aleyhisselâma, gökte ve yerde ikişer yardımcı yaratmıştır. Bunlar gökte Cebrâîl ile Mikâîl (aleyhime’s-selâm), yerde ise Ebû Bekr ile Ömer (radıyallahü anhümâ)’dır.

27- a)Cebrâîl aleyhisselâmı “melek” şeklinde [aslî hüviyetiyle] iki kere görmüştür. Başka hiçbir Peygambere “melek” şeklinde görünmemiştir.

b)Kendisine Cebrâîl aleyhisselâm yirmidört bin kere gelmiştir. Başka Peygamberlerden en çok olarak Mûsâ aleyhisselâma, dörtyüz kere gelmiştir.

c)İsrâfil aleyhisselâm da Muhammed aleyhisselâma çok kere gelmiştir. Başka Peygamberlere yalnız Cebrâîl aleyhisselâm gelmiştir.

28- Sevgili Peygamberimizin büyük bir mu’cizesi de, mi’râca götürülmesidir.

“Burâk” denilen Cennet hayvanı ile Mekke’den Kudüs’e götürüldü. Oradan da göklere ve Arş’a götürüldü. Kendisine acâib şeyler gösterildi. Allahü teâlâyı baş gözü ile, bilinmeyen bir şekilde gördü. [Fakat bu görmesi, mâdde âleminin dışında yâni âhiret âleminde oldu.] Bir ânda tekrâr evine getirildi. Mi’râc mu’cizesi, başka hiçbir Peygambere verilmedi.

29- Gâyet açık, kolay anlaşılır olarak konuşurdu. Arabî lisânının her lehçesiyle de konuşurdu. Çeşitli yerlerden gelip suâl soranlara, onların lüğati ile cevâp verirdi. İşitenler hayrân olurlardı. “Allahü teâlâ, beni çok güzel yetiştirdi” buyurdu.

30- Onun her sözü, her işi doğrudur. Her ictihâdı, Allahü teâlâ tarafından doğrulanmıştır.

31- Az kelime ile çok şey anlatırdı. Yüz binden ziyâde hadîs-i şerîfi, Onun “Cevâmiu’l-kelim” olduğunu göstermektedir.

Bazı âlimler dediler ki: Muhammed aleyhisselâm, İslâm dîninin dört temelini, dört hadîs-i şerîfle bildirmiştir. Bunlar:

a) “Ameller niyetlere göre değerlendirilir…”

b) “Helâl meydandadır, harâm da meydandadır…”

c) “Da’vâcının şâhit göstermesi ve da’vâlının da yemîn etmesi lâzımdır.”

d) “Bir kimse, kendine istediğini, din kardeşi için de istemedikce, îmânı kâmil olmaz.”

Bu dört hadîs-i şerîften birincisi, “ibâdet” bilgilerinin; ikincisi, “muâmelât” bilgilerinin; üçüncüsü, “husûmât, yâni adâlet işlerinin ve siyâset” bilgilerinin; dördüncüsü de, “âdâb ve ahlâk” bilgilerinin temelidir.

32- Erkek, kadın, bülûğa ermiş olarak, büyük yaşta vefât eden herkese, kabrinde Muhammed aleyhisselâm sorulacaktır. “Rabbin kimdir?” denildiği gibi, “Peygamberin kimdir?” de denilecektir.

33- Rütbeyi ve saltanatı istememiş, Peygamberliği ve fakîrliği dilemiştir. Bir sabâh, Cebrâîl aleyhisselâm ile konuşurken, “bu gece evimizde, yiyecek bir lokmamız yoktu” buyurdu. O anda, İsrâfîl aleyhisselâm gelip, “Allahü teâlâ, senin söylediğini işitti ve beni gönderdi. İstersen her elini sürdüğün taş, altun veya gümüş yahut ta zümrüt olsun. İstersen melek olarak peygamberlik yap” dedi.

Resûlullah üç kere “Kul olarak Peygamberlik istiyorum” dedi.

34- Başka Peygamberler, kâfirlerin iftirâlarına kendileri cevap vermişlerdir. Muhammed aleyhisselâma yapılan iftirâlara ise, Allahü teâlâ cevap vererek, Onun müdâfaasını yapmıştır. [Kevser ve Tebbet Sûreleri bunun iki delîlidir.]

35- Her insanın cinnîlerden, şeytanlardan birer arkadaşı vardır. Bu şeytân kâfirdir. Vesvese vererek, arkadaşının îmânını çalmaya, ona günâh yaptırmaya çalışır. Resûlullah aleyhisselâm, arkadaşı olan cinnîyi îmâna getirmiştir.

36- a) Gözleri uyurken, mübârek kalbi uyanık olurdu. Bütün Peygamberler de böyle idi. [Onun için sâdece Peygamberlerin uyumaları, abdestlerini bozmaz.]

b) Önünden gördüğü gibi, arkasından da görürdü.

c) Aydınlıkta gördüğü gibi, karanlıkta da görürdü.

d) Sevr [öküz] burcunun yanında bulunan “Süreyyâ” denilen yıldız kümesindeki yedi yıldızı, gözleriyle görüp sayısını bildirmişti. Bu yıldız kümesine “Pervîn” ve “Ülker” de denilmektedir.

37- a) Tükrüğü acı suları tatlı yaptı; hastalara şifâ verdi; bebeklere süt gibi gıdâ oldu.

b) Hacâmat kanından içenler oldu. Bunu işitince, “Cehennem ateşi onu (yani kanımı içen kimseyi) yakmaz” buyurdu.

c) Ömründe hiç esnemedi. Bütün Peygamberler de böyle idi.

d) Teri gül gibi güzel kokardı.

Bir fakir kimse, kızını evlendirirken, kendisinden yardım istemişti. O ânda verecek birşeyi yoktu. Küçük bir şişeye terinden koydurup verdi. O kız, yüzüne, başına sürünce, evi misk gibi kokmaya başladı. Evi, “güzel kokulu ev” adı ile meşhûr oldu.

38- a) Orta boylu olduğu hâlde, uzun kimselerin yanında iken de, yine onlardan yüksek görünürdü.

b) Güneş ve ay ışığında yürüyünce, gölgesi yere düşmezdi.

c) Bedenine ve elbisesine sinek, sivri sinek ve başka böcekler konmazdı.

d) Çamaşırlarını ne kadar çok giyse, hiç kirlenmezdi.

e) Her yürüdüğü zaman, arkasından melekler gelirdi. Bunun için, Eshâbını önünden yürütür, arkamı meleklere bırakın derdi. [Tabîî ki onun emri olunca, “el-emru fevka’l-edeb” kâidesince önünde yürümek câiz olurdu.]

f) Taş üstüne basınca, taşta ayağının izi kalırdı. Kum üstünde giderken, hiç iz bırakmazdı. [Muhtelif yerlerdeki “nakş-ı kadem-i şerîf”lerinde de bu durum görülmektedir.]

g) Açıkta abdest bozduğu zaman, yer yarılıp bevl ve benzerleri, toprak içinde kalırdı. Oradan etrâfa güzel kokular yayılırdı. Bütün Peygamberler de böyle idi.

39- Muhammed aleyhisselâmın ümmetinin sayısı, başka Peygamberlerin ümmetlerinin sayıları toplamından daha çoktur. Onlardan daha üstün ve daha şereflidirler.

Cennete gireceklerin üçte ikisinin bu ümmetten olacağı, hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir.

40- “Mevâhib-i ledünniyye”de deniliyor ki: “Ümmetimin dalâlet üzerinde birleşmemelerini Rabbimden diledim; kabûl eyledi” hadîsi meşhûrdur.

Başka bir hadîs-i şerifte, “Allahü teâlâ, size üç şey lutfetmiştir: Bunlardan biri, dalâlet üzerinde birleşmekten korumuştur. İkincisi, sârî [bulaşıcı] hastalıktan ölen, şehit sevâbına kavuşur. Üçüncüsü, iki sâlih müslüman, bir müslüman için, hayırlıdır [iyi biliriz] diyerek şâhit olursa, o müslüman Cennete gider” buyuruldu.

Yine hadîs-i şerîflerde, “Eshâbımın ihtilâfı, sizin için rahmettir” ve “Ümmetimin ihtilâfı [amelde mezheplere ayrılması], rahmettir” buyuruldu. Onun ümmeti hakkı, doğruyu bulmak için çalışırlarken, ihtilâfa düşerler. Bu çalışmaları ise, rahmete sebep olur.

Yahyâ bin Saîd diyor ki, İslâm âlimleri kolaylaştırıcıdırlar. Bir işe, birisi “helâl” demiş, başkası “harâm” demiştir. Sâlih insanlar için “helâl” dediklerine, fesâd zamanında “harâm” demişlerdir.

Yukarıdaki hadîs-i şerîfler gösteriyor ki, “İcmâ-ı ümmet” yâni, müctehid denilen âlimlerin sözbirliği, “Edille-i şer””ıyye”dendir. Yâni, dîn bilgilerinin dört kaynağından birisidir ve meşhûr dört mezhep haktır. Mezhepler, müslümanlar için Allahü teâlânın rahmetidir.

41- Resûlullaha verilecek sevâplar, diğer Peygamberlere verilecek sevâplardan kat kat ziyâdedir.

Makbûl bir ibâdet ve hayırlı bir iş işleyene verilen sevâp kadar, bunun hocasına da verilecektir. Hocasının hocasına dört misli, onun hocasına sekiz misli, onun da hocasına onaltı misli olmak üzere, Resûlullaha kadar her hocaya talebesinin iki misli sevâp verilecektir.

Muhammed aleyhisselâma, ümmetinin herbir işinden sevâp verilecektir. Muhammed aleyhisselâma, ümmetinin herbir işinden verilecek olan sevâpların miktârını Allahü teâlâdan başka kimse bilmez.

“Selef-i sâlihîn”in, sonra gelenlerden efdal, daha fazîletli, daha üstün oldukları bildirildi. Sevâp sayısı bakımından bu üstünlük meydândadır.

42- Muhammed aleyhisselâmdan sonra, mübârek zevcelerini başkalarının nikâhla almaları harâm edilmiş, bu bakımdan onun zevcelerinin “mü’minlerin anneleri” oldukları bildirilmiştir.

Başka Peygamberlerin zevceleri, kendilerine yâ zararlı olmuş veya faydasız olmuşlardır. [Nûh aleyhisselâmın 2. hanımı, Lût aleyhisselâmın karısı gibi.]

Muhammed aleyhisselâmın mübârek zevceleri ise, dünyâ ve âhiret işlerinde, kendisine yardımcı olmuşlar, fakîrliğe sabretmişler, hâllerine şükretmişler ve İslâmiyeti yaymakta çok hizmet etmişlerdir.

43- Resûlullahın mübârek kızları ve zevceleri, dünya kadınlarının en üstünleridirler. Eshâbının hepsi de, Peygamberlerden başka, bütün insanların en üstünleridirler.

Doğum ve vefât şehirleri olan Mekke-i mükerreme ve Medîne-i münevvere, yer yüzünün en kıymetli yerleridir.

Mescid-i şerifinde kılınan bir rekât namaza, bin rekât sevâbı yazılır. Başka ibâdetler için de böyledir.

Kabri ile minberi arası, Cennet bahçesidir.

Peygamber Efendimiz: “Öldükten sonra beni ziyâret eden, diri iken etmiş gibidir. Haremeyn’den birinde ölen bir mü’min, kıyâmet günü emîn olarak diriltilir” buyurdu. [Mekke ve Medîne şehirlerine “Haremeyn” denir.]

44- Nesep ve sebep bakımından, yâni kan ve nikâh bakımından olan akrabâlığın kıyâmette faydası yoktur. Ama Resûlullahın akrabâsı bundan müstesnâdır.

45- Herkesin soyu, oğlundan devâm eder. Muhammed aleyhisselâmın soyu ise, Kızı Fâtıma’dandır. Bu husûs, hadîs-i şerîf ile de bildirilmiştir.

46- Onun mübârek ismini taşıyan hakîkî müminler Cehenneme girmeyecektir.

47- Resûlullah vefât edeceği zaman, önce Cebrâîl aleyhisselâm gelip, Allahü teâlâdan selâm getirdi ve hâtırını sorduğunu söyledi. Vefât edeceğini bildirdi. Kendisi ve ümmeti için çok müjdeler verdi.

48- Azrâîl aleyhisselâm da, onun mübârek rûhunu almak için insan şeklinde geldi. İçeri girmek için, kendisinden izin istedi.

49- Kabrinin içindeki toprak, her yerden ve Kâbeden [hattâ Cennetlerden de] efdaldir, daha üstündür.

50- Kabrinde, bilmediğimiz bir hayât ile diridir. Kabrinde Kur””ân-ı kerîm okur, namaz kılar. Bütün Peygamberler de böyledir.

51- Dünyânın her yerinde Resûlullaha salevât okuyan müslümanları işiten melekler, kabrine gelip haber verirler. Kabrini her gün binlerce melek ziyâret eder.

52- Ümmetinin amelleri ve ibâdetleri her sabâh ve akşam kendisine gösterilir. Bunları yapanları da görür. Günâh işliyenlerin affolması için duâ eder.

Etiketler:

Malasef Yorumlar Kapalı.